Seçim

1.2K 78 3
                                    

Evet arkadaşlar şu ana kadar ki en uzun bölüm ile karşısınızdayım!!! Gelecek bölüm Fethi'nin iç dünyası daha çok göze çarpacak. Sizden isteğim arkadaşlarınıza kitabımı tavsiye etmeniz, böylece büyüyüp daha geniş bir aile olabiliriz. Aynı zamanda verdiğiniz göre sayıları beni motive ediyor o yüzden lütfen yıldıza basmaktan çekinmeyin ve desteklerinizi esirgemeyin. Umarım beğenirsiniz... Beğenmeyi unutmayın, şimdiden teşekkürleeeer!!!

Bana yalan söylemişti. 'Sebo'yu tanımıyorum' Gözümün içine bakarak söylemişti üstelik. Araba ile Ateş'in konum attığı yere giderken hayal kırıklığı tekrar kanatmıştı içimi. Yine aldanmış, yine yanılmıştım. "Depoyu izleyip hareketimizi planlayacağız. Ben emir vermeden hiç kimse ateş etmeyecek." Silahları alıp etrafa konumlandığımızda saat gece yarısını geçmişti. İçeriyi tararken neden buraya geldiğini düşünüyordum. Hala nasıl bu kadar aptal olabilirdi? Tekrar Çolak ile görüşmek için mi gelmişti? Sebo'yu nereden tanıyordu ve bana neden söylememişti? Aklımda sorular dönüp dururken komutanın yanıma gelmesiyle kıpırdandım. "Avcı ne oluyor?" "Komutanım Eylem bana tanımıyorum demişti. Neden yalan söylediğini anlamıyorum." Elini omzuma koydu. "Kız başını belaya sokmayı seçiyor her seferinde. Neyse dikkatinin bozulmasına izin verme sakın." "Emredersiniz!" Bir hareketlilik olmadığı için sessizce bekliyorduk. "Komutanım sakince girip alalım işte adamı. Niye bekliyoruz ki?" "Olmaz Keşanlı. Depoyu patlatabilirler, bir kez daha elimiz boş dönemeyiz." Sıkı sıkı kavramıştım silahımı, Gonca'mı. Her ne kadar kızgın olsam da başına bir şey gelir diye endişeleniyordum. Vakit ilerlerken yavaş yavaş gün ağarmaya başladı. Adamların birkaçının hareketlenmesiyle toparlandık. "Komutanım fark ettiler mi bizi acaba?" "Eğer öyle olursa ateş açarlar." Tam adamlara odaklanacakken gelen kurşunlar ile ifşa olduğumuz anlaşılmıştı. "Herkes dikkatli olsun!" "Komutanım Sebo ve gazeteci kız ortalarda yok! Ya onları kaçırırsak?" Çaylak'ın sözleri beni sinirlendirmişti. Lafa girdim. "Komutanım izin verin takip edeyim onları. Gerekirse yakalarım." "Avcı, Aşık, Zafer, Kurtdereli siz o ikisinin peşine düşün. Beni durumdan haberdar edin." "Emredersiniz" Gelen emir üzerine hemen ayaklandık. Dikkatlice ilerleyerek araca bindiğimizde onların yola çıktığını gördük. "Aşık çabuk ol kaçırmayalım" Tozlu yolda görüş zaman zaman bizi yorsa da yakın bir mesafeye gelebilmiştik. Bir anda öndeki arabanın kontrolden çıkmasıyla iki arabanın yuvarlanması bir oldu. Ne olduğunu anlamadan dönerken, kollarım ve bacaklarım savruluyordu. Sonunda durduğumuzda sol tarafımda uzanan uçurumu görebiliyordum. Dışarı çıkmak için yeltendiğimde sol kolumun arabanın altında kaldığını gördüm. İtmek için uğraşsam da hareket bile etmiyordu. "Avcı iyi misin?" Sağ tarafımda diğerlerinin dışarı çıktığını ve Sebo'yu paketlediklerini gördüm. Yüzünü görünce hatırladım. Bu Eylem'in eski sevgilisiydi. Ne düşüneceğimi bilmezken bir an zaman durmuştu sanki. Zafer komutan gelince seslendim. "Komutanım