8) Hasta Ziyareti

260 48 0
                                    

Eve gittiğimde odam bana cennet gibi görünmüştü. Üzerimdeki lanet elbiseyi üzerimden çıkarıp attım. Genç yardımcıma seslendim. "Şu elbiseyi imha eder misin?"

"Tabii ki Almila Hanım. İhtiyacı olan birine versem olur mu?"

Dolabımdan yeni iç çamaşırları çıkarırken cevap verdim. "Olur. Ama önce kuru temizlemeye gönderirsin. Bu arada küveti doldurur musun Derya? Bir de elim alçıda. Banyo yaparken bana yardım eder misin?"

Elindeki elbiseyi bir kenara bırakıp odamdaki banyoya yöneldi. "Elbette Almila Hanım"

Küvetten yükselen hanımeli kokusuyla ciğerlerimi doldurdum. Derya en sevdiğim çiçeğin hanımeli olduğunu bilirdi. En rahatlamam gereken zamanları da bilirdi. Ve hanımeli kokulu losyonu küvete böyle zamanlarda dökerdi. Ben küvetin içine oturduğumda Derya'nın yüzü allah bullak olmuştu.

"Ne oldu Derya?"

Bakışlarını vücudumdan çekip gözlerime baktı. "Size ne yaptılar Almila Hanım?"

Kaburgalarıma gelen tekmeden geriye kalan lanet ize bakıyordu. Etrafı yeşil ortası ise silik bir mordu. İçler acısı görüntüyü yok etmek için bedenimi biraz daha köpüklere gömdüm. "Geçti Derya. Hepsi geçti. Artık evimdeyim."


Rahat bir şeyler giydikten sonra minik Defne'min odasına gittim. Uyanma saati geliyordu. Bugün pazartesiydi. Okula gitmesi gerekiyordu. Harfleri çoğu çocuktan hızlı öğreniyordu. Babası gibi zekiydi.

Bir süre sarı buklelerini izledim. Bebekliğinde daha sarıydı saçları. Gittikçe koyulaşıp babasının saç rengine dönüşüyordu.

Artık uyanmalıydı. Saçlarını öptüm. Kıpırdansa da uyanmadı. Göz kapaklarına da birer öpücük kondurdum. Huysuzca gözlerini açtı. Ve beni gördü. Bir anda tüm huysuzluğu kaçmıştı. Yüzünde kocaman bir gülümsemeyle yatakta ayağa kalktı. "Anne! Geri geldin. Yuppi!"

Boynuma sarıldığında yatağa geri yıkıldık. "Döndüm tabii tatlı cadı. Seni bırakır mıyım hiç?"

"Bir an babam ve annem gibi beni bıraktın sandım." Sessizleşti. Gözleri alçıma kaydı. "Anne?" dedi kaygıya bulanmış sesiyle. "Eline ne oldu. Yüzün de mor olmuş. Nasıl oldu bunlar?"

Elinin üstünü öptüm "Ufak bir araba kazası sadece. Şimdi bunla vakit harcama da dolaba koş bakalım. Okula geç kalıyorsun. Çabuk üniformalarını giyelim."

Defne'yi giydirdikten sonra altın rengi saçlarını da iki yandan topladım ve çok sevdiği pembe kurdelelerle bağladım. "Hadi ilk önce kahvaltı yapalım. Sonra da şoför seni bekliyor olacak. Koş bakalım."

Duraksadı "Seni seviyorum anne."

Bir anda içim sımsıcak oldu. Öz kızım olmamasına rağmen nasıl bir çocuğu böyle sevebilirdim? Alnını öptüm. "Ben de seni çok seviyorum kızım"

Elini tutarak merdivenlerden dikkatlice indirdim. Babam Defne'nin çıkardığı patırtıya hiçbir zaman katlanamazdı. Zavallı çocuk her an sessiz olmaya alışmıştı. Büyümeden olgunlaşmıştı.

Mutfağa gelmeden burnumuza leziz kokular gelmeye başlamıştı bile.

Annem fırından baharatlı elma dilim patatesleri çıkartıyordu.  Kahvaltı hazırdı. Defne çoktan masaya kurulmuştu. Bir an gerçekten normal aileler gibi olduğumuzu hissettim. Ama bu aptalca his geldiği gibi hızlıca terk etti beni. Defne'nin yanına oturdum. İlk önce Defne'yle birlikte kahvaltımızı yaptık. Sonra da bahçeye çıktık. Defne'yi kapının önünde bekleyen arabaya bindirdiğimde şoför ön koltuğa geçti. Araba hareket ederken camdan el sallayan Defne'ye ben de el sallayarak karşılık verdim.

İNTİKAM KASIRGASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin