Bölüm 22

112 60 4
                                    

 Bir yandan elbisemin bel kısmında bulunan kumaşı bağlıyor bir yandan kendime bakıyordum. O kadar yorgun ve mutsuz görünüyordum ki kendi kendime gülümsemeye çalışsam bile bunu başaramadım. Gözaltlarımın morluğu makyajıma rağmen belli oluyordu. Zoraki gülümseme çabam moralimi daha da fazla bozdu. Bir 'of' çekip yatağımın üzerine oturdum.

Kapımın çalmasıyla yerimden sıçrarcasına kalktım "Tamam, hazırım," yatağın üzerinden çantamı alıp kapıya koştum. Açtığımda İlke "Kapını çalmadan çıkmayacaktın," dedi ve ayakkabılarını giymek için arkasını dönüp yürümeye başladı. Eğer beni rahatsız etmese sabaha kadar aynadaki görüntüme bakmaya devam edebilirdim. Haklıydı.

İsteksizce ayakkabılarımı ayaklarıma geçirdim. İlke'nin bana karşı bu 'sen suçlusun!' tavırları canımı sıkıyordu. Tüm suçun bende olduğunu düşünüyor gibi bir hali vardı. Her şeyi ben abartıyorum gibi. Görkem'i kaybetmekten ne kadar korktuğumu anlamıyordu.

Aşağıya indiğimizde Görkem bize arkası dönük şekilde apartın önündeki duvara oturmuş bekliyordu. Kalbim o kadar hızlı çarpıyordu ki sanki onu ilk defa görüyordum. Bu çarpıntı bana acı veriyordu. Aramızdaki bir şeyler kopmuştu sanki. Ayakkabılarımızın çıkarttığı sesi duymuş olmalı ki kalkıp bize doğru döndü. Olduğum yerde kaldım. Bize doğru gelip bana sarıldı "Çok güzel olmuşsun," sesi kulaklarımda çınladı. Cesaretimi toplayıp sarılmasına karşılık verdim. İlke'nin "Hadi sonra sarılırsınız," demesiyle kendimi geriye çektim. Hemen elimi tuttu "Gidelim o zaman," yürümeye başlamıştık.

Mekanın önüne geldiğimizde kalbim hala yerinden çıkacak kadar hızla atıyordu. Kapının önünde durmuş boş yer olup olmadığına bakıyorduk. İçerisi öyle kalabalıktı ki değil yer bulmak, içeride yürümek bile imkansızdı. Görkem önce bar kısmında oturup boşalan bir masaya geçmeyi teklif etti. Hiçbir şeyi kabul edecek ya da reddedecek durumda değildim. Onların 'ne yapalım?' konusu altındaki konuşmalarını boş gözlerle izliyordum. Sonunda Görkem'in en başta söylediği gibi bar bölümünde oturmaya karar verdik.

İçeriye adımımızı attığımızda keskin alkol ve sigara kokuları burnuma doldu. Yüzümü buruşturup başımı öne eğdim ve Görkem'in beni çekiştirdiği yönde yürümeye başladım. Oturmamızla birer bira söylemeleri bir oldu. Bir sigara çıkartıp yaktım. Bu sırada getirilen biradan büyük bir yudum aldım. Görkem gülümseyen yüzüyle beni izliyordu. İlke birazdan zaten burada olmayacakmış gibi Selim'le telefonda konuşuyordu. Görkem boştaki elimi tutup öptü "Artık seni bu halde görmek istemiyorum lütfen kendine gel," hala gülümsüyordu. HİÇBİR ŞEY YOK GİBİ HALA GÜLÜMSÜYORDU!

Tam bir tartışma başlatmak için ağzımı açmıştım ki garsonlardan biri yanımıza gelip bize boşalan masaya geçebileceğimizi söyledi. Çantamı kapıp hızla masaya doğru yürümeye başladım. Manzarası en güzel yerdi. Yol tarafına bakıyor olması bu geceki olacak sohbetlerden sıkılsam bile bana oyalanacak bir şeyler sunuyordu. İlke sonunda telefonu kapattığında "Beş dakikaya geliyorlar," dedi. Geliyorlar? Bunu tamamen unutmuştum. Kaan ve Gözde de geliyordu. Onların burada olduklarını nasıl atlamıştım...

Alnımı elime dayayıp sigaramdan bir nefes daha çektim. Görkem "Çok içtin," diyerek elimdeki sigarayı aldı ve içmeye başladı. Biramdan koca bir yudum daha alıp garsona yeni bir tane daha sipariş ettim. Karşıdan Selim, Kaan ve Gözde'nin geliyor olduklarını gördüm. Gözde üzerindeki kısacık elbiseyle öyle güzel gözüküyordu ki halim beni utandırmıştı. Gülen yüzü birazdan Görkem'i elinden alacağım der gibi bağırıyordu sanki. Kaan her zamanki donuk bakışlarıyla siyah paltosunun ceplerinde elleriyle geliyordu. Delici bakışları hiçbir zaman değişmiyordu.

Kontrolsüz 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin