Kanatlı Panter

138 29 0
                                    

            
Bölüm 17

Geniş odada yanındaki gölgeyle birlikte kraliçeye doğru ilerleyen Vada denileni yapıp önceki gelişinde orada olmayan kadife koltuğa oturdu. Refakatçisi tıpkı Jaya gibi bir adım geride, ayakta kalmıştı. Vada'nın oturduğu mürdüm
rengi koltuğun yanına yerleştirilmiş ceviz ağacından bir sehpa ve üzerinde türlü çeşit yiyecek vardı. Tüm bunların en ortasında duran kadeh ve altın renkli sıvı Vada'nın gözünden kaçmamıştı. Yumruklarını sıkıp içinde uyanan ani arzuyu bastırmaya çalıştı.  

"Bugün nasılsın Vada?" diye sordu kraliçe. Bir yandan kendi kadehiyle oynuyordu.

Vada' fazla düşünmeden "Çok iyi!" dedi yüzünde koca bir gülümsemeyle. Hayatında hiçbir zaman hissetmediği bir huşu içindeydi.

"Çok güzel, ama..." Vada bu melodik sesin çözemeyeceği hiçbir sorun olmadığını düşünürken kraliçe ciddileşmişti. "Seninle konuşmamız gereken şeyler var."

"Bir sorun mu var?"

"Sana verdiğim sözü tuttum Vada ve arkadaşını bulduk." dedi kraliçe.

Vada heyecanla oturduğu yerden kalktı. "Buldunuz mu?" Kraliçe Rhydian'dan bahsetmeye başlayınca bir anda içinde dolaştığı masal aleminden gerçek hayata dönmüştü. "Şu an burada mı?" dedi hayretle. "Onu görebilecek miyim? Buraya mı gelecek?" O kadar heyecanlanmıştı ki sanki Rhydian her an arkasından bir yerden çıkacakmış gibi etrafa bakınıyordu. Kraliçe onun tepkilerine gülümseyerek karşılık verdi ve oturması için işaret etti.

"Önce dinlemelisin." dedi kızın heyecanını boğazında düğümleyen bir bakışla.

"Bir sorun var." dedi Vada hemen. Kraliçesinin onu her zaman ninni gibi okşayan sesi şimdi hüzünlü bir melodi gibiydi. Vada içinden gelen ağlama isteğini yutkunarak bastırdı. Kraliçesinin bir derdi vardı ve o buna rağmen gülüp eğlenebilmişti. Bunu hak etmiyordu. Hüzünle başını önüne eğdi.

Ağır adımlarla yerinden kalkan kraliçe az sonra yanına gelmiş, hizmetçinin hızla yetiştirdiği koltuğa, kızın tam karşısına oturmuştu. Eli Vada'yı çenesinden yakalayıp kızı kendine bakmaya zorladı. Gümüşi gözlerindeki nuru Vada'ya bahşetmiş olmasa Vada belki de asla yeniden mutlu olamayacaktı. Ama işte kraliçesi hemen yanı başında, ona bir kez daha umutla bakıyordu.

"Gölgesinden ayrılan her ruh başta büyük bir korku yaşar sevgili Vada." dedi. "Bu korku bizim de yardımımızla zamanla yok olur ve diyarlara alışırlar. Onları korur, iyi olmalarını sağlarız. Ama bazı ruhlar... Rhydian gibi ruhlar... Daha büyük bir şok yaşar ve bunu kaldıramaz. Korku ve panikle kaçarlar."

"Rhydian da kaçtı!" dedi Vada. Şimdi her şeyi anlıyordu. "O yüzden eve gelmişti. Ama siz ona yardım ettiniz. Gölgelerinizden biri yanındaydı. Onu geri götürmek için dönmüştü." Vada'nın yüzü umutla aydınlandı. "Onu yalnız bırakmadınız."

Kraliçe gülümseyip elinin tersiyle kızın yanağını okşadı. "Elbette Vada. Elbette onu bırakmadım. Ama Rhydian zor bir ruh ve bizden bir kez daha kaçmayı başardı." Vada'nın gözleri korkuyla büyümüştü ki kraliçenin dudaklarının yukarı kıvrıldığını görüp o da gülümsedi.

"Onu buldunuz." dedi hayranlıkla. Kraliçenin bir şey demesine gerek yoktu. Vada onu aklının en derinlerinde duyuyor, hislerini teninin her zerresinde hissediyordu. Kraliçe başını evet anlamında salladığında neşeyle ellerini ağzına götürdü. "Yani sonunda onu görebileceğim!"

Kraliçe kızın gözüne gelen perçemi kulağının arkasına takıp saçını okşadı. "Onu bulduk Vada, ama arkadaşın öyle kolay ulaşabileceğimiz bir yerde değildi! Gönderdiğim adamlar onun meleklerin topraklarına girdiğini doğruladı."

GÖLGE ŞEHRİ - GÜNDÖNÜMÜWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu