Başarısızlık

2K 90 3
                                    

"Ne yapıyorsun sen be?" Hemen elimi çantasına uzatarak cihazı içine attım. O sırada hızla kendini geri çekti. "Ben bir an düşeceksin sandım kusura bakma." Gereksiz yaptığım kibar cümleden nefret etsem de seçeceğim yoktu. "Eminim öyle olmuştur gerizekalı" Arkasını dönüp giderken kan beynime sıçramıştı. Bana bu şekilde seslenme hakkını nereden bulmuştu bu kız? Takip etmek için gidecekken yere düşen kartvizit gözüme çarptı. Alıp baktığımda sinirim daha da artmıştı. Eylem Mercier-Gazeteci. Ülkesi:Fransa. Yazının yanında fotoğrafı duruyordu. Fransa'dan ülkemizin adını kirletmeye gelmiş gazeteci demek. Hızlıca arkasından çıkarken Karabatak'ı aradım. "Kardeşim sen evin önünde misin hala?" "Evet, adamın çıkmasını bekliyorum." Dışarı çıktığımda sağa doğru dönüp yürüyen Eylem'i görünce peşine takıldım. "Sana haberlerim var. Kızın kim olduğunu öğrendim. Eylem Mercier. Fransa'dan gelmiş gazeteci. Çolak ile buluşup uluslararası alanda ülkemizin adını kirletmeye çalışacaktır. Takip cihazını çantasına yerleştirdim. Şimdi peşindeyim senin beklediğin eve geliyor olabilir, tetikte ol." "Tamam ben buradayım merak etme. Sen de dikkat et kız fark etmesin." "Rahat ol sen. Yavuz komutanıma sen mi söylersin ben mi arayayım?" "Sen dikkatini dağıtma ben haber veririm hemen." "Tamam, görüşürüz." Biraz daha sessizce ilerlediğimizde parka gelip bir banka oturdu. Birkaç bank gerisine beni görmeyecek şekilde oturup beklemeye başladım. Avrupa Devletleri'nin teröristlere silah ve mühimmat satıp ondan sonra suçu bizim ülkemize yıkmaya çalışmalarından bıktım. Bu kızın Fransız olduğunu öğrendiğimden beri de rahatlayamıyordum. Bu toprakları korumak için gözünü kırpmadan ölen askerlerimizin ve arkadaşlarımın adını kirletmelerine izin vermeyecektim.  İçinde Ateş'in takip ettiği adam ve başka birisi olan araba gelip parkın girişinde durdu. Eylem arabaya ilerlerken Ateş beni aradı. "Kardeşim neredesin sen? Kızı almaya geldiler." "Arabanın arkasındayım, çaktırmadan gel karargaha gideceğiz." "Tamam" Başımı arabanın diğer tarafına çevirip yanlarından geçtim. Arabaya bindiğimde onlar harekete geçmişti bile. "Takip cihazı kumanda merkezinden kontrol ediliyor. Karargaha gidip hazırlanacağız." Başımı salladım. Çolak'ın onu gerçekten sağ bırakacağını nasıl düşünürdü bu kız. Silah odasında hazırlanırken eğer vericiyi bulurlarsa onu öldürecekleri gerçeği beynimi kurcalıyordu. Birdenbire nereden çıkmıştı bu kız? Yavuz komutan seslenince hepimiz hazırlanmayı bıraktık. "Ben, Keşanlı, Karabatak buluşacakları yere gidip durumu analiz edeceğiz. Geri kalanınız Hafız ile birlikte Çolak'ın silah imal ettiği depoya gideceksiniz. Adamlardan patlamanın nerede yapılacağını öğreneceksiniz. Yolumuz açık olsun!"  Hep bir ağızdan "Sağol" diye bağırdık. Helikoptere binerken aklımda endişeler vardı. Her ne kadar Fransız olsa da başına benim yüzümden bir şey gelmesini istemezdim. Ama komutanıma ve kardeşlerime güveniyordum. Onlar bir zarar gelmesine izin vermezlerdi. "Daldın gittin abi?" diye soran Feyzullah'a döndüm. "Aklım onlarda kaldı. Bir sorun çıkmaz umarım" "İnşallah" Helikopter iyice alçaldığında atlayıp pozisyon aldık. Dikkatli bir şekilde 1 saat kadar yürüdükten sonra depo görüş açımıza girmişti. "Kurtdereli, Avcı, çaylak siz sağ taraftan; ben, aşık ve babahakkı sol taraftan etrafı saracağız. İşaretimle birlikte adamları indireceğiz." Yerlerimize geçtiğimizde alanı taradım. Kapıda 2 kişi, onların ilerisinde ise 3 kişi vardı. İçeride kaç kişi olduklarından ise emin değildik. Hepimiz tetikte beklerken el işaretini görüp aynı anda 5 adamı da indirdik. Silah seslerini duyan içerideki şerefsizler pencereden karşı ateşe geçmişti bile. 3-4 kişi daha ölünce dikkatli bir şekilde kapıya yanaştık. Birbirimizi kollayarak içeriye girdik. Silahların olduğu odaya girdiğimizde herkes 'Temiz' diye bağırdı. Ters giden bir şeyler vardı. Çaylak benden önce davrandı. "Komutanım bu kadar az kişi olmaları normal mi?" "Değil Feyzullah" Araba sesi gelmesiyle camdan dışarıya baktım. "Allah kahretsin! Kaçtılar!" Ben ve Kurtdereli silahlara gidecekken duyduğumuz tik tak sesiyle hemen durduk. "Çıkın buradan!" Komutanın bağırmasıyla hemen çıkışa yöneldik. Kapıdan çıkıp kendimizi yere attığımızda tahtaların başımızın üstünden geçtiğini hissettim. Patlamanın sesi birkaç dakikalığına da olsa kulaklarımı çınlatmıştı. Hemen toparlanıp etrafa baktığımda herkesin iyi olduğunu gördüm. "Komutanım iyi misiniz?" "Ben iyiyim Avcı. Hepiniz iyi misiniz?" "İyiyiz komutanım" herkesten onay gelince çaylaktan telsizi istedi. "Komutanıma haber vereceğim." Telefonu açarken istemsiz bir şekilde gerilmiştim. Onlara bir şey olmasından korkuyordum. "Komutanım adamların bir kısmını kaçırdık. Depoya bomba koymuşlardı son anda fark edip kaçtık." Birkaç saniye sonra Hafız endişeyle konuştu. "Komutanım siz iyi misiniz?" "Ne olmuş komutanım?" İşlerin ters gittiği içime doğmuştu. Birkaç saniye sonra telefon kapandı. Söyledikleri ise yaşadığımız başarısızlığın üstüne tuz-biber olmuştu. "Çolak izleme cihazını bulunca bizimkilerin orada olduğunu anlamış. Çatışmaya girmişler ama onlara bir şey olmadan komandolar yetişmiş." Kendimi tutamayıp sordum. "Peki ya gazeteci kız?" "Çolak onu esir almış."...

Eyfet Savaş ve AşkWhere stories live. Discover now