Aç Gözlerini

113 25 0
                                    


Bölüm 27

Jaya Vada'nın tepkisinden neler düşündüğünü anlamaya çalışır gibiydi. "Rhydian iyi ve seni bekliyor." dedi. Karşısında patlamayı bekleyen saatli bir bombayı konuşarak durdurabileceğine inanıyor olmalıydı. "Bana inanmadığını biliyorum, bu yüzden göstermeme izin vermek zorundasın. Bilirsen yaşama şansın artar. Askerler geldiğinde seni ancak belli bir süre koruyabilirim."

Vada serseme dönmüştü. "Beni neden askerlerden koruyasın ki?" dedi panikle. Üzerine geldiğini gördüğü halde Jaya'dan kaçamamıştı. Bir kez daha adamın güçlü elleri kollarını yakaladığında son bir umutla ağaçların arasına baktı.

"Sadece göstermeme izin ver!" diyordu Jaya. "Sonra gideceksin. Gidecek ve bu cehennemden kaçacaksın. Rhydian seni koruyacağına söz verdi. Birlikte..."

Vada onu dinlemiyordu. Dikkati gölün gümüşi yüzeyindeki hareketliliğe kaymıştı. Askerlerin ağaçların arasına konumlandığına emindi. Oysa orman değil göl canlanıyordu. Şimdi Jaya'nın da dikkati suya kaymıştı. Gayri ihtiyari Vada'yı arkasına alıp sert bakışlarıyla göldeki kıpırtıları izledi. Bir an için tüm dünya sessiz kalmıştı. Sonra ise üç su topu bir anda havaya fırladı. Öyle hızlı hareket ediyorlardı ki gökyüzünde patladıklarında sular yağmur gibi üstlerine yağdı. Aynı anda içlerinde sakladıkları düşmanlar da ortaya çıkmıştı. Vada'nın beyni gördüklerini anlamlandırmaya çalışırken tek bir sonuca vardı.

"Melekler." dedi korkuyla. Havada süzülen ışıktan kementleriyle Vada onların ne olduklarına emindi. Kayıp hatıralarının bir köşesine onlarla ilgili birkaç görüntü sıkışmış olmalıydı. Ve bu Jaya'yla ilgili tüm düşüncelerini doğruluyordu. O bir hain, bir canavardı. Vada'yı meleklere verip öldürmekten başka bir düşüncesi yoktu. Üstüne bir de Rhydian'ı kullanarak onu kandırmaya çalışmıştı.

"Vada!" Vada'nın Jaya'nın sesini duyması ve kolunda ani bir baskı hissetmesi aynı anda oldu. "Çabuk ol Vada, gitmemiz lazım! Duymuyor musun?"

Vada duyuyordu ama suyun içinden fırlayıp önlerine inen melekler karşısında tüm hareket kabiliyetini yitirmişti. Aydınlık yüzleri, rüzgarda dalgalanan saçları ve düzgün fizikleriyle masallarda anlatılandan pek de farksız sayılmazlardı. Etrafa saçtıkları ışık Vada'yı etkisi altına almıştı; kıpırdamadan sadece onları izlemek istiyordu. Tatlı bir melodi kulaklarını doldurmuştu. O an için hiçbir sorunun önemi yoktu. Bu güzelliğe katılmak isterce ayakları istemsizce öne hareket etti. O anda yüzünde patlayan tokat bu kadar acı vermese büyük ihtimalle asla kapıldığı hayalden kurtulamazdı.

"Kendine gel!"

Vada çenesinden tutup zorla kafasını çeviren Jaya'yı ancak birkaç saniye sonra algılayabildi. Komutanın gözlerinde panik ve korku vardı.

"Olabildiğince hızlı koş Vada!" diye bağırdı. "Çok kalabalıklar, onları fazla oyalayamam."

"Ama..."

"Sakın arkana bakma. Seni etkileri altına almalarına izin verme!"

"Ben... Anlamıyorum.."

Gerçekten de anlamıyordu. Her şey beklediği gibi gerçekleşmişti. Jaya onu tuzağa düşürmüş, zihnini etkilemeye çalışmış, üstüne yandaşları melekler saldırıya geçmişti. Peki neden şimdi Jaya böyle davranıyordu?

"Koş!" diye bağırdı Jaya ve kızı ormana doğru ittirip kendini meleklerin önüne attı. Vada'nın beyni ona söyleneni yapmakla Jaya'nın yanında kalmak arasında bocalayınca Vada anlamsız bir iki adım attı ama olduğu yerden pek de uzağa gidemedi. Gördüklerinin inandığı, düşündüğü hiçbir şeyle alakası yoktu. Jaya onu korumak için kendi hayatını ortaya koymuştu. Elindeki bastonu havaya kaldırmış olan komutan ona doğru yaklaşan meleklerin karşısında küçük siyah bir nokta gibi görünüyordu. Bu asla kazanamayacağı bir savaştı.

GÖLGE ŞEHRİ - GÜNDÖNÜMÜWhere stories live. Discover now