Episode 11

10.4K 540 195
                                    


Slow müzik yerini hareketli bir şarkıya bırakırken Argon'la tapınağın belli yerlerine konulan masalardan birisine ilerledik. Danstan beri belime dolanan kolları hala aynı yerinde, daha sıkı bir şekilde durmaya devam ediyordu ve bu benim duygularımı şahlandırıyordu. 

Argon'un burnuma dolan kokusuyla sertçe yutkundum. Göreve birlikte çıktığımız takım masamıza yaklaşırken Argon'un Adonis yüzünden gerildiğini hissedebiliyordum. 'Sorun yok' dercesine bende kolumu beline doladım. 

Takımdakilerin yanımıza ulaşmasıyla derin bir sohbet başlarken arada yanımıza uğrayan bizimle tanışmak isteyen insanlarla tanışıyordum. Zaferimizi duyan bir çok melez yanımızda bitiyordu bazıları benden özür bile dilemişti. 

Adonis'in ortaya attığı soruyla herkes ondan tarafa dönerken, oldukça iyi bir konuya parmak basmıştı.

'' Bir sonraki görevin ne olacağı hakkında bir bilgisi olan var mı?'' 

Anthea Adonis'in sağ tarafından kafasını çıkarıp yuvarlak masada iyice ortaya yaklaştı ve fısıldayarak konuşmaya başladı.

'' Ben toplu bir görev olacakmış diye duydum. Devlerde olduğu gibi gidip geri gelmeyecekmişiz. Anlayacağınız uzun soluklu bir görev olacak, bir kaç ırkı birden yanımıza çekip öyle geleceğiz. Bence en mantıklısı bu olur. '' 

Başımla Anthea'yı onaylarken diğerleri de onaylar nitelikte mırıltılar çıkardı. 

***

İlerleyen saatlerde fazlasıyla yorulmuştum. Yumuşak yatağımla vücudumu buluşturmak istiyordum artık. Zaten koymuşlar kokteyl masalarını ayakta durmaktan bacaklarımda derman kalmadı. Argon'un koluna biraz daha sinip kendi ağırlığımı iyice onun üzerine verdim.

''Gidemez miyiz artık? Yoruldum.'' İstemsizce dudaklarım büzülürken Argon'un gözleri uzun bir süre dudaklarımda oyalandı. Ne yaptığımı fark edince dudağımı düzelttim ve utançtan kızaran yanaklarımı saklamak için Argon'un koluna iyice yapıştım. 

Argon bu halime gülerken belimden tuttu ve beni kapıya doğru yönlendirdi. Merdivenlerden çıkıp büyük kapıya ulaştığımızda artık bacaklarımda adım atacak derman kalmamıştı. Resmen bacaklarım sızım sızım sızlıyordu. Bu kadar çok merdiven koyacak ne vardı sanki!? 

''Bu topukluları ne halta giyersiniz anlamıyorum. Bu ağrıyı çekmek için deli olmak lazım. Gel buraya!'' 

Argon beni küçük bir hareketle kucağına alırken şaşkınlıkla ona bakıyordum. Bağı unutmuştum. Bağ yüzünden bacaklarımın ağrısını o da hissediyordu. Bu iş belki iyi bir şey olabilirdi ama aynı zamanda bir lanet niteliğinde de olabiliyordu. Benim gücüm artmıştı bu bağla birlikte. Argon'un ki kadar bir vücut direncim vardı artık ama bazen bu güç bir boka yaramıyordu çünkü bu bağ karşılıklıydı. Benim hissettiğim en ufak acıyı Argon'da hissediyordu.

Bunları düşünmeyi sonraya bırakarak başımı Argon'un göğsüne yasladım. Birden esen rüzgarla eteğim uçuşurken bacağım iyice ortaya çıktı. Argon beni yerimde zıplattı ve eteğimi düzeltmeye çalıştı. Bu hareketine gülüp belime doğru toplanan eteğimi düzelttim ve iki bacağımın arasına sıkıştırdım. 

Argon odamıza girince beni yavaşça yatağa bıraktı. Ayakkabılarımı yavaşça açıp çıkarırken dikkatle onu izliyordum. Büyük bir dikkatle ayakkabılarımı çıkardı ve inceleyip yüzünü buruşturduktan sonra kenara bıraktı. 

''Bu ince topuklar ayak tabanımda ki ağrının sebebini açıklıyor.'' Çocuk gibi mızmızlanmasına kıkırdarken onu kendime çektim ve kollarımı boynuna doladım. 

ELEMENT OKULU (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now