kolum sıkışmış, çıkaramıyorum." "Aşık bak bakalım durum ne?" Aşık yavaşça yanıma geldiğinde uzaktan da olsa duruma bakabilmişti. Araba hafif sallanınca diğerleri hemen tutmaya çalıştı. "Komutanım araba düzleşmeden kolu çıkaramayız. Çok kötü sıkışmış." Dışarı çıktığında Zafer Üsteğmen telsizi istedi. Kolumu çekmek için uğraşırken Eylem'in sesiyle tekrar sağa çevirdim başımı. "Sakin ol kurtaracağız seni." Cümlesini duymamazlıktan geldim. "Bana neden yalan söyledin?" Başını önüne eğdi. "Öyle söylemem gerekiyordu." Kolumun acısı yerine nefrete bırakmıştı. "Ne demek öyle söylemem gerekiyordu? Sana geldim, sordum gözümün içine baka baka yalan söyledin! Eski sevgilini çok özlemişsin galiba! Çolak ile buluşman, Karabayır'a gelmen hepsi onun içindi değil mi?!" Bağırışım yüzünden nefesim kesilmişti. Öksürünce canım acıdı. "İyi misin?" "Umurunda sanki?" "Fethi bak ben-" Sözünü kestim. "İnan bana ne diyeceğini bilmek istemiyorum. Sen onun yanına git" Başımı uçuruma doğru çevirdiğimde ayak seslerinden uzaklaştığını anladım. Tekrar aynı hataya düşmüştüm işte. Sevdiğim kişi bana yalan söylemişti. Açelya'dan sonra kalbimi tam kapatmam gerekiyordu ama yapamadım işte. Peki neden bana öyle sarıldın Eylem? "Avcı itfaiye yola çıktı ama ne zaman gelirler bilmiyoruz. Çok uzak bir yerdeyiz." "Sıkıntı yok komutanım. Araç düşmediği sürece bekleyebilirim." Aşık tekrar yanıma geldiğinde eğilip koluma baktı. "Çok kötü sıkışmış ya. Eğer itfaiye zamanında gelemezse?" Yüzüne baktım. "Gelemezse ne?" "Komutanım kesmem gerekebilir." "Dalga mı geçiyorsun Aşık? Asla olmaz, izin vermem." Bağırmışım yüzünden komutan arabayı bırakıp gelmişti. "Komutanım Avcı'nın kolu kurtulacak gibi değil. Üstelik yavaştan morarmaya da başlamış. Eğer geç kalırlarsa kolu kesmek zorunda kalırım" Sesli bir küfür savurdum. "Hayatta olmaz komutanım!" "Dayan Avcı" Araba tam sürükleneceksen son anda tutmayı başardılar. Dakikalar geçerken kolum hissizleşmeye devam ediyordu. Bu his uçurumdan düşmeyi daha kabul edilebilir gösteriyordu bana. Başımı çevirdiğimde Eylem'in Sebo'nun yanında oturduğunu gördüm. Ona baktığımı fark edince kalkıp yanıma geldi. "Kolunu kesebilirlermiş." "Asla olmaz" "Eminim zamanında geleceklerdir." Cevap vermeyince tekrar konuştu. "Bak bizim aramızda bir şey yok. Önceden vardı ama bitti." "O zaman neden geldin buraya?" "Çolak ile röportaj yapmak için gönderildim." "Bana neden yalan söyledin? Neden Sebo ile birlikteydin? Onların binlerce kişiyi öldürdüğünü bilmiyor musun?" "Tutmak zorunda olduğum sözler var. Şu an sana anlatamam." Tam gözlerinin içine baktım. "Senin için korktum Eylem. Ama sen onun yanına gitmeyi tercih ettin." Aşık'ın gelmesiyle gitti. "Avcı morarma artmış. Kolunu hissedebiliyor musun?" "Dürüst olmak istemiyorum ama tam hissedemiyorum artık." "Kimsenin geldiği yok. Kendini kesme ihtimaline hazırla" Ben arkasından bağırırken o komutanın yanına gitti. "Olmaz Aşık!" "Asla izin vermem!" "Dayan kardeşim!" diyen Kurtdereli'nin sesini duydum. Kaç dakika geçti bilmiyorum ama kolumu hissedemiyordum artık. Üstelik