Bölüm 27

77 28 0
                                    

Telefonuma gelen mesaj sesiyle uyandım. Ellerimi yüzüme bastırım biraz bekledim. Uyanmak istemiyordum. Yorganı ayaklarımla ittirdim. Görkem'i uyandırmıştım. Belime sarılıp "Biraz daha uyuyalım," dedi. Başım öyle ağrıyordu ki eve gelirken yoldan daha fazla alkol almamalıydık. Telefonumu elime alıp mesajlar kısmını açtım.


Gönderen: Selim

Kaan'lar iki saat sonra gidiyorlar. Beraber geçirelim oradan kahvaltıya geçeriz.


Omuzumla Görkem'i dürtüp gözerini açmasını sağladıktan sonra mesajı okuttum. Biraz çemkirdikten sonra kabul etti. Onu yataktan kolundan çekerek zorla kaldırdım. Üzerimi değiştirmek istemiyordum. Görkem'in giyinmesini bir kahve içerek bekledikten sonra çıktık.

Onlarla otogarda buluşacağımız için bulduğumuz ilk otobüse bindik. Yolda konuştuğumuz tek konu neden onarı her defasında geçirmeye gitmek zorunda oluşumuzdu. Bu durum beni rahatsız etmese de Görkem için yeterince büyük bir problemdi. Kaan'ı zorunlu olduğu zamanlarda bile görmeyi istemiyordu. Kollarını göğsünde birleştirmiş en memnuniyetsiz haliyle yanımda oturup konuşup duruyordu.

Otobüsten indiğimizde artık başım Görkem'in aynı konuyu tekrar edip durması yüzünden ağrıyordu. Susması için haklı olduğunu söylemek yetmiyordu. Otogarın içine girdiğimizde artık susmasını söyledim. Bu defa da bunu söylediğim için söylenmeye başladı. o yanımda konuşmaya devam ederken etrafı tarıyor, nerede olduklarını görmeye çalışıyordum. Bulamayınca İlke'ye mesaj atmaya karar verdim.


Gönderilen: İlke

Biz çoktan geldik. Otogarda değil misiniz?


Birkaç dakika sonra beni aradı. Sesi gergindi "Beş dakikaya kadar oradayız, dışarıda bekleyebilirsiniz," onu onaylayıp telefonu kapattım. Dışarıdaki banklardan boş olan birisine oturduk. Saat daha erken olduğu için etrafta pek de kimse yoktu.

Havanın soğukluğundan üzerimdeki hırkama sarılmıştım. Görkem bana küsmüş yanımda hiç konuşmadan oturuyordu. Yanıma oturan insanın kim olduğunu görmek için başımı çevirince İlke'yi gördüm. Gözde çay alıyordu. 'İşte başlıyoruz' diye içimden geçirdim. Kaan ve Selim de karşımıza geldiklerinde artık kadro tamamlanmıştı.

Zamanı geçirmek için okul ve derslerden bahsediyorduk. Kaan'ın bana olan bakışlarından konuşmak istediğini anlamıştım. Görkem'in yanından ayrılamazdım. Uzaklaşmak için bir bahane arıyordum. Bu arada ağzımın kuruduğunu hissettim. Hemen ayağa kalkıp su almaya gideceğimi söyledim. Yanından geçerken Kaan'a kısa bir bakış atmamla "Ben de yiyecek bir şeyler baksam iyi olur," dedi ve benimle beraber yürümeye başladı. Aynı hizada yürüyor birbirimize bakmıyorduk. Konuşmayacağını anlayınca yürümeyi durdurup ona döndüm.

"Ne zaman geri döneceksin?"

Birkaç adım daha atıp durdu. Derin bir iç çekti. Bana hala arkası dönüktü. Yanına kadar yürüyüp yüzüne baktım. Bakışlarını takip ettiğimde karşıdaki duvarı gördüm. Ne düşündüğünü merak ediyordum.

"Kaan sana bir zarar gelsin istemiyorum. Beni habersiz bırakma."

"Onlar bana zarar vermezler. Beni yaralayabilecek tek kişi sensin."

"Beraber olamayacağımızı..."

Sözümü kesmek için elini sus dercesine kaldırdı. Başını yerden kaldırıp bana çevirdi. O hipnoz eden delici bakışlarıyla bana bakmaya başladı.

"Biliyorum ama bir umudum olduğunu da sen bil."

Yürümeye başladı. Birkaç adım atmıştı ki arkasını dönüp "Gelmiyor musun?" diye sordu. Kendime gelmek için birkaç kez gözlerimi kırpıştırdım ve yürümeye başladım. Dükkandan içeriye girerken eli belimdeydi. Tüm bedenimi bir ürpertinin kapladığını hissettim. Hızla dükkanın içine girip elinden kurtuldum.

Satıcıyla birbirimize bakıyorduk. İkimiz de konuşmuyorduk. Bizim konuşmayacağımızı anlamış olacak ki "Ne istemiştiniz?" dedi. Kaan'la göz göze olmalarına rağmen konuşmuyorlardı. Bir su istediğimi söyledim. Kaan'ın koluna hafifçe dokunup fısıltıyla "Kendine gel," dedim. Yüzünü bana çevirdiğinde aramızda sadece santimler vardı. Kendimi geriye çekip kızarmış yüzümle yiyecek reyonuna yöneldim.

Kaan için de yiyecek bir şeyler aldıktan sonra dükkandan çıktık. "Artık daha yakınız, bunu bozma," dedi. Sesi soğuk ve bir o kadar da donuktu. Başımı salladım. Bunun yeterli olmadığını düşünerek "Artık aramızdaki bağ daha özel," dedim.

Beni kolumdan tutup durdurdu. Sorar gözlerle bakmaya başladım. Yüzünü bana yaklaştırmaya başladı. İçgüdüsel olarak başımı hızla çevirip Görkem'in oturduğu yere baktım. Olduğumuz yerden gözükmüyorlardı. Geri çekildi. Omuzlarımdan tutup "Sana bir kere sarılmama izin verir misin? Bunu Görkem'in yanında yapamam," dedi. Neredeyse duyulmayacak şekilde "Olur," kelimesi çıktı ağzımdan.

Sert bir şekilde kollarını belime dolayıp beni kendisine çekti. Sarılmasına karşılık verdim. Başımı omuzuna gömdüm. Boynumu kokuyordu. İçine çektiği nefes tüm vücuduma bir sıcaklığın yayılmasını sağlamıştı.

Daha uzun süre bu şekilde kalamayacağımızı düşünüp onu omuzlarından ittirmeye çalıştım. Beni yanağımdan öptü. Geriye çekilip "Teşekkürler," dedi. Elimle yüzünü okşadım "Hadi gidelim," deyip yürümeye başladım. 

Kontrolsüz 2Where stories live. Discover now