Bölüm 12

261 210 12
                                    

Ezgi'nin kapısının önüne koşarak gelmiştim. Ziline basıp dinlenmek için duvara yaslandım. Ter içinde kalmış yüzümün soğuması için elimle biraz yelledim. Kararlaştırdığımız saatten ders uzadığı için yarım saat geç kalmıştım.

Kapının açılmasıyla yaslandığım duvardan ayrıldım. Dairesi giriş kattaydı. Kapı yarım açıktı. Biraz ittirdim. Kapının gıcırdamasıyla mutfakta bana doğru dönen ev arkadaşını gördüm. Ezgi'nin odası kapalıydı. İçeriye girip ayakkabılarımı çıkartmaya giriştim. Mutfakta yemek yapmakla uğraşan ev arkadaşına Ezgi'nin nerede olduğunu sordum. Odasında olduğunu söyledi.

Kapının yanına gittim. İçeriden ses gelmiyordu. Kapıyı bir kere tıklattım. Gel sesini duyunca açtım. Yerde serili olan kilimin üzerinde yoga yapıyordu. Beni görünce içeriye gelmemi söyledi. Geçip yatağının üzerine oturdum. Ezgi böyle şeyleri çok severdi. Onun için en iyi rahatlama yöntemi buydu. Yoganın bendeki kelime anlamı ise sadece esnemekti. Daha da fazla esnemek. Parmak uçlarına kadar esnemek.

Üzerinde en rahat kıyafetleri vardı. Onu sıkılmış yüz ifademle izlemeye başladım. Hareketi tamamladığında bana döndü. "Beş dakika daha bekleteceğim seni," dedikten sonra kaldığı yerden devam etmeye başladı. Yanında çok uzun oturamayacaktım. Bunu biliyordu. Bana göre şu an buna devam etmesi yalnızca zaman kaybıydı.

O hareketlerine devam ederken masasında duran kitabı incelemeye başladım. 'Sen Gittiğin Gün' diye bir kitaptı. Kitabın arka kapağını okumaya başladığımda ismiyle çelişmeyen bir kitap olduğunu anladım.

Kitapta terk edilen bir kızın ağzından bitmiş bir aşk hikayesi anlatılıyordu. Sayfaları çevirip aralardan birkaç satır okumaya başladım. Birden elimden kitabı çekip aldı. "Artık sohbet edebiliriz," gülümsüyordu. Bu iyi bir haber olmalıydı.

Yatağın öbür ucuna geçip oturdu. Kitabı masanın üzerine fırlatıp attı. "Hafta sonu konsere gelecek misin? Sen seversin grup Karamel'i," dedim. Gözleri doldu. "Ben birkaç haftayı kendime ayırmak istiyorum. Pek iyi sayılmam," battaniyenin kenarıyla oynuyordu. Bana bakıp omuz silkti. "Yine olmadı Beren. Dediğin çıktı," sağ gözünden bir damla yaş aktı. Ardından sol gözünden. Artık yaşlar ardı ardına akıyordu.

Ona ne olduğunu sordum. Kucağıma yatağının üzerinde duran pelüş oyuncaklardan birisini aldım. Yatağının içinden yastığını çıkartıp kucağına aldı. Ona sıkıca sarıldı. Üzüntüsünü yastıktan almak ister gibiydi. "Deniz'in başka birisiyle ilişkisi var," başını yastığa gömdü. Hıçkırarak ağlamaya başladı. Yastığı hafifçe ellerinin arasından çektim. Yanına yaklaşıp ona sarıldım. Yastığa sarıldığı sertlikte bana sarıldı. Boynum acımıştı. Ağlaması durmuyordu. Geri çekilip her şeyi baştan anlatmasını istedim.

"Onu bir kafede kızın biriyle gördüm. Hiçbir şey anlamadan selam vermek için yanına gittim. Ne aptalım. Yanındaki kızı sevgilim diye tanıştırdı. O an dizlerimin tutmadığını hissettim. Yanlarından ayrılıp saatlerce ağladım."

O anlatırken gözlerinde akan yaşları silmesine yardım ediyordum. Üzgün olduğumu anlatmak istercesine gözlerimi ondan ayırmıyordum. Bana bakmıyordu. Elleriyle oynuyordu. "Sevgili olduklarını bilmiyordum ama bir kız olduğundan haberim vardı," dedim. Gözlerini bana çevirmişti. "Keşke söyleseydin. Bu kadar yıkılmazdım," son kelimesini üstüne basarak söylemişti. Ellerimi salladım. Bir şeyler söylemek istiyordum. Ağzımdan tek bir kelime bile çıkmıyordu. Onu teselli etmeyeceğini bildiğim halde "Böyle daha iyi olacağını düşünmüştüm," dedim.

Ona yine bir değil birden fazla kızla konuştuğunu söyleyememiştim. "Ama olmadı," gözlerini yeniden yere çevirmişti. Bu defa eşofmanının ipliklerini kopartmaya çalışıyordu. Onu durdurdum. Bu kadar kendisini bırakmamasını söyledim. Bu daha fazla ağlamasına neden olmuştu. Çantamdan bir sigara çıkartıp yaktım. Bir nefes içime çektikten sonra ona uzattım. Eliyle elimi ittirdi. "Buna başlamamalıyım," dedi. Omuz silkip gülümsedim. Bir nefes daha çektim. İçime çektiğim dumanı açık penceresine doğru üfledim. "Bana bunu nasıl yapar?" diyordu.

Gözleri elimdeki sigaradaydı. Uzanıp elimdeki sigarayı aldı. Dudakları arasına götürüp bir nefes çekti. Dumanı içine çekmemişti. Yine de iyi gelmiş gibi bir hali vardı. Ardından bir nefes daha çekti. Gözlerinden yaşlar hala akıyordu. Sigarayı bana yeniden uzattı. "Bu kadarı yeter," dedi. Yatağa uzandı. Gözleri kapanıyordu.

Telefonumun çalmasıyla çantamı elime aldım. Köşelerde sıkışmış olmalıydı. Seri hareketlerle çantanın içinde elimi gezdiriyor bir türlü bulamıyordum. Sesi odadaki sessizliği bozuyordu. Çalması kesilince telefonu buldum. Ekranı açıp kimin aradığına baktım. İlke'ydi. Akşam için beraber ödev yapmak gibi bir planımız vardı. Geç kalmış olmalıydım. Ezgi hüzünlü gözlerle bana bakarak "Gidecek misin?" diye sordu. Başımı onaylarcasına salladım. Sonra "İstersen biraz daha kalabilirim," dedim. "Gerek yok birazdan meditasyona başlayacağım," yerinden doğruldu.

Ayağa kalkıp kapıya doğru ilerledim. Kapı kolunu tutup arkamı geri döndüm. "İstersen bize gel," yumuşak bakışlarımla onu süzüyordum. "Bu gece yalnız kalmalıyım," dedi. Ayakkabılarımı giymek için odadan çıktım. Beni izliyordu. Doğrulup ona yeniden gülümseyerek baktım. Kollarımı açıp onu kendime yaklaştırdım. Son kez sarıldım. Yapmam gereken ödevler için eve doğru yürümeye başladım.

Kontrolsüz 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin