Bölüm 26

74 26 0
                                    

Merdivenleri çıkarken kalp atışımı dengelemek için derin derin nefesler alıyordum. Görkem iki basamakta bir arkasına dönüp bakmasa bunu daha kolay halledebilirdim. Kapıda bizi Gözde bekliyordu. Bizi görünce "Hoş geldiniz," dedi, sesi apartman koridorunda yankılandı. Bu mutluluk nereden geliyordu böyle?

Ayakkabılarımızı çıkarttığımızda Kaan'a İlke'nin yerini sordum. Mutfakta olduğunu söyledi. Göz ucuyla eğilip baktığımda raflardan tabak indirdiğini gördüm. Onlardan izin isteyip yanına geçtim. "Yemekler Gözde'den hazırlıklar da senden mi?" kollarımı göğsümde birleştirip tezgaha yaslandım. Biryandan tabaklardaki tozları alırken "Öyle oldu, yerlerini bilmiyormuş yapamazmış," dedi. Ona karşı tavrı her halinden belli oluyordu.

Biraz Gözde'yi çekiştirdikten sonra İlke artık sofrayı kurmamız gerektiğini söyledi. Bardakların bulunduğu tepsiyi alıp peşinden salona geçtim. İki küçük masayı birleştirmişlerdi. Çok samimi bir öğrenci evi masası olmuştu. Üzeri şiirlerle ve şarkılarla dolu iki küçük masa. Bir yandan bardakları yerleştirirken bir yandan da Görkem'i takip ediyordum. Selim'le muhabbet ediyorlardı. Gözde bakışlarını Görkem'e kilitlemiş arada konuya katılmaya çalışıyordu.

Kaan yanlarından kalkıp geldi "yardım edilecek bir şey varsa söyle?" çekingen bakışları vardı. Başımı iki yana salladım "Bitti bile," son bardağı da masaya koydum. "O zaman birer sigara içelim mi balkonda?" bakışlarıyla bana bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. Agross' la ilgili bir konu olduğunu düşünüp kabul ettim.

Çakmağı uzatıp sigaramı yaktı. "Problem ne?" Görkem'den çok da ayrı kalmaya niyetim yoktu. Bakışlarını yerdeki karolara kilitleyip "Konuşmamız için bir sorunun mu olması gerekiyor?" dedi. Bu soru karşısında hatalı bir şekilde konuştuğumu anladım. Özür dileyip öyle söylemek istemediğimi saçmalayıp durdum. Beni eliyle durdurdu "Sorun değil, baştan başlarız. Nasılsın?" sigaraların yarısına gelmiştik bile. Bir nefes daha çekip "Aramızdaki şeyleri halettik, daha iyiyim," dedim. İçimdeki ses iyi değilsin diye bağırıyordu. Bunu Kaan'ın fark etmemesi mümkün değildi. Bugün bizi görmüş olmamasını dilemeye başladım.

"İyi değilsin Beren. Canının ne kadar yandığını görebiliyorum. Bunu ne kadar devam ettirebilirsin ki? En son noktaya kadar mı? Dönülmez acılar yaşadığında mı?"

Ona donuk gözlerle bakmaya başladım. Aklımdaki cevabı olmayan soruları sözcüklere dökmüştü. "Kaan, onu seviyorum..." sigaramın külü çorabıma dökülüp ayağımı yaktı. Elimdeki sigarayı atıp sesli şekilde nefes verdim. "Canımı ne kadar yakarsa yaksın son noktaya kadar onunlayım," dedim. Gülmeye başladı "O son çok yakın bunu bil," hiç hareket etmeden konuşuyordu. Bu hali sinirlerimi bozuyordu. "Bunu bilemezsin!" diye bağırdım. Sonra sesimin haddinden fazla çıktığını fark edip özür diledim. "Ben içeriye giriyorum," dedikten sonra hiçbir şey olmamış gibi çıkıp gitti.

Balkondaki korkuluğa elimle vurup olduğum yere oturdum. Balkonun pis yüzeyi, üzerimdeki eteğim umurumda değildi. Tek istediğim biraz kendimle baş başa kalmaktı. İlke balkona gelip "Ne yapıyorsun burada böyle?" diye soruncaya kadar birkaç dakika sürdü yalnızlığım. Elimden tutup beni kaldırdı. "Sana bir şeyler oluyor ve bu hiç hoşuma gitmiyor," üzerimi silkeliyordu. Onu durdurdum. Boynuna atladım.

"Kendimi hiç iyi hissetmiyorum. Görkem'i kaybedecekmişim gibi hissediyorum ve bu beni çok korkutuyor."

"Korkma. Bunu yeniden konuşuruz şimdi içeriye girelim. Gözde'yi sizden uzakta oturtacağım merak etme."

Konu gerçekten Gözde'den uzakta oturmak kadar basit miydi? Bunu ne kadar engelleyebilirdim? Çevrede hep farklı Gözde'ler olacaktı ve var olmaya da devam edeceklerdi. Sorun benim içimdeki o geri plana atamadığım Görkem'i kaybetme hissiydi.

Kontrolsüz 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin