Uzun yıllar önce özel güçler dünyaya salınmıştı. Tanrılar ve tanrıçalar bu güçleri Dünya'nın kurtarılmasında görev alabilecek seçilmiş kişilere gönderdiler. Bu seçilmiş kişiler, zamanı geldiğinde güçlerini keşfediyorlardı ve dönemlerinin sorunlarıyl...
Son bir kez daha kılıcımı Adonis'e sallarken, Adonis hamlemden kurtulmak için hafifçe eğildi. Boşa düşen kılıcımla birlikte etrafımda daire çizdim ve hafifçe eğilerek sağ ayağımla bacaklarına vurdum. Darbeyle birlikte yere düşen Adonis yerden bana bakarken ayağa kalktım ve elimi uzatıp onu yerden kaldırdım.
'Bir hamleyi engellerken, diğer hamleyi de kolla.'
'Nasıl bu kadar hızlı bir şekilde hamleni hesaplıyorsun?'
Önüme düşen saçlarımı elimle geriye doğru taradıktan sonra kılıcımı bileklik haline getirdim.
'Kolay bir şey değil, öncelikle güçlerinle bütünleşmen gerekiyor. Bunun ne kadar güçlü olduğunla hiçbir alakası yok önemli olan kendine güvenmek.'
Etrafta bizi izleyen herkese doğru konuşmaya başladım.
'Bu savaş oldukça zorlu olacak bunun hepimiz farkındayız. Müttefiklerimiz yanımızdayken bile eğer ki kendimize güvenmezsek yenilmeye mahkum oluruz. Elimizden geleni yapmakla kalmayıp bu savaşta hepimiz canımızı ortaya koyacağız. Kendinize güvenin çünkü ben bunu başarabileceğimizi bildiğim gibi hepinize sonuna kadar güveniyorum.'
Herkes çığlıklar atıp savaş naraları atarken gülümseyip kalabalığın arasından sıyrılıp strateji çalışacağımız tapınak odasına ilerledim.
Yanlarından geçtiğim kişilere selam verirken, küçük çocukların hafifçe başını okşadım. Ne zaman küçük bir çocuk görsem içimde ki boşluk hissi kendini hissettiriyordu. Bu neyin nesiydi bilmiyorum ama fazlasıyla rahatsız edici bir histi.
Odadan içeri girdiğimde müttefiklerimizin liderleri, Argon ve Zeus masanın başında duruyorlardı. Masif ağaçtan yapılma kalın büyük masanın yanına yaklaştım ve masanın üstünde ki Olimpos haritasına bakmaya başladım. Haritanın karşısında duran yılan müttefiklerimizin lideri bana bakarak hafifçe başını eğerken aynı hareketi Kısrakların lideri, Kuşların Lideri ve Devlerin Kralı'da yaptı. Aynı şekilde karşılık verdikten sonra diğer müttefiklerle tanışmaya başladım.
'Bizler Dryadlar'ız. Ağaç perileri. Hepimiz bir ağacı koruruz. Dünya'da ki tüm ağaçların perileriyle bu savaşta yanınızdayız.'
Karşımda hafif bir şekilde eğilen periye başımla selam vererek gülümsedim. Dryadlar çok sayıda müttefik demekti. Dünyadaki tüm ağaçların perileri milyonlarca periden oluşan güçlü bir ordu anlamına geliyordu.
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Perinin yanında duran görkemli bembeyaz ata bakarken gözlerim parlamış bile olabilirdi. Zeus eliyle atın başını okşadıktan sonra bana döndü.
'Bu Pegasus. Sadece şimşeği kullanan birisiyle psişik bağı vardır.' Çok güzeldi. Sanki kanadında ki her bir tüy parlıyor gibiydi. Aklımdan geçenleri duymuş gibi Pegasus birden eğildi.
