Bölüm 28-Kaan

69 28 0
                                    

Otobüsün kalkmasına on dakikadan az bir zaman kalmıştı. Görkem'in oturduğu banka hızla yaklaşıyorduk. Ona tekrar sarılma ihtimalim yoktu. Artık olduğumuz yerden görülüyorduk. Çoktan Görkem başını çevirip bize kin dolu bakışlarıyla bakmaya başlamıştı. Tam şu an hiçbir şeyi önemsemeden ona yeniden sarılmak istiyordum. Başımı çevirip baktığımda Görkem'e gülümsediğini gördüm. Sol tarafımda büyük bir boşluk hissettim. Sanki orada olması gereken bir şeyi çıkartmışlar gibi, kalbimin olduğu yer bomboş gibi.

Yanlarına vardığımızda sohbetlerine devam ediyorlardı. Selim üzerine çalıştığı yeni parça hakkında konuşuyordu. İlke dışında kendisini dinleyen olmasa da konuşmayı sürdürüyordu. Gözde'nin etrafta olmadığını görünce Görkem'e sordum. Telaşlanmıştım. Kaybolmasını başına bir şey gelmesini istemiyordum.

"Neden bu kadar telaşlısın? Tuvalete gitti merak etme."

"Sadece sordu Görkem, abartma."

Beren beni korumuştu. Az önce boşluğunu hissettiğim kalbimde bir kıpırdanma hissettim. Dudak kenarım yukarı çıkmıştı. Beni koruması hoşuma gitmişti. Gözde gelip koluma girdi. "Artık otobüse geçsek iyi olur," bana göz kıptı. Kolumu elinden çekip Selim'in omuzunu tuttum. Dönüp bana sarıldı, "İyi yolculuklar kardeşim," sırtıma birkaç kere vurdu. Ardından İlke'ye kısaca sarıldım.

Sıra Görkem'e gelmişti. İkimiz de bu işi yapmayı istemesek de el sıkıştık. Yüzüme bakmadan "İyi yolculuklar," diledi. Gözde Beren'e vedalaşıyordu. Yakında yeniden beraber geleceğimizden bahsediyordu. Yüzünde kocaman bir gülümsemeyle bana döndü. Gözde'den kurtulup bana sarıldı. Bu sarılmayı beklemiyordum. Kollarımı beline sarıp onu son defa kokladım. Bu kokuyu sabitlemek istiyordum. Mümkün olmasını diliyordum.

Sarılmamızın fazla sürdüğü düşüncesi zihnime geldiğinde kendimi çektim. Görkem'in bakışlarına aldırmadan elini tutup öptüm. Ardından hepsine el sallayıp otobüse doğru yürümeye başladım. Selim çoktan bavullarımızı muavine vermişti.

Otobüsün uyumak için rahat ama benim için bir o kadar zaman geçirmesi zor koltuklarına oturdum. Gözde yanıma oturunca "Ondan çok uzak kalmayacaksın bu defa," dedi. Başımı pencereye çevirip "O bana yanımdayken bile uzak..." dedim. En ön koltuklarda olduğumuz için hepsini çok rahat görebiliyordum.

Beren Görkem'in koluna girmiş bana gülümseyerek bakıyordu. Otobüs çalıştı. Onun bu halini zihnime kazımak istemiyordum. Onu bir başkasıyla beraber hatırlamak istemiyordum. Aynı zamanda zihnime de fotoğrafını yerleştirmek istiyordum. Gözlerimin dolduğunu hissettim. Ellerim titriyorlardı. Kalbim delirmişçesine atıyordu.

Otobüs hareket ettiğinde inip ona sarılmak için son şansım olduğunu biliyordum. Bunu yapamazdım. Ondan en ufak bir ilgi görmeden bunu yapamazdım. Beni seçmesini öyle isterdim ki. Onu bir kez daha öpebilmek için neleri feda edebileceğimi düşündüğümde bu listenin çok uzun olduğunu fark ettim. Otobüs uzaklaşıyor, gittikçe belirsizleşiyorlardı. El sallıyordu. Gülümsüyordu. Son defa bu görüntüyü zihnime kazımak için gözlerimi kapattım. Yaşlar gözümden akmıştı. Şanslıydım ki fark edemeyecekleri kadar uzaktaydık.

Gözlerimi yeniden açtığımda otogardan çıkmıştık. Akan yaşların ıslattığı yüzümü elimle sildim. Gözde bana acıyan gözlerle bakıyordu. Ona hiçbir şey söylememesini rica ettim. "Onu bu kadar çok mu seviyorsun?" diye sordu. Başımı salladım.

"Ama onu amacımız için öldürmek zorundasın bunu biliyorsun."

Buna verebileceğim cevabım yoktu. Başımı pencere tarafına çevirip yüzümü elime dayadım ve manzarayı izlemeye koyuldum. Bir daha konuşmadı. Gözlerimi her kırpışımda gözümün önündeydi. Cebimden telefonu çıkarttım. Uzun süre numarasına baktıktan sonra ona bir mesaj atmaya karar verdim. "Sen yoksan bu dünyada kalmamın da anlamı yok" yazdım. Mesaja uzun uzun baktıktan sonra harfleri tek tek silmeye başladım. Bunu yapamazdım. Onu burada bırakıp gidemezdim. Ufak da olsa o ihtimalimi kaybedemezdim.

Gözde'nin ineceğimiz yeri söylemesini dinlerken muavinin hemen yanımızdan uzaklaşmasını istiyordum. Karşı koltuklara geçtiğinde "Sence beni sevme ihtimali var mı?" diye sordum. Afallamış yüz ifadesiyle bakmaya başladı. "Bunu bana mı soruyorsun? İnsanları tanımıyorum bile," gözleri büyümüştü sorum karşısında. Bakışlarımı yola çevirip derin bir iç çektim. Bu soruma bir cevap istiyordum, "Lütfen düşünceni söyle bizi anlayamazlar," kendi dilimizde konuşuyorduk. bir süre düşündükten sonra "Seninle olan şansını bilemem ama Görkem'le yok," dedi.

Yüzünü tutup kendime çektim ve onu öptüm. Teşekkür edip telefonuma döndüm. Bir mesaj vardı. Ekrandaki Beren yazısını görünce kalbim hızla atmaya başladı.


Gönderen: Beren

Ankara'ya vardığınızda bana mesaj atmayı unutma.


Telefonu elimde çok sert sıktığımı fark edince ellerimi gevşettim. Hemen gözlerimi kapatıp bulunduğu yeri görmeye çalıştım. Eğer yalnız olduğu bir ana denk gelebilirsem onu arayacaktım. Onu şimdiden özemiştim. Hep beraber bir kafedelerdi. Yemek yiyorlardı. Gözlerimi açıp hırsla telefonu cebime soktum. Bunun bir çözümünü bulacaktım. Onu elde etmenin bir yolunu bulacaktım. Geleceği bir şekilde değiştirecektim. Ne pahasına olursa olsun bunu yapacaktım.

Kontrolsüz 2Where stories live. Discover now