-14-

12.9K 390 94
                                    

İnstagram;  emine_barcin_07
Snapchat;  eminebarcinn
Facebook: TC Emine Sevinç Barcin
Twitter : tceminesevinc

Sabah gözlerimi yakan güneş ışığı ile açtım gözlerimi Mart ayında erken gelen güzel bir güneş telefonumun bildirim sesi ile telefonumu elime aldım. Mesajda  "8 Mart Dünya Kadınlar Günü tüm kadınlara mutlu ve huzurlu geçmesi dileğiyle *****"    bu gün 8 Mart'tı. Gelen mesajla yüzünde bir gülümseme oluşmuştu. Aşağıya indiğimde Berzan ağabey  elinde birsürü gülle konağa giriyordu yanına gidip "günaydın ağam, hayırdır kime bu güller ?" diye sordum. Berzan ağabey elindeki güllerin iki tanesini bana uzatıp "bu evdeki tüm kadınlara Dicle" diyip mutfağa girdi. Birkaç dakika sonra mutfaktan çıkıp büyük salona girdi bende arkasından salona girdim. Zülal ve Göktuğ han yana oturmuş. Zelal annesi Hanife hanımın yanına oturmuştu. Konağın büyük ağası Berkan bey tek kişilik koltukta oturuyordu. Başımla selam verip en köşedeki koltuğa oturdum. Berzan gülerek elindeki çiçekleri  sırayla Zelal'e, Zülal'e , Hanife hanıma ve Göktuğ'a verdi. Göktuğ'a verirken "kadınlar günün kutlu olsun ağabey" dedi. Bunu duyan Göktuğ ,  Berzan'ın kafasını yakalayıp gülü ağzına soktu. Ben hariç herkes gülerken Zelal'in sorduğu soruyla herkes sustu "ee ağabey bize birer tane Dicle yengeme iki tane vermişsin. Niye böyle yaptın. Yoksa Dicle'yi  benden çok mu seviyorsun ?"diye sordu. Berzan gayet ciddi bir şekilde Göktuğ'a bakıp "çünki o ilk geldiği günden beri hiç kadın gibi yani senin ve Zülal'in gibi bir kez bile gülmedi. Çünki onun Göktuğ ağabeyim gibi acımasız bir kocası vardı. İşte o yüzden Dicle biraz gülsün diye iki tane verdim ona" dedi. Göktuğ boğazını temizleyip "neyse ne hadi kahvaltıya inelim" dedi. Herkes sırayla odadan çıktı. Çalan telefonun  sesiyle irkildim. Telefonun ekranına baktığımda tanımadığım bir numara vardı. Bende açıp "kimsin ?" diye sordum. Karşı taraftan gelen kahkaha sesiyle sinirlendim. Adam "bir kadına böyle konuşmak yakışmıyor Dicle" dedi. Kim olacak Şahin'di tabii. Sıkkın nefesimle "ne var Şahin ?" diye sordum. Şahin o gür sesiyle "kararını vedin mi ?" diye sordu. Ne diyecektim şimdi. Aklıma gelen ilk şeyi söyledim "daha karar vermedim. Düşünmem lazım ve beni bir daha bu saatlerde arama birisi duyarsa ölürüz" dedim. Şahin derin bir nefes alıp "tamam. Kararını bekliyorum görüşürüz kendine iyi bak" dedi. Bende "tamam sende kendine iyi bak" diyip telefonu kapattım. Karşımda dikilen Zelal "kimle konuşuyorsun yenge ?" diye sordu. Bende gülüp  "ağabeyim Zelal hadi kahvaltıya" dedim. Gülerek aşağıya indik. Kahvaltı faslı bittikten sonra Zelal yanıma geldi. Kafasını eğip "şey Dicle yenge benimle biryere gelir misin ?" diye sordu. Bende gülümseyip "olur ama nereye?" diye sordum. Oda benim gibi gülüp "Kadir'in yanına. Hani seninle birlikte doktora gitmiştik ya. İşte o zaman bana numarasını verdi. İşte bizde o zamandan beri konuşuyoruz. Hadi yenge gidelim. Lütfen" dedi. Bende kafamı tamam anlamında sallayıp odama çıktım. Dışarıya giyilecek bir türden birşeyler giyip aşağıya indim. Zelal aşağıda beni bekliyordu. Beni görünce şen sesi ile "hadi yenge" diyip kapıya yöneldi. Yaklasik bir saat yürüdükten sonra bir evin yanıma gelmiştik. Zelal benden önce içeriye girip kirli sakallı uzun boylu bir adama sarıldı. Adam bana bakıp "şey pardon sizi farketmedim merhaba" diyip elini uzattı bende elini sıktım. Adam "sanırım beni tanımadınız. Ben Kadir birkaç ay önce sizi tedavi etmiştim" dedi bende kısık bir sesle "anladım" dedim. Zelal ve Kadir koyu bir sohbete dalmışlardı. Çantamda çalan telefonu alıp bahçeye çıktım. Arayan Şahin'di. Telefonu açıp "ne var!" dedim. Derin bir nefes alıp "arkana bak konuşmamız gerekiyor" diyip telefonu kapattı. Arkama baktığımda bana yaklaşıyor olduğunu gördüm. Sinirle dişlerimi sıkıp "ne işin var senin burda gerizekalı" diye tısladım.  Arkasındaki adamlara el işareti yaptı adamlar arabadan bir buket gül getirip Şahin'e verdi. Şahin buketi bana uzatıp "kadınlar  günün kutlu olsun" dedi. Buketi alıp konuştum "sadete gel" dedim. Gülerek "birkaç gün sonra İstanbul'a gideceğiz ve ilk şarkıyı seslendireceksin." malmıydı bu. Elimi sıkıp "Hhh geleceğim. Göktuğ'a ne diyeceğim aptal" bu sorum onu güldürmüştü. Gözlerime bakıp "ben orayı halledeceğim. Neyse kendine iyi bak" diyip arabaya bindi salakmıyıdı bu adam. Dişlerimi sıkıp içeriye girdim.

