Ateşin Oğlu

176 29 2
                                    

Bölüm 16

İz sürücü dev ağaçların arasından koşarak geliyordu. Jaya onun yüzünü seçemese de korkunun keskin kokusunu alabiliyordu. Gölge düşe kalka ilerlerken arada panikle arkasına bakıyor, tüm benliğiyle onu kovaladığına inandığı hayaletlerden kaçıyordu. Bir kabus denizine saplanmış da olabilirdi, gerçek tehlikeyi görmüş de...

Jaya panterinden inip iz sürücünün gelmesini bekledi. Askerleri etrafında hazır olda bekliyorlardı. Üzerlerini örten Açık Orman'dan ve dev ağaçlardan gelecek her türlü sürprize karşı elleri silahlarındaydı. Ama Jaya onları asıl korkutanın yaklaşmakta oldukları topraklar olduğunu biliyordu. Gece yaklaşıyordu ve onlar karanlığın tam kalbine doğru sürükleniyorlardı.

Vada'yı odasına bıraktıktan sonra Jaya bir kez daha kraliçenin huzuruna çağırılmıştı. Bu iyiydi, çünkü kadına söyleyecekleri vardı. Öfkesi öyle büyüktü ki artık içinde tutamıyordu. Kraliçenin akıl oyunları ve altın üzümle kıza yaptıklarını gördükten sonra daha fazla bu gidişata izin veremezdi. Ağzından dökülecek laflardan da bunun başına açacaklarından da korkmuyordu. Taht odasına girdiğinde ne pahasına olursa olsun kraliçeyi ikna etmek vardı. Ama oradan ayrılırken söylemeyi planladıklarının tek bir kelimesini bile hatırlamıyordu.

Kraliçenin onun için başka bir haberi vardı. Vada'nın varlığı ne kadar imkansızsa, en az o kadar olasılık dışı, belki inanması ondan bile güç bir haber... İşte bu yüzden o odadan çıktığından beri yoldaydı. En iyi adamlarından bir ekip kurmuş, çanlar herkesi evlerine hapsederken o askerleriyle Gece Kalesi'ne doğru yola çıkmıştı.

Durmadan koşan panterleri üzerinde önlerinde uzanan geceye doğru sürerken Jaya tek bir anı bile Vada'yı düşünmeden geçirmemişti. Kızı o halde geride bırakmış olmaktan nefret ediyordu. Vada kraliçeye karşı tamamen savunmasızdı, kadın onun düşünceleriyle alay ediyordu ve o buna karşı koyamayacak kadar saf ve eğitimsizdi.

Ama Jaya kraliçeyi ilk kez anlıyordu. Böyle bir göreve ondan başkasını gönderemezdi. Eğer pencereleri kadına doğru fısıldadıysa Jaya başlarına gelecek felaketin ancak küçük bir kısmını hayal edebilirdi. Tam da bu yüzden gece melekleri onların geldiğini fark etmeden işlerini bitirip dönmeleri gerekiyordu. Gece Kalesi kraliçenin müttefikleri arasındaydı, ama bu yeni haber en eski dostları bile birbirlerine düşman edebilirdi.

"Efendim..." dedi iz sürücü nihayet yanlarına vardığında. Nefes nefeseydi. "Ef... Efendim... Biçimsizler... Biçimsizler kol geziyor."

Jaya bu haberi bekliyordu. "Doğru gördüğüne emin misin?" dedi emin olmak için.

Adam delice başını salladı. "Gördüm, onları gördüm. Ama daha fazlası var!" Peşinden gelen var mı diye yeniden korkuyla arkasına baktı. Titriyor, konuşmaya çalışırken dişleri birbirine çarpıyordu.

"Ne var?" dedi Jaya sabırsızca. "Çok mu kalabalıklar?"

"Hayır, hayır, hayır komutanım! Hayır, sadece o değil." Adam olduğu yerde huzursuzca sallanıyordu. Ayaklarına bakıp söyleyeceklerini toparlamaya çalıştı. Islak gözleri Jaya'ya çevrildiğinde dehşet göz bebeklerini yutmuştu. "Delice gelecek biliyorum." dedi. "Delice. Çok delice! Böyle bir şey hiç görmedim. Melek değildi, biçimsizlerden değildi. Sıradan... sıradan bir çocuk. Bir anda patladı. Mavi ateş hepsini sardı. Biçimsizler küle döndü. Bir anda! Çığlıkları bile duyulmadı."

Titrek dizleri onu daha fazla taşımayınca iz sürücü yere devrildi. Adamlarından biri hemen onu kolundan tutup yeniden Jaya'nın göz hizasına getirmişti. İz sürücü delirmenin eşiğinde sallanıyordu. Askerler korkuyla birbirlerine bakmaya ve fısıldaşmaya başlamışlardı. Hepsi hikayeyi biliyordu. Ve hepsi bunun sonsuza dek bir mit olarak kalacağına inanmışlardı. Şimdi duydukları ise...

GÖLGE ŞEHRİ - GÜNDÖNÜMÜWhere stories live. Discover now