26

3K 258 87
                                    

Çoktan üç ay geçmişti bile. Namjoon koaförlük öğreniyordu, Jin hyungu buna çok sevinmişti ve Seul'e dönerse hemen koaföründe işe başlamasını teklif etmişti, istese hukuk fakültesine devam edebilirdi ama bu yolda devam etmek istemişti. Odasında duran kutuya asla bakmadı ve bir süre sonra onu yaktı. İçinde neler olduğunu asla öğrenemeyecekti ama geçmişe takılıp kalmak istemiyordu.

Mi ise çalışmaya devam ediyordu. Ev için birkaç yeni eşya almıştı. Onun dışında arkadaş edinmişti, aksi takdirde yanlızlık yüzünden delirebilirdi. Çoğunlukla Namjoon'a ilk mesajı atan o olurdu ama Namjoon'da onu çokça arardı. Yine bir telefon konuşmalarında Namjoon Mi'yi Ilsan'a davet etti.

Şimdi ise Mi trendeydi ve dışarıyı seyrediyordu. Artık çok fazla düşünmüyordu. Korkuyordu ama her şey olacağına varırdı. Nerede olursan ol kader gelip seni bulurdu. Telefonun çalmasıyla gözlerini yoldan ayırdı.

"Alo?"

"Mi neredesin"

"Hala trendeyim, sanırım bir buçuk saat kadar daha sürer"

"Tamam indiğinde beni bekle"

Bir buçuk saatin bu kadar uzun olabileceği kimsenin aklına gelmezdi. Mi tam sekiz kere yüzünü yıkamaya gitmişti. Görevli vagonları kontrol etmeye gelene kadar da dışarı çıkamamıştı.

Namjoon söylediği gibi bekliyordu. Kendini farkettirmek için ona el salladı. Namjoon koşar adımlarla Mi'nin yanına geldi.

"Sanırım en son inen yolcu sendin"

"Ah evet biraz dalmış.."

Evet bu Namjoon tarafından gelen bir sarılmaydı. Mi lafını biteremeden Namjoon ona sarılmıştı. Karşılık vermesi gerekiyordu ama soğuk bir karşılama beklerken böylesi onu şaşırtmıştı.

"Seni özledim" kulağına fısıldadı Namjoon.

Mi şuan rüyada olabileceğini düşündü ve hiç tereddütsüz şunu sordu.

"Ben rüyada mıyım Namjoon"

Namjoon kıkırdayarak kollarını serbet bıraktı ve Mi'den ayrıldı. Kafasını okşadı ve "Hayır tammmamenn gerçek"

Mi cevap veremedi, hem şaşkın hemde fazlasıyla mutluydu.

"Hemen eve gitmemiz gerekiyor, oysaki yeni bir sürü yer keşfetmiştim seni götürmek istiyordum ama annemin kesin talimatı"

"Aslında ilk önce eve gitsek daha iyi olur zaten"

Namjoon mutluydu. Yüzünden gülümseme dilinden de espri ve tatlı söz eksik olmuyordu. O tamamen mutlu diye düşündü Mi. Benden ayrı kalınca kendine gelmiş ve şimdi fazlasıyla mutlu, belki de.. Hayır ne düşünüyorum ben. Olmaz, bu adamı bırakamam. Bence şuan bencillik yapıyorum, ben yokken nasılda mutlu olduğuna bir bakın. Her neyse ne düşünüyorum ben böyle ya! Adam musmutlu. Önemli olan mutlu olması değil mi? Nedeni hiç önemli değil. Benim ki de iş işte..

"Miii"

"Miii?! Beni duyuyor musun?"

"Ah, şey evet"

"Sırt çantanı çıkarda otur istersen, annem bakkala gitmiş herhalde"

Çoktan eve varmışlardı bile.

Beş dakika sonra annesi arayıp komşuda olduğunu ve yemeğe gelemeyeceğini söyledi. Bu da demek oluyordu ki annesi Namjoon ve Mi için randevu hazırlamıştı.

Namjoon bile farkına varmamıştı. Belki annesi Namjoon'dan daha fazla istiyordu evine dönmesini, Mi'nin yanında kalmasını..

Namjoon iki tane mum getirdi ve

"Bunlar eksikti" dedi.

"Ah, evet sanırım" diyerek cevapladı Mi.

Yemek yerken konuşmadılar sadece birbirlerini izlediler. Bu görüntü manzaradan öteydi onlar için. Yemekleri bitince sofrayı beraber topladılar ve salonda karşılıklı oturdular.

"Aslında sana bunu yolda söylemeyi düşünüyordum ama düşünceli göründuğün için uygun zamanı bekledim"

Mi kalp atışını bariz bir şekilde hissedebiliyordu. O kadar heyecanlıydı ki elleri terlemişti. Namjoon cebinde bir şeyler arıyordu. Mektup olabileceğini düşündü Mi. Az sonra kutusuyla birlikte yere bir yüzük düştü...

"Bu anda bile sakarlığım kara bir büyü gibi beni takip ediyor işte" dedi ve yüzüğü yerden alıp kutusuna yerleştirdikten sonra Mi'nin önünde eğildi.

"Seninle gerçekten evlenmek istiyorum, benimle tekrar evlenir misin?"

Mi neye uğradığını şaşırmıştı. Her şey o kadar kısa bir süre içinde gerçekleşmişti ki, düşüncelerini toplamak için zamanı yoktu.

"Şey ben Namjoon düşündüm de.."

Namjoon yüzünü ekşiterek korku ve soru dolu gözlerle Mi'ye baktı.

"Ben yokken, benimle değilken daha mutlu olduğunu gördüm, benimle devam etmek zorunda değilsin. Kendine farkı bir yol çizebilirsin"

"Sen yokken mutlu değildim.."

"Tekrar buluşacağımız günü hayal ederek mutlu olmaya çalıştım.."

"Ayrıca nasıl bir yol çizersem çizeyim o yolda daima sen olacaksın Mi.."

"Tabiki eğer istersen"

Mi kendini tutamamıştı, günün tüm duyguları şuanda patlıyordu evet zaman zaman Namjoon'un kendisini sevdiğini hissetmişti ama daha önce hiç böylesine derinden sevebileceğini düşünmemişti. Namjoon'un boynuna sarıldı.

"Tabiki istiyorum" dedi fısıltıyla. Uzun süre sarıldı, bırakmak istemiyordu. Özlemişti, üzülmüştü, merak etmişti, onun için endişelenmişti ve korkmuştu.. Bu yüzden bırakmak istemiyordu.

"Mi çok sıkıyorsun, nefes alamıyorum" dedi Namjoon boğuk bir sesle, böyle bir anda yaşanılabilecek en komik şey buydu. Sende birkaç saniye nefes almayıver canım, neden ortamı bozuyorsun.

Derken Namjoon Mi'nin yanına oturup yüzüğü parmağına taktı.

"Bende senin için bir tane alacağım" dedi muhteşem ve kendisi için biçilmiş kaftan olan yüzüğüne bakarak.

"Evet almalısın" dedi Namjoon gülümseyerek.

Az sonra annesi aradı ve babasıyla bu gece gelemeyeceklerini söyledi. Elbette ki bunlar planlanmış şeylerdi ama ikisinin de canına minnetti. ◕‿◕

freedom ; kim namjoon ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin