Geçmişin Yüzü

26.8K 1.3K 204
                                    

Başlama tarihi yazın


ARALIK 1991

Genzini yakan lağım kokusu yüzünden yürümekte zorlanıyordu. Sokağın diğer ucunda ki iki serseri yolunu kesmeye niyetlenmişti. Onları atlatabilirdi, yolu uzardı ama olaysız bir gün daha yaşayabilirdi. Yolun arka yüzüne doğru yürümeye başladığında birinin ona seslediği duydu.

"HEY!"

Olaysız bir gün istemişti ama tanrı ona hala gülüyor olmalıydı.

"Bekle!" dedi diğer adam. Durduğu anda ya dayak yiyecek ya bıçaklanacak yada cebinde ki son parasından da olacaktı. Seçeneklere az ve acımasızdı. Üşüyen ellerini ıslanmayan tek yere, ceplerine doğru soktu. Yağmurda ıslanan bir sokak köpeğinden farkı yoktu. Sadece 12 yaşında bir sokak köpeği, cebinde az evvel ana caddede gördüğü inci küpeli kadının paltosunda ki birkaç bozukluk vardı. Bunlarla anca bir somon ekmeği alıp iki günü idare edebilirdi daha fazlasını değil.

"Gel buraya!" Nefesi içki kokan adam onu tek kolundan yakalayıp sarsmıştı.

"Dökül bakalım" dedi dişleri sararmış pis kokulu adam. Cebinde ki bozuklukları daha sıkı kavradı. Yağan yağmur ve soğuk tenine işlemişti. Onu bekleyen bir ölüm vardı dahası yoktu. Ölüsü bile kaç günde fark ederlerdi emin değildi.

"Pa-ram yok" dedi sakince. Sesi yağan yağmurun arasından dağılıp gitti. Kolunu daha sımsıkı kavramış olan adam arsızca güldü.

"Paran yok mu! Emin misin piç!"

Piç. Bir piç olup olmadığından bile emin değildi bu hayatta. Tek bildiği sokaklara ait olduğuydu.

"Lüt-fen" dedi titreyerek. Diğer adam onu sertçe yere doğru itti. Yerde ki pis su birikintisine düştüğünde canı fazlasıyla yanmıştı. Uzayan saçları önüne geliyordu. Titreyerek hala ellerini sımsıkı ceplerinde tutuyordu. Onlara para kaptırmaması gerekiyordu. Tekrar birinden para falan çalamayacak kadar yorgundu. Titreyen bacaklarında güç kalmamıştı, üç günlük açlığı en sonunda onu kıskıvrak yakalamıştı.

Onun yere düşüşüyle fazlasıyla gülen iki adam zorlukla eğlencelerini kesip çocuğun incecik paltosundan kavradılar. Ona iki beden büyük olan ince paltonun kumaşı eskimiş, yer yer kumaşında ki ipleri sökülmüştü.

Ona ilk saldıran sağ tarafta ki hala nefesi içki kokan adam olmuştu, onu zorlukla yerden kaldırıp sarstı.

"Ka-lk ayağa!"

Kalkamıyordu.

Adam bir kez daha onu silkeledi.

"Kalk dedim!" diye konuşmasına devam etti.

Çocuğun dili tutulmuş onlara karşı koymak için bile yalvaramıyordu. Sadece birkaç senti onlara kaptırmamak için girdiği bu savaş yüzünden hayatının neredeyse tamamını değiştirmişti. O gün yağan yağmurla birlikte çocuk bir şeyi öğrenmişti. Savaşmak.

Şimdiye kadar hayatın en pis en kötü yerlerini tatmış, sadece bir parça ekmek için dilenmiş, hırsızlık yapmış köpeklerin bile uğramadığı çöplüklerde bir şeyler aramıştı.

"Cebinde dimi!" dedi diğer adam, çocuğun uzun süredir ellerinin ceplerinden çıkarmaması yüzünden ondan şüphelenmişti.

"Dökül bakalım ufaklık!"

Çocuk başını iki yana salladı, adam öfkeyle onun boğazına yapıştı. Kıskıvrak yakalandığı için onun ellerinden kurtulamıyordu. İnatla cebinden ellerini çıkarmadı. Diğer adam çocuğun elini ceplerinden çıkarmak için büyük bir savaş verirken çocuğu boğazlayan adam bu işten sıkılmış vaziyette onu serbest bırakıp cebinden çakısını çıkardı. Elinde ki çakısını çocuğu korkutmak amaçlı savurdu.

O SEN DEĞİLDİN (Atos Serisi : 3)Where stories live. Discover now