Göktuğ Şahlı***

Şirkette dosyalardan kafamı çalan kapı sesiyle kaldırdım. Kapıya baktığımda eski dostum Şahin'in olduğunu gördüm. Gülümseyerek ayağa kalktım "Ooo Şahin bey hoş geldin" diyip elimi uzattım. Elimi sıkıp karşımdaki koltuğa oturup "hoşbuldum kardeşim ama seninle bir konu hakkında konuşacağım" dedi. Bende kafamı sallayıp "söyle bakalım" dedim. Elini masaya koyup "İstanbul'a dönüyorum iki gün sonra. Diyorum ki beraber dönelim sen beni ağırladın bende seni ağırlayayım. Hem yengelerime de gezdirmiş olursun" dedi. Zaten biz birkaç gün önce dönmüştük İstanbul'dan ama Dicle ile hiç gitmemiştim. Hem Dicle de gelirdi. Elimi cebime sokup "tamam geleyim ama bir şartla İstanbul'a gidinceye kadar bizim evde kalacaksın. Ananı da getir. Gece gündüz eğleniriz hem belki  sana bir gelin adayı buluruz fena mı olur" dedim. Ayağa kalkıp "tamam olur kalırım ama akşama çiğ köfte istiyorum. Uzun zamandır çiğ köfte yemedim" dedi ve odadan çıktı bende hemen Zelal'i arayıp çiğ köfte yapmasını istedim. Çünki bizim evde en iyi çiğ köfte yoğurun oydu. Sesi biraz telaşlı geliyordu. Herhalde iş yapıyordu.

Dicle***

Apar topar eve geldik. Zelal'i Göktuğ aramıştı neymiş efendim akşama yatılı misafir gelcekmiş bizde çiğ köfte yapıp müsafir odasını düzeltecektik. Mutfağa girdiğimde Zülal masada oturmuş acı kahvesini yudumluyordu. Çiğ köfteyi yoğurma için malzemeleri ayarlamıştık. Elime aldığım bulguru köfte leğenine boşalttım. Üzerine isot , biber salçası derken tüm malzemeleri koyup yoğurma başladık. Bir yandan ben bir yandan Zelal yoğuruyorduk. Yoğurma faslı bittikten sonra elimi  yıkayıp arkamı döndüm bir anda gözüme gelen şeyle gözüm yanmaya başladı. Ağzımdan çıkan çığlığa Zelal yanıma gelip gözüme su çırpı. Ama hala yanıyor ve acıyordu. Zelal korkudan kısık çıkan sesi ile  "yenge ben doktor çağıracağım bekle lütfen" dedi. Yaklaşık yarım saat sonra doktor gelmişti. Gözüme birşey sarıp birkaç damla vermişti. Bu damlaları günde üç kez sıkıp gözümü temizlenmesi gerekiyormuş. Şu anda kör gibiydim. Zelal beni odama çıkarmıştı ama hala gözüme gelen isotu kimin attığını bilmiyordum ama Zülal olduğundan şüphe ediyordum. Kapı bir anda açılıp içeriye birisi girdi. Birkaç dakika sesi çıkması ama sonra konuştu "ne oldu senin gözlerine?" diye soran Göktuğ ağanın ta kendisiydi. Kafamı eğip "birisi gözüme isot attı" dedim. Sinirli sesi ile "kim yaptı bunu ?" diye sordu. Kısık sesimle "biliyorum" dedim. Odanın içinde birkaç adım sesi duyuldu ve ayı gibi sesiyle "Zelal" diye hönkürdü. Birkaç dakika sonra kapı açıldı ve içeriye soluk soluğa giren Zelal'di. O tanıdık sesiyle "buyur ağabey" dedi. Göktuğ dişlerinin arasından "kim yaptı bunu Dicle'ye ?" diye sordu. Zelal korkarak "bilmiyorum görmedik. Bir anda çığlık sesine bakınca yengemin gözüne birşey gelmişti" dedi. Göktuğ bir anda kolumu tutup "doğrumu ?" dedi. Bende kafamı olumlu  salladım. Odanın kapısı kapandı ve içeriden birisi çıktı. Kafanı kaldırıp "Zelal" diye seslendim ama ses gelmedi. İnşallah kıza birşey yapmamıştır diyip yatağa uzandım...

Cook uzun bir bölüm yazdım tam 1041 kelime vallaha ilk defa bu kadar uzun bölüm yazdım. Oy ve yorumlarınızı bekliyorum ❤❤ Yeni bölümde görüşmek üzere. 😚😙😙

Bıçak Yarası; Kuma SerisiOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz