Bölüm:145

3.7K 248 57
                                    

Meraba vampirellalarım. Yine beklediniz. Ama söz veriyorum bu son bekleyişinizdi. Telefon değişikliği yapmak zorunda kaldım ve yeni telefonun yurtdışından gelmesi benim hesabın şifresini kaybetmem derken biraz uzun sürdü. Ama hesabı geri alabildim ve şu an diğer yeni bölümü yazıyorum. Bugün ya da muhtemelen yarın yayınlarım. Öpüldünüz. Dünyada ki en iyi vampirellalarım!

Birden nefes nefese uyandım. Sanki boğulmuştum ve nefese muhtaçtım. Hızlı bir şekilde nefes alırken o depoya gitmekte son derece kararlıydım.

Zihnimde gördüğüm depoya doğru ilerliyordum. Kendimi çok dinç hissediyordum ama orada neler göreceğimi asla bilemezdim. Bu yüzden biraz yardım fena olmazdı aslında...

Stajyerin gözünden

Jenny Bana korku dolu gözlerle bakıyordu onu seviyordum ve onu kaybetmeye dayanamazdım. Dönüp çocuklara baktım. Onları kaybedemezdim, şu anki tek umudum. Emily di ama onun da uyanması imkansız gözüküyor...
Şerif  konuştu:

- Ölümün sizi bu kadar erken bulmasına şaşırıyor olmazsınız.  Oysa Biz ölümün kendisiyiz.

Sinirle hırladım.

- Buradan çıktığımda kafana milyonlarca parçayı ayıracağım. Tanrı bile seni tanıyamayacak.

Yaklaştı ve Mine dolu elini yüzüme sürdü. Ben acıyla kırılırken yavaşça fısıldadı:
- Ben ateistim küçük vampir bir şey olmaz.

Sinir sayım kat ve kat artarken vampir yüzümü  ortaya çıkardım.
Luke ve belinda hayır diye bağırsada kalan güçleriyle, onları dinlemedim. Ve elini ısırdım kanının mineli olduğunu biliyordum bu yüzden ona sadece vampir zehrini verdim. Bir Çığlık attı ve geriye çekildi.

- Kanımda mine var seni Aptal!

-Kanına kattığım zehir mine ile karışınca öleceksin küçük insan. Ölümün seni bu kadar erken bulduğuna şaşırıyor olmasın ama unutma Biz ölümün kendisiyiz.

Şok olmuştu. bu insanların korkusu onlara inanamayacağın şeyler yaptırıyordu. O da öyle yaptı ve
Jenny nin yanına gidip Kalbine bir kazık sapladı.

-Ona çok değer veriyor olmalısın.

O an, o an,  o kadar,  o kadar,
o kadardım. Felç geçirmiş gibiydim konuşamıyordum.  gözünden bir yaş akarken vücudu katılaşmaya başlamıştı.  bağırışlar arasında  fısıltısını duydum.

- Tamam. sorun yok. Bu harika seni seveceğim. tamam mı? seni her zaman seveceğim.

Sonra bir ses duyuldu.

- Benim kim olduğumu biliyor musun?

Kapıya döndüğümüzde bu Emily di. Deal "emily!" diye bağırdı.  Emily nin yüzünde tek bir kas Bile hareket etmiyordu. Gözleri her zamankinin aksine mor değil de kırmızıydı, bu çok tehlikeliydi. Yaşadığı şeyden sonra kitsune  özelliğini kaybetmiş olabilirdi. Ve bu bizim dezavantajımızdı. John gülerek Emily ye döndü:

-Buraya yalnız gelmemeliydin küçük hanım.

sonra ona bir kazık fırlattı ama em  kazığı kalbinin tam ortasından bir kaç santim uzağında tuttu.

-Yalnız geldiğimi de kim söyledi ki?

John un sırıtışı yüzünde soldu.

-Buraya ne getirdin!

Emily kazığı kırarak yere attı.

- Buraya bir tranos sürüsü getirdim.

( unutanlar için: hatırlıyorsanız Emily kitsune  olmadan önce Tranosların en güçlüsüsün diye bir mesaj alıyordu. şu an tranoslarla bir sürü tanışmamış tık. Artık onlarla da tanışacağız.)

Not:  ileriki bölümde birileri veya biri ölebilir Ama burası vampir Okulum ve herkes geri dönüyor.

Vampir Okulum 2 Where stories live. Discover now