9. Bölüm

2.2K 171 59
                                    

Hyun Jae'nin ağzından

Eve dönene kadar gördüğümüz her mağazaya girip çıkmış, epey eğlenmiştik. O her türlü elimi tutmuştu ve bu bir şeyleri hatırlamama engel olup mutluluğuma izin vermişti.

Tabiki bu, eve kadar sürmüştü. Eve döndüğümde Jung daha gelmemişti. Kapıda kalmıştım. Harika (!).

- Teşekkürler Kim Taehyung! Kapıda kaldım.

- Ah sorun yok arka bahçeye bakan pencerelerden birinin açık olduğunu gördüğüm için anahtarını almaya gerek olmazdı zaten.

Bu da ne demekti şimdi? O her evden çıkarken açık pencere varsa anahtarını almayıp geri döndüğünde pencereden mi giriyordu?

Ben düşünürken o tuttuğu elimle beni çekiştirerek arka bahçeye götürdü. Tanrım, haklıydı! Bir pencere açıktı. Içeri de girebilirdim. Vay anasını be!

Ben pencereden içeri girdiğim halde bir şekilde hala elimi tutuyordu. Diğer eliyle saçlarıma uzandı ve okşadı. Ve ben o an herşeyi bırakıp sadece ellerinin sıcaklığı ve gözlerindeki parıltıyla baş başa kaldım.

Bana "Hyun Jae." demesiyle uyandım. Evet az önce gözlerinde dalıp gitmiş ve mutluluğu bulmuştum. En azından ben öyle düşünüyordum.

- Artık içeri gir. Hava soğuyor.

- Sen de geç kalma o zaman. Hasta olmak güzel değil.

Gülümsedi. Gülümsedim. Elimi bıraktığında havanın soğukluğunu hissettim. O giderken el salladım. Direk arka bahçe kapısından çıktı. Çıkıp bahçe kapısını kapatırken bana baktı gülümsedi göz kırptı ve gitti.

Ben de eve giri.. Bir dakika göz mü kırptı o?! Şuan bunu düşünmemle bayılabilirdim. Düşünmemeye karar verdim. Tabi becerebilirsem...

İçeri girip camı kapattığım anda ruhuma bir ağırlık çöktü. Kendimi çok.. çok kötü hissettim. Berbat bir hale girdiğimi fark ettiğimde odamdaydım.

Bir anda gözümden yaşlar boşanmaya, hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.

Bana neler oluyordu böyle?

--------
Hyun Jung'un ağzından

Kendimi yavaşça geri atıp beni kurtarana bakma gereği duymuyordum. Şoktaydım ve karşımdaki bedene sımsıkı sarılmıştım.

Yavaşça geri çekildiğimde onu bana bakarken gördüm. Jungkook'u..

Kafamı yola çevirdim. Bana çarpmak üzere olan fakat çarpamayan araç biraz ötedeydi. Araçtan yapılı biri indi. Bir adam.. Bize doğru hızlıca geliyordu. Ben bu adamı tanıyor olmalıyım.. O..

Jo Won?

Dibime kadar geldi ve kolumdan tutup beni çekti. Sinirliydi. Bense hala şoktan kurtulamamıştım. Kolumu sıkıyordu ve acımaya başlamıştı. Jungkook da diğer kolumu tutuyordu.
- Ölmeyi de mi beceremezsin Hyun Jung!?

diye gürleyen Jo Won'a baktım. Kolumu daha çok sıkıyordu ve bu yakında kangren olmasına sebebiyet verecekti.

Jungkook beni hızlıca çekti ve ben nasıl becerdiğini anlayamadan kolumu Jo Won'dan kurtardı. Yaptığı yanlış ise, beni arkasına almasıydı.

Tabi bu yaptığının yanlış olmadığını Jo Won'un yumruğunu etkisiz kıldığında fark ettim. Jo Won ona saldırmaya çalışıyordu. Tabi Jungkook hepsine karşılık veriyor ve etkisiz kılıyordu.

Gülmeye başlayabilrdim ama durum ciddi bir haldeydi. Çünkü Jungkook salsırıya geçmişti ve Jo Won'un kaşı patlamıştı.

Jungkook'a dokunduğum anda durdu. Yavaşça(!) Jo Won'u geri itti. Jo Won karşılık veremeyecek kadar bitap düştüğünden sadece birkaç söz sarf edip arkasını döndü ve arabasına binip gitti.

LOSTWhere stories live. Discover now