Episode 4

16.2K 755 211
                                    

Tanrılar'ın okula gelmelerinin üzerinden bir hafta geçmişti. Eğitimlerim başlamış ve yakın gelecek için çok sıkı bir çalışma içerisine girmiştim. 

Gelecekte nasıl hissedeceğimi görmüştüm. Belki ölecektim, belki Dünya bir yok oluşa sürüklenecekti ama çabalamadan da veda etmek istemiyordum. Bu yüzden kılıç, yay ve dövüş dersleri alıyordum. Aynı zamanda güçlerimi kullanmayı da öğreniyorum. Charles'ın tavsiyesi üzerine ilk baştaki gibi tüm güçlerimi aynı anda kullanmıyorum. Bu beni zayıflatıyor ve savaşta işime yaramaz. 

Dövüş öğretmenim Bay Robert''ın üzerime doğru yaptığı hamleyi bir adım geri çekilerek sol kolumla karşıladım. Sol kolumu havaya kaldırarak bana attığı yumruğu bloklayarak onun gücünden yararlanıyorum. Boşta kalan sol elimle karın boşluğuna sert bir yumruk geçirdim. Robert bir kaç adım gerilerken suratında ki gülümsemeyi daha da genişletti. 

Robert burada ki beni anlayan bir kaç kişiden birisiydi. Bana ön yargılı olmamıştı ki savaşın yakın olduğunu düşünürsek bu oldukça garibime gitmişti. Diğer öğretmenler benim için 'Çok cılız.' 'Savaşa kadar güçlerini kullanmayı öğrenemez' 'Yeteneği sıfır.' gibi ön yargılarda  bulunmuştu. Ama Robert onlar gibi değildi. Kaslı kolları ve vücudu nedeniyle biraz kaba gözükse de bakışları oldukça babacandı. 

''Gittikçe iyiye gidiyorsun, evlat. Bir haftada temeli öğrendin. Şimdi seni biraz zorlayalım. Ne dersin?'' 

Başımı olumlu anlamda sallarken, ne yapacağımızı ön görmek oldukça zordu. Robert'ın arkasından onu takip ederken nereye gittiğimizi tahmin etmeye çalışıyordum. Arenaları karşımda görünce biraz tırsmadım dersem yalan olur. Üzerimde ki okulun kıyafetlerine terleyen ellerimi sildim. Bu lanet şey vücudumu haşlıyordu ve hala alışmaya çalışıyorum. Normal tayt giysem ne olacaktı sanki? 

Şaşkınlıktan saçmaladığımı fark edince başımı iki yana salladım. Robert bana doğru döndü. Suratında sanki ne hissettiğimi anlayan bir ifade vardı. 

'' Düşük seviye rakiplerle başlayacaksın. Güçlerini kullanman serbest. Bakalım ne kadar iyisin. Ona göre eğitim seviyene karar vereceğim. Şimdi gir bakalım arenaya.''

Arenanın etrafında ki herkesin bakışları arasında arenaya doğru yürümeye başladım. Arenaya girdikten sonra sanki etrafta ki insanlar daha da çoğalmıştı. Yerimde rahatsızca kıpırdandıktan sonra derin bir nefes alıp verdim. Karşı taraftaki kapıdan giren çocuğa bakarken, vücut özelliklerini analiz etmeye başladım. Bunu yapmamı Robert ilk derste kafama vura vura öğretmişti desem yeridir. Çocuğun üzerinde gözlerimi gezdirirken aynı zamanda pozisyonumu da sağlamlaştırdım.

Boyu bana avantaj sağlardı. Onun yanında beş santim kadar kısa kalıyordum. Bacakları oldukça zayıf gözüküyordu. Bu da bacaklarına saldıracağım demek oluyordu. Tüm çalışmasını kollarına yüklemişti. Bu da kollarından uzak durmam  anlamına geliyor demek oluyordu çünkü bir kaç darbe ile beni devirebilirdi. 

Yanıma iyice yaklaştığında savunma pozisyonumu aldım. 

Birinci kural: İlk önce karşı tarafın saldırmasını bekle.

Üzerime doğru atıldığı ilk adımda yana doğru çekildim. Etraftan karşıdaki çocuğu destekleyen sesler çıkıyordu ve benim hamlesinden kaçmamdan sonra beni korkak olarak görüyorlardı. Ama bu sadece bir stratejiydi. 

Çocuk ikinci kez üzerime saldırdığında saldırısını sol kolumla blokladım. Bloktan kurtulmak için gücünü kullanmaya başlamıştı. Sol kolumun üzerinde ki elinden elektrik sesleri gelmeye başladığında bende güçlerimi açığa çıkardım ve aklımda toprağı düşünerek sağ elimi sardığını hayal ettim. Topraktan oluşturduğum sert yumruğu karın boşluğuna indirdim. O daha gücünü üzerimde kullanmadan arenanın bir ucuna uçarken, etraftan şaşkınlık nidaları ve alkışlar yükseliyordu. Toprağın sardığı elimi havaya kaldırdıktan sonra toprağı serbest bırakarak yere geri dönmesini sağladım. Etraftaki kalabalıkta tekrar göz gezdirirken, tüm öğretmenlerimin ve Charles'ın da burada olduğunu gördüm. 

ELEMENT OKULU (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now