Kolyeyi Tutan El

134 30 0
                                    

Bölüm 19

Vada bir süredir yaptığı gibi gözlerini yine çan sesiyle açtı. Vücudu bu dünyaya alışıp uyum sağlamaya mı karar vermişti bilemiyordu, ama artık hiçbir şey kendi kontrolünde değil gibiydi. Ne zaman sabah ne zaman akşam, ne zaman yemek yenmeli... Bilemiyordu. Yukarı dünyada önemli olan tek şey çan sesiyle gelen yasaklardı ve artık Vada da kendini bu düzenin bir parçasıymış gibi hissediyordu. Şikayetçi değildi. Sonunda ait olduğu yeri bulmuştu ve elinde olsa sonsuza dek burada kalırdı.

Geçitten geçtiğinden beri ne kadar olmuştu? Vada artık düşünmüyordu bile. Neden düşünsündü ki? Burada istediği her şey vardı. O bir prenses gibiydi, el üstünde tutuluyordu; güzel yemeklerle, güzel kıyafetlerle ödüllendiriliyordu. Üstelik hiçbir şey yapmadan... Kraliçeyle sık sık sohbet ediyor, ondan yukarı dünya ile ilgili büyülü hikayeler dinliyordu. Sonra Aaryan vardı. Yaptığı küçük jestler ve iltifatlarıyla her defasında Vada'yı mutlu etmeyi başarıyordu. Birlikte bahçede yürüyüşe çıkıyorlar, panterlerle oynuyorlar ya da çardaklarda piknik yapıyorlardı. Bu, Vada'nın asla sahip olmadığı masalsı bir hayattı ve içten içe inanılmaz hoşuna gidiyordu.

Hala Rhydian'ı görememişti, ama kraliçe henüz onun kimsenin karşısına çıkamayacağı konusunda kendinden emindi. Vada kadının doğru söylediğini elbette biliyor, sabırla en iyi arkadaşına kavuşacağı günü bekliyordu. Ona bir anne şefkatiyle yaklaşan kraliçesi elbette Rhydian için de en iyisini istiyordu. Sonunda o da iyileşip kaleye geldiğinde Vada'nın dünyaya dönmek için hiçbir nedeni kalmayacaktı. Sevdiği herkesle birlikte, bu cennette sonsuza dek yaşamak için kraliçeye yalvarması gerekecekse ayaklarına kapanmaya hazırdı. Vada bunları düşünürken kapı aralandı ve elinde büyük bir tepsiyle Samvrita geldi.

"Günaydın, efendim. Umarım çok huzurlu bir uyku geçirmişsinizdir."

Vada doğrulup keyifle gerindi. "Muhteşem rüyalar gördüm Sam. En son yatmadan önce bana verdiğin karışımı içtiğimi hatırlıyorum. Uykuya ne zaman daldım hiçbir fikrim yok."

"Ben yanınızdaydım efendim." dedi Samvrita Vada'nın gülümsemesine karşılık vererek. "Bardağı elinizden alıp üzerinizi örttüm."

"Öyle olmalı..." diye mırıldandı ilgisi o sırada kucağına konan tepsiye kayan Vada. Her zamanki gibi yemeklerden baş döndürücü kokular geliyordu. Vada sıradan hayatının hiçbir döneminde böyle bir iştaha sahip olmadığını itiraf etmek zorundaydı. Şimdi bir hayal gibi gelen sıradan hayatının... Ağırdan alıp her lokmanın tadına varmaya çalışarak yemeğini yemeye koyuldu. O sırada Samvrita odanın karşı köşesinde Vada'nın o gün giyeceklerini hazırlamaya başlamıştı.

"Bugün bahçede yürüyüşe çıkacağım Sam." dedi Vada iki lokmanın arasında. "Benim için rahat bir şeyler seç olur mu? Artık panterlere yetişmekte zorlanıyorum."

"Elbette efendim." dedi gülümseyip yeniden dolaba gömülen kız. Vada kendine özel bir hizmetçisi olduğu gerçeğine o kadar alışmıştı ki tüm hayatı boyunca bu şekilde yaşamış gibi davranıyordu. Kız seçtiği kıyafetleri yatağın üzerine koyduğunda kucağındaki tepsiyi işaret ederek "Alabilirsin!" dedi. Son anda kadehin dibinde kalan içkiyi kafasına dikmişti. Tepsiden kurtulur kurtulmaz yataktan fırlayıp kendini banyoya attı.

Her zamanki gibi küveti hazırdı, içinde güller yüzen sudan buharlar yükseliyordu ve oda ağır bir esansla dolmuştu. Vada üzerindeki ipek gecelikten kurtulup kendini suya bıraktı. Peşi sıra gelmiş olan Samvrita işini yapıp onu yıkarken, saçlarını güzel kokulu sıvılarla temizlerken ve vücuduna yağlar sürerken gülümseyerek bekledi. Artık günlük rutin halini almış olan bu seremoni Vada'ya rahatsız edici gelmiyordu. Sudan çıkıp bembeyaz örtülere sarındığında gözlerini kapayıp mutlulukla gülümsedi. Büyük bir eve kapatılmış bir ucube olarak geçirdiği onca yıldan sonra tüm bunlar onun hediyesi olmalıydı.

GÖLGE ŞEHRİ - GÜNDÖNÜMÜWhere stories live. Discover now