-15-

13.2K 378 93
                                    

Bu şarkıyı dinleyin ve öyle okuyun 

Sabah gözlerimi açtığımda gözlerim yine yanmaya başlamıştı. Gözlerinin acısıyla yumruğunu sıktım ve ayağa kalktım. Kolundan tutan birşeyle çığlık atacakken ağzım kapandı ve tanımadığım bir ses

"Sen ne kadar rahat uyuyorsun böyle ha. İnsan biraz korkar beni tehdit eden insan boşuna mı dedi diye. Ama sen aptalın teki olduğun için mışıl mışıl uyuyorsun. Ya ben şu anda kelleni alsam kimse benin olduğunu anlamaz zaten. Birisine anlatsan bile inanmazlar ki. Göreceksin Pargalı İbrahim Paşa gibi uykunda alacağım canını böylesi bana yakışmaz ben sözümü tutarım"

dedi ve kolumu tutan eli çözüldü ve ağzımdaki elini çekti. Arkamı dönüp elimle etrafı kontrol ettim ama kimse yoktu. Korkudan kısılmış sesimle "kimsin sen nerdesin ?" diye seslendim ama ne kapı sesi nede başka bir ses yoktu. Elimle kapının arayı bulup dışarıya çıktım arkamdan gelen sesle korkmuştum "Dicle" bu ses Göktuğ'un sesiydi. Arkamı dönüp "efendim" dedim. Kolumu tutup "hadi odana geç gözünü temizleyelim" diyip beni odama soktu. Sargımı çıkartıp gözlerime birşey sıkıp başka birşeyle sildi. Gözüme damlattığı şey gözlerimi yakmıştı ama şimdi bayağı bir rahatlatmıştı. Bandajı değişirip "tamam bitti. Sen otur ben kahvaltı için Zelal'i gönderirim" dedi. Ne olmuştu bu adama anlamadım.

Göktuğ Şahlı***

Aşağıya inip Zelal'e kahvaltıyı götürmesini söyledim. Bu aralarda Zülal bana bayağı yapmacık gelmeye başlamıştı. Mutfaktan çıkıp atların oraya doğru yürümeye başladım. Atların orada Zülal ve Hüsnü'nün oğlu Mesut (Hüsnü at bakıcısı) el ele tutuşmuş konuşturdu. Biraz daha yaklaşıp dinlemeye başladım "az kaldı kavuşacağız Mesut. Zaten Göktuğ beni sildi" dedi. Mesut, Zülal'in akan gözyaşını sildi ve dudağına küçük bir buse kondurdu o an kalbimin acıdığını hissettim. Yanlarına gidip Zülal'i kolundan tutup kaldırdım. Gözümü kapatıp yüzüne tokat attım. Mesut kolumu çekip "bırak onu ağam onun bir suçu yok" dedi. Kemerimden silahımı çıkarıp Mesut'un alnına dayayıp "bittiniz siz" diyip kilidi açtım. Tam tetiğe basacaktım ki Zelal'in adımı seslenmesi ile arkamı döndüm gözlerinden akan yaşlarla yanıma gelip "ağabey yengem yengemin odasına çıktım bayılmış ve boynunu kesilmiş. Gel abi ne olursun gel ambulans çağırdım ben gelecek birazdan" dedi. Elimdeki silah yere düştü arkama bile bakmadan konağa doğru koşmaya başladım. İçeriye girdiğimde ambulans görevlileri Dicle'yi ambulansa bindiriyordu. Hızla ambulansa bende bindim. Solmuş bedeni ile öylece yatıyordu. Boynundaki ince çizgi halinde olan kesikten hala birkaç damla kan firar ediyordu. Gözlerimi kapatıp bu an dursun istedim. Neden biliyorum ama canım yanıyordu. Soğumak üzere olan elini tutup sıktım benden habersiz akan gözyaşımı elimin tersiyle sildim. Hastahaneye geldiğimizde Dicle'yi acile aldılar. Öylece oturdum acil kapısına birkaç dakika sonra içeriye Zülal , Berzan , Şahin ve anam girdi. Yanıma gelip beni yerden kaldıranı bile biniyordum. Gözümü kapatıp nefes almaya çalıştım. Ben Göktuğ ağa onlarca insanın kafasına acımadan sıkarken şimdi , şimdi herşey karışmıştı. Arkama yaslanıp derin bir nefes aldım. Yaklaşık yarım saat sonra acilden çıkan doktorla herkes aynı anda ayağa kalktı. Doktor herkese sırayla bakıp bana döndü "Göktuğ bey karınız ve çocuğunuz iyi ama karınız boynunu biraz haraket ettiremeyecek. Ha bu arada olayın nasıl olduğu hakkında bilginiz varmı ? Aksi halde polis çağıracağım" kafamı elimle tutup "yok bilgim. Siz çocuğuz dediniz. Dicle hamile mi ?" doktor elindeki dosyadan birşeye bakıp "bir buçuk aylık" diyip gitti. Herkes derin bir nefes alıp koltuklara oturdu. İçeriden çıkan hemşireye yaklaşıp "eşimi görebilir miyim ?" diye sordum. Hemşire bana bakıp "evet ama sadece siz girin çünki fazla yormayın" diyip gitti bende içeriye girdim. Ölü gibi yatan Dicle'ye ve karnına baktım şimdi benim bir çocuğum mu olacaktı ? Elimi karına koydum hiçbirşey yoktu zaten normaldi daha çok küçüktü.

Zelal Şahlı***

Yaklaşık yarım saattir tüm aile hastaneye gitmişti. Yengemi o halde görmeyi hiç görmeyi beklemiyordum. Düştüğüm tepsiyi toplamak için yengemin odasına çıktım. Odaya girdiğimde yerde bir bıçak gördüm bıçağa yaklaşıp baktığında Doğan (kuş olan Doğan, araba olan değil jrjrnf) figürü vardı. Tam elime alacakken kafama gelen şeyle gözlerim kapandı ve hiç tanımadığım bir ses duydum "az kalsın benim kim olduğumu görecektin küçük hanım ama daha değil" dedi. Yavaş yavaş bilincimi kaybetmeye başladım.

Cellad (isimsiz)

Yerde yatan kadına baktım. Zelal Şahlı. Bizim ağamızın en kıymetlisi. Bence önce ondan başlamalıydım onların bir tanesini yanıma alırsam kimse benden şüphe etmeyecekti. Yerden Zelal'i kaldırıp kucağıma aldım. Dicle'nin odası terasın orada olduğu için pencereden terasa geçtim. Tabii kucağımda Zelal olduğu için zor olmuştu. Terastan atlayıp ormana girdim...

Yeni bölüm Çarşamba günü oy ve yorumlarınızı bekliyorum. Sizce kim bu adam???

Bıçak Yarası; Kuma SerisiWhere stories live. Discover now