16

5.1K 368 128
                                    

"Saçının yeni şekli çok güzel olmuş"dedi Mi. Aynı zamanda ocaktaki tavaya krebi döküyordu. Namjoon da masayı hazırlıyordu.

"Teşekkür ederim"

"İşe gidiyor musun" Mi bunu söylerken dudaklarını büzüp gözlerini büyütmüştü. Namjoon içinin göçtüğünü zannetti. Bu his garipti, yeniden doğmuş gibi hissettiriyordu. Yemek yemesende doymuş gibi, hava soğuk olsa da sıcak gibi..

"Hayır, bugün izin aldım seninle kalmak istiyorum"

"Cidden bu yüzden izin aldın mı *-* "

"Evet neden olmasın" Namjoon sosları masaya bıraktı ve Mi'ye yaklaştı. Mi ancak krebi tavadan alıp tabağa koyduğunda Namjoon'un çok yakınında olduğunu gördü. Aniden görünce hafiften irkildi. Namjoon "Korkma" diyerek daha çok yaklaştı. Mi boyca Namjoon'dan kısa olduğu için ona bakarken kafasını kaldırması gerekiyordu. Namjoon tamamen yaklaştığında utandı ve başını öne eğdi. Şuan tek gördüğü şey ayaklardı. Namjoon'un hoşuna gitmişti. Mi'yi utandırmak güzeldi. Utandığında ve saşırdığında çok tatlı oluyordu bunu sık sık yapmalıydı. Ellini Mi'nin çenesine götürdü ve kafasını yavaşça kaldırdı.

"Bana bakmalısın" dedi.

"Şey be-

Mi'nin konuşması yarıda kesilmişti. Çünkü Namjoon böyleyken konuşamıyordu. İlk defa onu böyle görüyordu ama ikinci üçüncü veya onuncu defa ne zaman olursa olsun yine aynı şekilde heyecanlanırdı, buna emindi. Daha fazla Namjoon'un yüzüne bakamıyordu. Kulakları kıpkırmızı olmuştu ve ateş gibi yanıyordu.

"Tava yanacak Namjoon"

Namjoon bu anın hemen bitmesini istemiyordu. Cesaretini toplamışken birkaç dakika daha böyle kalmak iyi olurdu. Bir iki geri adım attı ve tavanın ateşini söndürdü. Sonra tekrar Mi'ye yaklaştı. Mi'yi sevmişti. Kendiside ne zaman sevdiğini bilmiyordu, tek bildiği şey ona olan yoğun duygularıydı. Hafifçe kafasını eğdi ve Mi'nin yanağına bir buse kondurdu. Mi artık buna dayanamamıştı bacakları titriyordu ve kollarını Namjoon'un boynuna doladı. Biraz parmak üstlerine çıktı ve kafasını da omzuna koydu. Burası huzur kokuyordu. Namjoon ise kollarını Mi'nin belinde kenetledi ve onu kendine daha fazla çekti.

Aşırı romantizm sonrası konuşmak zordu. Mi yemekte kafasını bile kaldıramıyordu. Namjoon onun bu haline içten içe gülüyordu. Mi'nin telefonunun çalmasıyla sessizlik bozulmuştu. Mi arayan numarayı tanımıyordu, yine de açtı.

"Efendim?"

"Merhaba, Mi hanım değil mi?"

"Evet, buyrun"

"Ben polis merkezinden arıyorum, Jeon Jungkook'u tanıyor musunuz?"

"Evet, ne oldu?"

"İntihar girişimde bulunmuş ve bir mektup bırakmış, mektup sizin için. Ailesi de yurt dışında olduğu için buraya gelmeniz gerekiyor"

Mi intihar kelimesini duyunca kendinden geçmişti. İntihar?! Jeon Jungkook bunu nasıl yapardı.

"Peki o yaşıyor mu?" dedi yarıda kesilen sesiyle. Namjoon Jeon Jungkook'la ilgili olduğunu duymuştu ama bu kadar ciddi olabileceğini düşünmemişti.

"Evet o yaşıyor, Seul Merkez hastanesinde ama sizin ilk önce polis merkezine gelmeniz gerekiyor"

Mi derin bir oh çekti. Jeon Jungkook'a karşı bir şey hissetmese intihar ederek ölmesini istemezdi. Üstelik Mi'ye bir mektup bırakmıştı. Garip..

"Tamam birazdan orada olacağım" dedi ve hızla Namjoon'a döndü.

"Jeon Jungkook intihar etmiş Namjoon"

freedom ; kim namjoon ✓Where stories live. Discover now