Ölüm Fermanı

148 25 0
                                    

Bölüm 22

Vada'ya sonsuzmuş gibi gelen bir zamandan sonra nihayet karaya yaklaştıklarında Aaryan suya atlayıp ona yardım eden muhafızlarla birlikte kayığı iyice kıyıya çekti. Bir an için muhafızlarla göz göze gelmiş, adamların yüzündeki sırıtışa bakılırsa gerçekten Aaryan'ın kaçamak yapmaya geldiğine inanmışlardı. Vada kapüşonu ile iyice yüzünü kapattı ve ona uzatılan eli tutup karaya atladı.

Bir yandan gözleri bir şey görme umuduyla ağaçların arasında geziyordu. Ama Aaryan adayla ilgili doğruyu söylemiş olmalıydı, önlerinde uzanan sık ormanda onlardan başka bir yaşam belirtisi yoktu. Muhafızları kıyıda bırakıp ağaçların arasına daldıklarında Aaryan kızı durdurup kendine çevirdi ve başlığını indirip yüzünü açığa çıkardı.

"Mutlu musun şimdi?" dedi. "İstediğin gibi karşı kıyıya geçtik, ağaçların arasındasın ve burada bizi kimse göremez."

Aaryan ona doğru bir adım daha atınca Vada istemsizce geri kaçtı. Belki de adam ormana gelmekle ilgili askerlerle aynı fikre kapılmıştı. Eli Vada'nın yanağına uzandığında kara gözleri kızın dudaklarına kaydı.

"Aaryan..." diyebildi Vada, ama komutan arayı kapatıp onu belinden sarmıştı.

"Bir şey söylemene gerek yok." dedi. "Neden buraya gelmek istediğini biliyorum."

Vada ona ne bildiğini sorma fırsatı bulamadan Aaryan'ın dudakları onunkilerin üzerine kapanmıştı. Bir şeyleri yanlış anladığına şüphe yoktu. Vada onu ittirmek için ellerini adamın göğsüne koydu, ama görüntü çok hızlı zihnine dolup tüm bedenini hareketsiz bırakmıştı.

Şimdi Vada yeniden Aaryan ile gül bahçesindeydi. Birlikte labirentin içinde dolaşıyor, gülüp eğleniyorlardı. Panterleri hemen önlerindeydi. Vada bir an her şeyin o muhteşem günlerdeki gibi olduğunu görüp huzur buldu, fakat hemen sonra etraflarını kuşatan çiçekleri fark etti. Ya gözleri ya da anıları ona oyun oynuyordu.

Güller hastaydı, güller çürüyordu, güller neredeyse yok olmuştu. Yaprakları yiyen kurtlar ölü toprağa düştükçe Vada'nın kalbinde yeni çatlaklar kırılıyordu. Bahçenin büyüleyici güzelliği vebaya yakalanmış, kanserli bir hücre gibi tüm şehre yayılan hastalık Vada'nın bir zamanlar aşkla baktığı her şeyi kahverenginin iğrenç bir tonuna bürümüştü. Gökyüzü, yerler, göl ve hatta... Aaryan... Vada ne yöne baksa safi tükenmişlik görüyordu. Kalbi daha fazla bu acıya katlanmayınca aniden gelen abartılı bir güçle Aaryan'ı itti.

"Vada?" dedi Aaryan panikle. Bir hata yaptığını anladığı yüzünden belli oluyordu, ama Vada onun açıklamasını dinleyemeyecek kadar perişan olmuştu.

"Biraz çiçek toplamak istiyorum." dedi kendini ağaçların arasına atarken. Gördüklerinden sonra bu ölü şehirde hala canlı bir çiçek kaldığını sanmıyordu, ama kaçıp kurtulma arzusuna karşı koyamıyordu. Aaryan duyduğu utanç yüzünden aralarına mesafe girmesine izin vermişti ve bu iyiydi. Vada kendiliğinden onu götüren ayaklarının üzerinde sanki önceden defalarca kez bu ormana gelmiş gibi ağaçların arasında ilerliyordu. Her adımında Aaryan biraz daha arkada kalıyor, aralarına giderek daha fazla ağaç giriyordu.

"Vada?"

Vada Aaryan'ın kendisine seslendiğini duyduğu halde durmadı. Sahipsiz görüntüler yeniden zihninde belirmeye başladığında adam görüş açısından tamamen çıkmıştı. Birbirine kenetlenmiş gibi duran büyük ağaçlar onu yutmuş gibiydi. Vada adımlarını sıklaştırıp koşmaya başladı. Kalbi deli gibi çarpıyor, beyni acele etmesini haykırıyordu.

GÖLGE ŞEHRİ - GÜNDÖNÜMÜWhere stories live. Discover now