Episode 12

8.6K 472 110
                                    


Biraz geç geldi ama bundan sonra daha sıklıkla gelecek bölümler. Hazır yaz ayındayken biraz coşturalım! Rica etsem birde yeni hikayeme göz atın. İlk kez genç kurgu denedim bakalım beğenecek misiniz?

Bölüm hakkında yorumlarınızı aklınıza takılanları yazmayı unutmayın hepsine döneceğim.

Seviliyorsunuz. İyi okumalar..



Son hançeri de botumun kenarına koyduktan sonra bakışlarımı diğerlerinin üzerinde gezdirdim. Herkes hazırdı. Tam tehçizat hazırlanmıştık. Kılıçlar, şifalı bitkiler, koruyucu giysiler..

Üzerimde ki özel giysinin üzerine geçirdiğim kıyafetler fazlasıyla rahatsızlık verirken buna katlanmak zorundaydık. Kalın kazak ve sıkı pantolonun altında derime yapışmış gibi duran giysi beni fazlasıyla terletiyor ve kaşındırıyordu. Bacaklarımı biraz genleştirip şu kaşınma hissinden kurtulmaya çalıştım.

Alana gelen Tanrılar'la herkes bir araya gelirken hepimizde tarifsiz bir heyecan vardı. Tanrılar bize şans dileyip bizi Dünya'ya gönderdiler. 

Işık huzmesinin kaybolmasıyla kendimizi bir ormanda bulduk. Etrafta gözlerimi gezdirirken büyük bir araç yol kenarında duruyordu. Takımdakilere işaret edip arabayı gösterdim. Hep beraber Tanrıların bizim için bıraktığı arabaya bindik ve kasabaya doğru ilerlemeye başladık. 

Bu görev bizim için zorlu olsa da başaracağımızı hissediyordum. Yine de içimde çok kötü bir his vardı. Zeus'un Hades'in tarafına geçen melezlerle ilgili söylediği şeyler kafamı bulandırıyordu. Hades onların aklını çelebilecek kadar bir şey vaad edemezdi ki. 

Melezler salak değillerdi. Olimpos'da ki rahatlarını bırakıp da Hades'in yanına gidip sefalet çekmelerini  sağlayacak bir şeyler olmuş olmalıydı. 

Bu savaşın arka planında bizim bilmediğimiz çok şey dönüyordu bence. Şu büyücü olayını hala çözememiştim. Bir büyücü Hades'in işine nasıl yarayacaktı ki? Belki Kronos'u serbest bırakmak için olabilirdi ama Kronos'un  bu kadar kolay diriltilebileceğine inanmak daha da zordu. 

Yanından geçtiğim orman gitgide kaybolurken kasaba ağaçların arasından ortaya çıktı. Çok büyük bir yerleşim yeri olmasa da klasik bir kasabaydı. Kasabanın içerisinde ilerlerken Zeus'un bize verdiği adresi bulmaya çalışıyorduk. 

Kalacağımız yer, motel tarzı bir yerdi ama tek bir binadan ya da odalardan oluşmuyordu. Bungolov evlerden oluşuyordu. Önceden kiralanan eve girdiğimiz zaman hepimiz bir köşeye çekildik. 

Bazıları plan yaparken bazıları silahlarını temizliyordu. Derin bir nefes alıp verdim ve kendimi koltuğa Argon'un yanına bıraktım. Orta sehpaya açtıkları kasaba haritasına bakarken yarın hangi yolu izlememiz gerektiğini tartışıyorduk. 

Ormana giden en kısa yolu tercih edecektik. Lakin ormana girdikten sonra işler karışıyordu. 

''Orman sandığımızdan daha tehlikeli olacak. Gündüz ilerleyebildiğimiz kadar ilerlememiz lazım. Hava kararmadan önce kamp kurmalıyız. Bu ormanda ki ağaçlar oldukça yüksek bence el verişli bir ağaç bulup yukarıda kalmak en mantıklısı.'' 

Adonis'in söylediklerini başımla onaylarken Argon'un yanında getirdiği kitaptan bu ormanda bulunan canlılara göz atmaya başladım. Ne kadar çok bilgi sahibi olursak o kadar bize yardımı dokunurdu. Mesela bu ormandaki yılanların çoğu zararsızdı ama başında kırmızı çizgi bulunan bir yılan çeşidi ısırığıyla sizi saniyeler içerisinde öldürebiliyordu. 

ELEMENT OKULU (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now