Beni Bırakma

1K 55 8
                                    

Evet arkadaşlar Eylem'in duyguları, hissettikleri ile karşınızdayım. Sizlere bir sorum var??? Nazlı ve Ateş için bir bölüm yazma fikri geldi aklıma. Sizce onlara bir bölüm ayırayım mı yoksa Eyfet  ile devam mı? Karar sizin, yorumlarınızı ve fikirlerinizi bekliyorum!!! Okuduktan sonra oy vermeyi unutmayın!!!!!

(Bölümü okurken Gökhan Türkmen& Harun Kolçak- Yanımda Kal dinlemenizi öneririm)

Yazarın Gözünden: Kara dumanların yükseldiği boş arazide gözleri dumanlanmıştı hepsinin. Arabanın patladığını gördüklerinde nefes alamadılar. Bedeni parçalara ayrılıp uçmuştu belki. Doğru düzgün olamayacaktı cenazesi. Son bir kez bakamayacaklardı kendini feda eden arkadaşlarına. Naaşı eksik kalacaktı toprağa geri dönerken. Yavuz güçlü durmak istesede zorlanıyordu. Askerini, arkadaşını, sevdiği birini kaybetmek nedir çok iyi biliyordu. Ama alışmak hiçbir zaman olmayacaktı bünyesinde. Hafız, Keşanlı, Aşık ne yapacaklarını bilmiyorlardı. İkinci kez canlarından  çok sevdikleri kardeşlerini kaybettiler, yine gözlerinin önünde. Ateş ailesi gibi gördüğü timinden birini daha kaybetmişti. Gözleri doldu, sımsıkı tuttu silahını. Ama çaresizdi. Çaylak çoktan bırakmıştı kendisini. Dayanamadı bu kez, zorlamadı kendisini ağlamamak için. Ruhu ağlarken bedeni dayanamadı durmasına. Hepsi yıkılmış haldeyken bir ses anında umut tohumları ekti hepsinin yüreğine. Aşık olduğu adamı kaybetme korkusuyla dolu bir ses.

"Fethi burada yardım edin hemen!"

Yavuz'un koşmasıyla kendilerine geldi hepsi. Biraz öteye dumanların arkasına geçtiklerinde Avcı'nın başını tutan Eylem'i gördüler. Bir eliyle karnına baskı uyguluyordu kız. Yanlarına gittiler durum kötüydü. İçlerini acıtacak kadar kötü. Aşık eğildi hemen yardım etmek için. Ateş ambulansı çağırdı. Yavuz bekledi, durumun ne olduğunu duymak için. Aşık başını kaldırıp onu bekleyenlere baktı.

"Durumu ağır komutanım. Karnında büyük bir kesik var kan kaybediyor. Onun dışında 6-7 kaburgası kırılmış. Üstelik başına darbe aldığı için kanaması olabilir. Yüzünde ve bacaklarında ise kesikler var. Bir an önce hastaneye götürmemiz lazım."

Kimse cevap veremedi. Ambulansın siren sesi duyulunca bindirmek için yardım ettiler. Görevliler hemen ilk yardıma girişirken Eylem ve Yavuz ambulansa bindi. Diğerleri arabalara binmek için ayrıldılar. Kadın adamın elini tutarken aynı cümleyi tekrarlıyordu içinden. 'Beni bırakma'...

Eylem'den Devam: 2 saat.. Tam iki saat olmuştu ameliyat başlayalı. Kimse çıkmamıştı içeriden. İyi bir şey diye avutmaya çalışıyorum kendimi. Eğer, eğer işler ters gitseydi mutlaka bilirdik. Gözlerim kızarık bekliyorum kapının dibinde. Herkes burada. Erdem Yarbay, Yavuz komutan, arkadaşları. Bahar içeride ameliyatta. Dün gece birlikteyken, yüzüne bakıyorken şu anda böyle beklemek çok yakıyordu canımı.

Dayanamayıp kalktım ayağa. Bana döndü bakışları, ağlayıp yıkılacağımdan endişelendiklerini anlayabiliyordum. Başımı sallayıp iyi olduğumu belirttim. Hava almaya ihtiyacım vardı. Derin derin nefes almaya, güçlü durmaya, ümitsizliğe kapılmamaya, ihtiyacım vardı. Ama en çok sevdiğim adama, bakınca içimi titreten adama ihtiyacım vardı. Vicdanım başlamıştı konuşmaya. Dün gece öyle davranmasaydım eğer sabah erkenden çıkıp gitmeyecekti. O yola girmeyecek, pislikleri fark etmeyecekti. Onları takip ederken yakalanmayacaktı. İnsanları öldürmemek için kendini feda etmek zorunda kalmayacak, sevdiklerine acı çektirmeyecekti.

Neden kal demediğini biliyordum tabiki. Tercih yoktu bizim işimizde, öncelik vardı. Ona kırgın bile değildim, anlıyordum çünkü. 'O Zaman neden yaptın Eylem?' İç sesim üzerime gelirken yüzümü ellerimin arasına aldım. Sadece yakın olmak istemedim. Tekrar ayrılmayı, vedalaşmayı istemedim. Ne zaman telefon geleceği belli değil bana. Her an gidebilirim buradan. Görevim değişebilir. Fethi'yi arkamda yıkık bırakmak istemediğimden uzak durdum ondan. Ama daha çok kırdığımı fark ettim gözlerine bakınca. Onu anlamadığımı, kalbimin kırık olduğunu düşündü.

Eyfet Savaş ve AşkWhere stories live. Discover now