çok kötü görünüyordu. Aşık tekrar yanıma geldiğinde çantası vardı elinde. "Avcı kol çok kötü. Kesmem gerekiyor." "Yapma Aşık. Tek kollu keskin nişancı mı olur?" Zafer üsteğmen kapının önünde eğildi. "Avcı Erdem Yarbay seninle konuşmak istiyor." Telsizi aldığımda akan gözyaşımı sildim. "Buyrun komutanım?" "Fethi, aslanım nasılsın?" Başımı uçuruma çevirdim. "İyi değilim komutanım. Kolumu hissetmiyorum." Telefonun diğer ucunda derin nefes aldığını duydum. "Bak aslanım senin hayatın her şeyden önemli. Kimse de gelmemiş. Kolunu kesmek zorundalar." "Komutanım askerliğim, hayatım, değer verdiklerim her şeyi kaybederim." "Canından kıymetli değil Fethi." Hızlıca göz yaşımı sildim. "Emredersiniz komutanım" Telsizi verip Aşık'ın kolumu açmasını izledim. İğne yapıp uyuşturdu ve testereyi alkol ile temizledi. "Fethi?" Eylem'in sesiyle dolu gözlerimi ona çevirdim. "İyi olacaksın" "Hiç sanmıyorum" Onun da ağladığını gördüm. "Git buradan görmeni istemiyorum." Başını salladı. "Hayır, yanında olmak istiyorum." O andan sonra her şey ağır çekime alınmış gibiydi. Aşık kalın bir bezi ağzıma yerleştirirken boğazım kurumuştu. Koluma baktığımda ise durumu içimi acıtıyordu. Yavaşça üstüme eğildi. Testere tenime yaklaşırken şoka girmiş gibi gözlerimi kaçırmadan izliyordum. Dokunduğu Zaman metalin soğuğunu hissettim. Hayallerim ellerimin arasından kayıp giderken "Geldiler" çığlığı kalbimin tekrar atmasını sağlamıştı sanki. İtfaiye'nin siren sesini duyduğumda istemsizce kahkaha attım. "Kurtuldum lan! Kurtuldum!" Aşık gülerek çıktı. Birkaç dakika sonra araba çekildi ve üstümdeki parçası kaldırıldı. Aşık hemen koluma müdahale ederken ayaklarım titriyordu. İşi bitince hepsiyle sarıldım. "Kurtuldun kardeşim" Eylem'e bakmak için döndüğümde ikisinin de yerinde yeller esiyordu. "Komutanım kaçmışlar!" Benim söylememle dönüp baktılar. "Allah kahretsin! Onları kaybedemeyiz. Hemen dağılalım" Kurtdereli bana bir tabanca verince koluma dikkat ederek ilerlemeye başladım. Bir kere de arkamı döndüğüm zaman rahat dur ya. Daha tanışalım birkaç gün oldu. Neden hiç rahat durmuyorsun? Çalılıklarda gezinirken duyduğum konuşma sesleriyle hemen o tarafa yöneldim. Elindeki silahı Sebo'nun başına dayamış bir Eylem görmeyi beklemiyordum. "Eylem ne yapıyorsun sen?" Gözleri parlasa da tekrar o şerefsize çevirmişti başını. "Fethi git buradan!" Silahı hala kaldırmamıştım. "Eylem bırak o silahı! O bize lazım" Kararlı bir şekilde kavramıştı silahı. "Bu benim meselem Fethi!" Silahımı kaldırıp bağırdım. "Hayır bu benim ülkemin meselesi! Eylem bırak o silahı yoksa seni vurmak zorunda kalacağım." Gözlerini bana çevirdiğinde ağlamamak için kendini zor tuttuğu belliydi. "Eğer bırakmazsam gerçekten vurabilecek misin?" "Evet. Bu yüzden bırak o silahı artık!" Tekrar başını çevirdiğinde tetiği çekti. Parmağı silahı ateş edecek kadar kavrayınca her şey bir anda oldu. Kurşun omuzunun altına girdiğinde gözleri içimi delip geçiyordu. O yere yığılırken silahımı indirdim. Üzgünüm Eylem...

Eyfet Savaş ve AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin