Patlama

971 54 4
                                    

Arkadaşlar bu bölüm içime çok sindi. Çok duygulanarak yazdım, umarım sizde benim gibi Fethi'nin hissettiklerini anlayabilirsiniz. Okuduktan sonra beğenmeyi, söylemek istedikleriniz varsa yorum yapmayı unutmayın! Oy sayısı 20'yi geçmeden yeni bölüm atmayacağım çünkü bu kadar uğraşıp geri dönüş alamamak beni üzüyor. Herkese iyi okumalar!!!



Kolumun, belimin çekiştirilmesiyle gözlerimi açtım. Bezi burnuma bastırıp pislik gibi konuşan adam tam dibimdeydi. Önce uyandığımı anlamasın diye uyuyor rolü yapmaya devam ettim. Saat sesi duyunca üzerimden çekildi. Arkadını döndüğünü göz kapaklarım arasından görünce üstüme baktım. Ne yaptığını gördüğümde kan beynime sıçramıştı.

"Ulan şerefsiz! Ne yapıyorsun lan sen? Çabuk çıkar bunu üstümden çabuk!"

Sarı dişlerini göstererek pis pis sırıttı. Odaya giren iki kişide ona katılmıştı.

"Ne oldu asker? Çok mu korktun ölmekten?"

Sinirden yanağımın içini ısırdım. Kan tadını hissetsemde canım acımamıştı. Öfke, bedenimi ele geçiriyordu.

"İstediğinizi yapın! Bu bomba sizin **** patlayacak! Benimkiler kurtaracaklar beni!"

İçimden durum değerlendirmesi yaparken olayın parlak görünmediği sonuca varmam zor olmamıştı. Beni bulmaları uzun sürebilir hatta hiç bulamayabilirlerdi. İstemeseler bile öldürmek zorunda kalabilirlerdi. Asla tereddüt etmeden kafama sıkmak zorunda kalabilirdim. Olasılıklar iç açıcı görünmezken burada elim kolum bağlı, karnımda patlayıcı ile durmak işleri içinden çıkılmaz bir duruma sürüklüyordu.

"Seni kurtaramazlar. Neden biliyor musun? Bomba hem Zaman ayarlı hem kalp atış sensörlü olacak. Eğer seni vururlarsa ve nabzın düşerse süreyi beklemeden anında patlayacak. Diğer türlü ise seni bıraktığımızda bomba çoktan çalışmaya başlamış olacak. Anlayacağın her türlü gideceksin öbür tarafa. Bakalım korumaya yemin ettiğin insanlardan kaçını sürükleyeceksin kendinle birlikte?"

Öfke, korku, endişe aklımı kurcalayan duygularımdı. Düşündüğüm çıkış yollarını tıkayan kalp atış sensörü aklımı bulanıklaştırmıştı. Nasıl kurtulacaktım bu adi tuzaktan? Peki ya son söylediği ve içime oturan o cümle?

'Bakalım korumaya yemin ettiğin insanlardan kaçını sürükleyeceksin kendinle birlikte?'

İşte bu cümle hiç olmadığı kadar yakmıştı canımı. Bıçakla çizse vücudumun her yerini geçemezdi bu acının yerine. Yeminim, çalışmam, üniformam hepsine ihanet edecektim. Engellemek için hiçbir yol bulamazken bu duygunun beni bitirdiğini hissediyordum.

Çaresizlik...

Nefret ettiğim duyguların başında gelen kelime. Elimi kolumu bağlayan, aklımı bulandıran, beni kendimden soğutan kelime.

"Hadi bindirin şunu kamyona, gidiyoruz!"

Sarı dişlerini inat edercesine göstererek sırıtırken yanındaki adamları beni kaldırmaya çalıştı. Karşı koymak istesemde ayaklarımın bağlı olması dengemi kurmamı engelledi. Kamyonun arkasına attıklarında kapıyı kapattılar. Kesin meydana götüreceklerdi beni.

Pazarın kurulduğu, sivillerin en bol olduğu yere. Komutanıma haber vermeliydim, önlem almalarını sağlamalıydım. Başımı çarptım sinirden birkaç kere. Hiçbir şey yapamıyordum. Onların hazırladığı plana göre hareket ediyordum. Öfkemin altında yatan utanç duygusu beni içten kemiriyordu. Belki beni bıraktıklarında hemen bombayı gösterip uzaklaşmalarını sağlayabilirdim.

Eyfet Savaş ve AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin