Episode 10

10K 566 217
                                    


Olimpos'a geri döndüğümüzde hava kararmak üzereydi. Hepimizin kelimenin tam anlamıyla canı çıkmıştı. Yine de bizi karşılayan Tanrılara gülümseyip selam verdik. Diğerleri referans yaparken ben yapma gereği duymamıştım. O kadar da değildi yani. 

Zeus'un yanıma gelmesiyle kafamdaki düşünceleri def ettim.

''Çok iyi bir iş çıkarttığınızı söylemem gerek. Beni fazlasıyla şaşırttın Amelia. Gidip biraz dinlenin en kısa zamanda yeni bir göreve çıkacaksınız. Görevlerin detaylarını bir iki güne kadar öğrenirsiniz. O zamana kadar iki gün sonra ki gerçekleştirilecek eğlence için hazırlanın. Savaştan önce moral toplamak için düzenlenen bir eğlence olacak. Tadını çıkartın.'' 

Başımı sallayarak Zeus'u onaylarken konuşacak mecalim bile yoktu. Birde başıma bu çıkmıştı iyi mi! 

Kalabalıktan nefret ederdim ve şimdi yüzlerce benden nefret eden kişinin arasında eğleniyormuş gibi yapmam gerekiyordu. Belki eğlenebilirdim ama aklıma dolacak düşüncelerle yine yüzümün asılacağına adım kadar emindim. Kesin bir iki salak moralimi yerle bir edecekti. Şimdiden içim sıkılırken Tanrıların tapınaklarına gitmesiyle bizde kaldığımız tapınağa ilerledik. 

Argon'un koluna girip destek almak istercesine yaslandım. Gerçekten yorulmuştum. Kaburgalarım hala sızlıyordu. Athena'nın melezi olan Baste kaburgalarıma bir kaç bitkinin özünü sürmüştü ama bu sadece ağrımı birkaç saatliğine geçirmişti. Suyla kendimi iyileştirmeyi denemeye cesaret edememiştim. Baste'nin uyarısıyla bunu yapmaktan korktum desem yeridir.

Hiç bir anatomi bilgim olmadan yaparsam organlarımın yerini bile değiştirebilirmişim! Bundan korkmamak için biraz saf olmak lazımdı. Çünkü ben biyolojiden nefret ederdim. Tüm okul hayatım boyunca çaktığım tek ders biyolojiydi. Anlamıyordum işte ne yapabilirim?

İşte sırf bu yüzden yedi sekiz saat boyunca bu ağrıyla boğuşmuş ve Olimpos'a ulaşmayı başarmıştım. En azından tek parçaydım değil mi? 

Odaya girer girmez banyoya girdim ve üzerimdekileri çıkarıp önceden dolaba koyduğum dizlerime gelen geceliği giydim. Üzerimden çıkardıklarımı öylece bıraktım. Şu anda onları toplayacak mecalim yoktu. 

Banyodan çıktım ve yatağa ilerleyip bedenimi yumuşak yatağa bıraktım. Yatağın yumuşak çarşafı vücudumu kaplarken uykuya daldım. Son hatırladığım üzerime örtülen hafif kumaştı. 

***

Sabah acıyla uyandığımda çığlık atmamak için dilimi ısırdım. Kaburgalarım ciğerlerimi deşiyormuş gibi hissediyordum. Dün yattığımda bu kadar çok ağrımıyordu sanırım bunun nedeni belliydi; Argon'un kaburgalarımın üzerinde ki kolu! 

Acıyla inleyip kolunu belimden çekmeye çalıştım ama başarısız oldum. Beni hızla kendisine çekmesiyle çığlığımı tutamadım. Argon irkilip gözlerini açarken acıdan gözümden bir damla yaş süzüldü. 

''Ne oldu Amelia? Niye ağlıyorsun, iyi misin?'' İyi gibi mi duruyorum acaba diye bağırmamak için zor tuttum kendimi. 

''Şifacı çağır Argon. Kaburgalarım..'' Cümlemi tamamlayamadan acıyla inledim. Lanet olsun neden bu kadar çok acıyordu!? 

Argon üzerine tişörtünü giyerken geceliğimi yukarıya doğru sıyırdım ve bu kadar acı veren şeyi görmeye çalıştım. Argon'la yarı çıplak bir şekilde uyuduğumu daha sonra hatırlamak üzere rafa kaldırdım. 

Kaburgamı gördüğüm anda ağzımdan küçük bir şaşkınlık nidası çıktı. Bu kadar kötü olduğu hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Acıyan yer tamamen morarmış ve kızarmıştı. Aynı zamanda morluğun ortasında dışa doğru bir çıkıntı vardı. Anatomi bilgim olmamasına rağmen bunun kırık kaburgam olduğunu anlamıştım. Zorlayınca bu duruma gelmişti herhalde.

ELEMENT OKULU (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now