Merak

976 56 7
                                    

Arkadaşlar bölüm geç geldiği için çok üzgünüm ama internet sıkıntısı çekiyorum bu ara. Düzelince eski düzene geri döneceğim. Söz'ün yeni fragmanını izleyip gaza geldim!!!! Sizlere çok güzel bölümler yazmak için uğraşıyorum!!.!. Lütfen beğenmeyi ve söylemek istedikleriniz varsa yorum yapmayı unutmayın! Yıldız sizden bir dokunuş uzaklıkta! Hepinize iyi okumalaaar!!!

Bölümü okurken Miley Cyrus - Wrecking Ball dinlemenizi öneririm.


Hastanenin önünde bekliyoruz. Kurtdereli'nin naaşını almak için bekliyoruz. Daha birkaç saat önce gülerek konuştuğum kardeşim. Ailesini arayıp haberi verdiğimizde oğlunun sesini duymuştum.

'Anne babam mı arıyor' diye bağırmıştı.

Işte o an doldu gözlerimiz. Hepimiz sessizce birbirimize baktık. Kimse konuşamadı, karısı anladı, çaylak ağladı. İçim yanarken temiz havayı içime çekmeye çalıştım.

Şimdi mutlu bir şekilde odamıza gidiyor olmalıydık. Keşanlı bizi delirtmeli, Hafız hepimizi düzeltmeliydi.

Gözlerimu kapatıp gözyaşlarımı içime akıttım. Telefonum çalınca kim olduğuna bakmadan kulağıma götürdüm.

"Efendim?"

"Fethi, benim."

Eylem'in sesini duymak bile kendime getirememişti beni. Cevap verecek söz bulamadım.

"Kurtdereli'yi duydum."

Ismini duymak tekrar acıtmıştı canımı.

"Başınız sağolsun."

Tereddütsüz verdim cevabımı.

"Vatan sağolsun."

Kardeşimin parçaları bir araya toplanırken Çolak ininde mutluluk naraları atıyordur kesin.

Yumruklarımı sıktım. Bunun bedelini ödeteceğiz ona.

"Yapabileceğim bir şey var mı?"

"Hiç birimizin yapabileceği bir şey yok."

Içimden cümle kurmak bile gelmiyordu.

"Yarın törene gelecegim. Görüşürüz o zaman."

"Görüşürüz."

Telefonu kapattığımda Ateş'in seslenmesiyle kapıya doğru döndüm. Al bayrağımız sarılı tabut cenaze aracına geçiyordu. Gözlerimizin kırmızılığı yansıyordu sanki.

Arabaya binip askeriyeye geçtik. Yatağıma uzandığımda nasıl uykuya daldığımı anlamadım bile.

Sabah kendi kendime kalktığımda üniformamı giydim. Avluya çıktığımda Yavuz komutan ve Erdrm Yarbay oradaydı. Birkaç dakika sonra herkes gelmişti. Sıraya geçtiğimde sol tarafta Eylem'i gördüm.

Geride durmuş bizi izliyordu. Göz göze geldiğimizde gülümsemeye calıştı. Beni mutlu etmeye çalışsa da işe yaramayacağını ikimiz de biliyorduk. Komut gelince önüme dönüp Hazır Ol'a geçtim.

Sanki her şey hızlı bir şekilde olup bitmişti. Tabutun gelişi, eşinin ağlaması, oğlunun babasını sorması. Daha sonra omuzlarımızda taşımamız, hepsi bitmişti.

Yavaş yavaş dağılırken Eylem yanıma gelip koluma dokundu.

"Kötü görünüyorsun."

"Nasıl olabilirim ki? Kardeşim gözlerimin önünde parçalara ayrıldı. O pislikler birini daha aldı bizden."

"Anlıyorum ama kendinizi toplamanız lazım. Yakında operasyona çıkacağız."

Söyledikleri dikkatimi dağıtmıştı.

"Çıkacağız derken? Sen bizimle mi geleceksin?"

"Evet. Üst'üm haber gönderdi, Sebo'nun saklandığı yeri bulduk galiba. Yakın zamanda teyit edip çıkacağız. Erdem Yarbay'in haberi var zaten."

Elini tutup banka doğru çektim onu, oturunca yüzüne baktım.

"Sen daha iyileşmedin, nasıl çıkacaksın?"

Elimi sıkarken gözleri parladı.

"Ben gayet iyiyim. Sen yanımda olduğunda çok daha iyiyim."

Gülümsemek icin kendimi zorladım.

"Beni burada bekle, üstümü değiştirip geleceğim."

"Tamam."

Odama geçince üzerimi değiştirdim. Biraz hava almaya ihtiyacım vardı. Yanına gittiğimde dışarı çıktık. Konuşmadan yürürken kendimden emin bir şekilde elini tuttum.

Başını çevirip bana baktığında gördüğüm ifadeyle içten gülümsedim. Karabayır'da fazla seçenek olmadığı için hafif manzaralı çay bahçesine gittik. Çayın kırmızısı beni dalıp götürürken adımı duymamla silkindim.

"Üzgünüm duyamadım."

"Çayın soğuyacak."

Hafif ılımış çaydan bir yudum alıp dikkatimi ona verdim.

"Fethi senin için bir şey yapmak istiyorum. Lutfen söyle ne yapabilirim?"

"Kafamın dağılmasına ihtiyacım var."

"Tamam ne istersen o konu hakkında konuşalım."

Istediğim soruları sormanın tam vaktiydi.

"Senin hakkında konuşmak istiyorum. Merak ettiğim şeyler var."

"Pekala seni dinliyorum."

Elimi saçlarımdan geçirdim.

"Ailen ile aran nasıl?"

Ilk defa gözlerini kaçırmıştı benden. Sanırım hassas bir noktaya değinmiştim.

"Kötü ve bu konu hakkında konuşmak istemiyorum."

Israr ederek onu üzmek istemedim.

"Neden ajan olmayı seçtin?"

Gözleri uzaklara dalınca merakım artmıştı.

"Ailem konusunda şansım iyi olmadı. Okurken bile kendimi hayata bağlayacak en ufak bir şey, bir insan bulmaya çalıştım ama bulamadım. Dersleri salmaya başladım, gerçekten emek vermek istediğim bir detay aradım hep. Sonra bir gün askeri filme denk geldim televizyonda. Izlerken çok etkilendim. Kendimi düşündüm, yaşadığım ülkeye borçlu olduğumu hissettim. Ödemek için bu yolu seçtim ben de. Istihbarat ise akademiye girdiğimde tanıyıp cok sevdigim bir hocam sayesinde ilgi alanıma girdi. Daha sonra hep o alan için çalışıp başardım."

Sözleri bittiğinde dünya ile bağlantı kurup yeniden bana odaklandı. Söyledikleri beni etkilemişti.

"Böyle bir hikayen olacağını hiç düşünmezdim."

"Kimse göründüğü gibi değildir."

Ikinci kez kendiliğimden gülümsedim.

"Peki bir şey daha soracağım? Hic birini sevmedin mi?"

Cevabından korksam da sormadan rahat edemeyecektim. Başkasına böyle bakma ihtimali bile beni huzursuz etmeye yetiyordu.

"Biri vardı. Akademi de tek sevdigim, birlikte hayal kurduğum kişiydi."

Kendimi tutamayıp tekrar sordum.

"Peki ne oldu size?"

Acı bir şekilde gülümsedi.

"Hiç 'biz' olmadık. Görev için gitti."...

Korkar insan sevdiğini kaybetmekten,
Tam bulmuşken birden bire vazgeçmekten!....

Eyfet Savaş ve AşkWhere stories live. Discover now