23) Piknik

132 22 7
                                    


Almila'nın at üstündeki fotoğrafını Natalie Suto'nun instagram hesabından aldım.

Keyifli okumalar

***

Tunç'un büyük adımlarına ayak uydurmaya çalışırken pişmanlık duygusunu istemsizce hissediyordum.

"Üzgünüm. Sadece belki öyledir sandım. Çok gerçekçi gelmişti. Gerçekten özür dilerim." dedim.

Tunç, elini deri ceketinin cebine koymuştu ve gamsız görünmeye çalışarak yanımda yürüyordu.

"Problem yok. Zaten emindim onunla kan bağımız olmadığına." dedi. Ama çok da emin olmadığını sonucu beklediğimiz gergin dakikalarda anlamıştım.

"Bak" dedim "bu aramızda kalsın olur mu? Babam ondan gizli böyle bir şeye kalkıştığımı öğrenirse bu bana biraz(!)  pahalıya patlar."

Dalga geçercesine güldü. Yine babamı abarttığımı düşünüyor olmalıydı. Ama yine de başını sallayarak onaylamıştı.

Onun motorsikletinin önüne geldiğimizde kaskını bana uzattı. "Hadi seni eve bırakayım."

Onunla daha fazla yan yana olmak istemiyordum. Çünkü merhametli kalbim onu üzdüğümü düşünüp üzülmüştü. Uzaklaşıp sıcak bir şeyler içmeye ihtiyacım vardı.

"Benim işlerim var Tunç. Binmeyeyim hiç."

Bir adım geri attım. O da üstelemeden kaskı kendi başına taktı.

"İyi" dedi tek bacağını motorsikletten aşırırken "hava kararıyor. Sokakta çok oyalanma."

Alaycı bir tavırla kaşlarımı kaldırıp sırıttığımda çoktan gaza basıp gitmişti.

Birileri  bana yavaş yavaş ısınmaya başlıyor olabilir miydi?

Düşüncelere dalmış şekilde karşıdan karşıya geçtim. Kahverengi ve krem tonları ağırlıklı bir kahveciye girip sipariş konusunda biraz kararsız kaldıktan sonra kremalı ve son derece hafif bir kahve sipariş ettim.

Kahve eşliğinde bir dilim tiramisuyu yiyip caddeden geçen insanları izliyordum. Aynı zamanda aklımdaki birçok düşünceyi sıraya koyup çözümler üretmeye çalışıyordum. 

Tam karşıma bir bardak kahve bırakıldı. Pek yakından tanımadığım ama sık gördüğüm Sinan Keskin, pek yakışıklı ve sırıtkan suratıyla karşıma oturdu.

"Selam. Seni burada görünce yanına oturmak istedim. Sorun olmamıştır umarım?"

Birkaç saniye durakladıktan sonra "sorun değil" deyip yüzümü tekrardan caddeye çevirdim.

Ama o susacak gibi değildi. "Canın sıkkın görünüyor. Umarım her şey yolundadır."

Gerçekten hiç konuşma isteğimin olmadığı bir zamana denk gelmişti. "Her şey yolunda" dedim sadece.

Tiramisunun son çatalını da ağzıma attıktan sonra çatalın kenarıyla tabağı sıyırıyordum ki Sinan Keskin "En son gördüğümde seni öldürmek isteyen Tunç'la bir hayli yakınsınız sanki." dedi.

Kaşlarımı hesap sorarcasına havaya kaldırdım. "Sahiden de beni burada görüp yanıma gelmişsin, Keskin. Güzel yalan."

Sanki ortada komik bir şey varmış gibi güldü. "Pekiâlâ, dışarıda Tunç'la görüp peşinden buraya girdim. Sadece selam vermek istemiştim. Bilirsin babanın gözünün önünde olduğumuz davetlerde bu hiç mümkün olmuyor."

Başımla onayladım. Kahvemden bir yudum daha alıp uzaklara baktım.

Bir anda masanın üstünde duran elime dokundu. Rahatsız oldum ama hareketsiz kalabildim. Elimi çekmedim. Sadece yüzümü ağır ağır ona çevirdim.

İNTİKAM KASIRGASIWhere stories live. Discover now