26. Bölüm

1.3K 90 45
                                    

Lütfen beni dövmeyin, biliyorum aşırı uzun zaman geçti ve muhtemelen bölüm sizi tatmin etmeyecek ama affedin beni...

----------
Hyun Jae'nin ağzından

Yorgunlukla kendimi yatağa attım. Şu son bir aydır herkes kutlama maksadıyla bir şeyler yapmak istiyordu. Oldukça bitkindim.

Kendime dinlenmek adına birkaç saat vermiştim, herkesin uyuyacağımı bildiği birkaç saat. Bu esnada kimsenin beni rahatsız etmemesini tembihlemiştim yoksa etrafa sataşabilirdim. Huyum batsın.

Düşünceler içinde kendimi uykuya bıraktım. Uyanmamın sebebinin telefon çalması olmasını beklemeden.

Hava kararmıştı ve hafif yağmur atıştırıyor gibi görünüyordu. Çalan telefona karşı sinirli bir nefes verdim. Beni rahatsız etmemelerini söylediğim halde bunu kimin yaptığını -daha doğrusu benden kimin azar yiyeceğini- düşünerek telefonumu elime aldım. Fakat ekranda gördüğüm "Taehyung" ismi tüm sinirimi yok etmeyi başardı.

O anda nasıl o kadar hızlı yüklendiğini anlamadığım mutluluk ve heyecanla boğazımı temizleyip aramayı yanıtladım.

- Alo?

- Hm, Taehyung..?

Karşıdan gelen kıkırdama sesiyle gülümsedim.

- Hala uyuduğunu bilmiyordum tatlım.

- Ah olsun boşver. Çok uyumuşum zaten. Bir sorun mu var?

Anlık sessizliğiyle biraz telaşlandım fakat güven verici ses tonu yine kulaklarımı doldurdu.

- Ah, sadece seni görmek istiyorum ve sana vermek istediğim bir kitap var.

Diklendim ve dolabıma yöneldim.

- Nerede buluşuyoruz?

Yeniden güldüğünü duyduğumda bu sesine hayran olduğum beynimin içinde bir kere daha yankılandı.

Aşık velet.

Benle yaşamaya alış artık iç ses!

-  Okula gittiğimiz yolun üzerinde.. bir telefon kulübesi var, hatırlıyorsun değil mi?

Kendi içimde tartışırken karşıdan gelen sorusuna karşılık hımladım ve onayladım. O sırada dolaptan çıkardığım pantolonumu giyiyordum.
- Onun önünde olacağım sevgilim.

- Orda görüşürüz Taehyung!

Karşılık olarak aynı cevabı aldığımda telefonu kapadım ve aşağı inerek murfağa girdim. Hyun Jung'u bağdaş kurarak sandalyede oturmuş sırıtarak telefonuyla uğraştığını görünce sinsi bir sırıtışla bağırdım,

- Jungkook ne yapıyor acaba?!

Aniden panik ve korkuyla çığlık atıp elindeki telefonla birlikte yere düştüğünde güldüm. Yanına gidip elimi uzattığımda elimi sıktı ve konuştu,

- Yha JaeJae! Aklın bir tek buna mı çalışıyor?!

- Hıııı hııı, diye uzatarak konuştuğumda koluma yavaş bir yumruk yedim ve birlikte güldük.

- Sen neden kalktın? Oh! Nereye gideceksin?

Hızlı hızlı konuşması ateşinin hala sönmediğini belli ediyordu ve ben bıyık altından gülerken bir bardak su koyup ona uzattım.

- Taehyung aradı ve buluşmak istediğini, bana bir kitap vereceğini söyledi.

- Vay be! Kendisini rahatsız etmememizi yoksa sinirlenip bize patlayacağını söyleyen Jae, Taehyung'un iki sözüyle yataktan hızla kalkıp anında hazırlandı. Gerçekten inanılmaz!

LOSTWhere stories live. Discover now