Buluşma

878 54 8
                                    

Söz'ün ön izlemesini başa sarıp tekrar tekrar izleyen tek ben değilimdir umarım! O kadar özlemişim ki diziyi. Özellikle Avcı tabiki. Pazartesinin gelmesini iple çekiyorum bile denebilir.!!! Hepinize iyi okumalar! Beğenmeyi, söylemek istedikleriniz varsa yorum yapmayı unutmayın!!! Sizleri seviyorummmm!! Yıldız sizden bir dokunuş uzaklıkta!!!

(Bölümü okurken Duman-Yalnızlık Paylaşılmaz dinlemenizi öneririm)

Martı sesleri başladı yine. Gökyüzünde salınan, yemek arayan martılar. Rüzgar hiç etkilememiş sayılarını. İnatla devam ediyorlar uçmaya. Kulağımı rahatsız eden çığlıkları en ufak bir azalma göstermiyor.

3 aydır her sabah yaptığım gibi erken uyanarak çıktım evden. Anlamı olmayan bank artık benim olmuştu. Elimdeki simite kaydı gözlerim. Canım çekmese de alışkanlıktan yiyordum işte. Sırf yemiş olmak için.

Gülümsemek... Aslında ne kadar kolay bir hareket. İnsan mutsuzken bile yapabilir. Kızgın olsa bile yenik düşebilir sıcak bir bakışa. Ama ya kaybetmişse? O zaman olmuyor işte.

Bir ifade belirmiyor yüzünde. Hissetmediğinden yahut. Hiçbir duygu oluşmuyor yüzünde. Ben kaybettim oradan biliyorum bunları. Önce her şey mükemmeldi.

Görevimizi başarıyla tamamlamıştık. Devletimizi gururlandırmış, insanları kurtarmıştık. Sevdiğim kadın yanımdaydı ve elimi tutuyordu. Gökyüzüne baktığımda yıldızların ışıltısı parlatıyordu gözlerimi. Daha sonra işler değişti.

Önce hayatımı adadığım görevden vazgeçemeyeceğim için sevdiğim kadını kaybettim. Bana aşkla bakan gözlerini, sımsıkı tuttuğum ellerini kaybettim. Ardından görevimi, uğruna uykusuz kaldığım, yeri gelince ölümle burun buruna geldiğim mesleğimi kaybettim. Üniformamı çıkardım ellerimle, üzerinde yazan 'Kulaksız' yazısına bakarken içim gitti ama bırakmak zorunda kaldım, kaybettim.

Timin geri kalanı benden farklı değildi. Kapıdan nasıl çıktığımızı, gözlerimizin nasıl dolduğunu unutamıyorum. Hakkımız değildi yaşadıklarımız, elimizden bir şey gelmedi ama. Anneme ilk başta bahsetmedim olanlardan. Babam öğrenip evde bayram havası olana kadar. Yine ve yeniden çarpıp kapıyı çıktım evden.

Uzun zaman önce kiraladığım evde kalıyordum şimdi. Telefonun alarmı çalınca dikkatim dağıldı. Saat 9 olmuştu. Hemen kalktım banktan. İlk defa bugün iyi hissediyordum kendimi. Ekiple buluşacaktık. Kardeşlerime sarılacaktım uzun aradan sonra. Duş alış hazırlandım.

Yavuz komutan, Hafız, Keşanlı, Ateş, Çaylak, Aşık hepsini o kadar özlemiştim ki. Ailem olmuşlardı kısa zamanda. Tabi özleyip hiç haber almadığım biri daha vardı. Eylem...

Gittiğinden beri konuşmadık. İkimizde aramadık, mesaj atmadık. Kim bilir ne yapıyordur Fransa'da. Yeni görev için çok uzağa gitmiş olabilir. Ya da evinde oturup yemek yiyebilir. Hatta yeni bir sevgilisi bile olabilir. İhtimali bile canımı bu kadar yakarken hasreti alev almıştı yine içimde. Ne yaptığını merak ediyordum. Kiminle olduğunu, şu an nerede olduğunu, beni özleyip özlemediğini her şeyi merak ediyordum.

Sinirle ellerimi saçlarımdan geçirdim. Tam hayatım düzene girmişken, acılarımı, yaşadıklarımı unutmuşken yeniden savrulmuştum. Derin bir nefes aldım. Zihnimi boşaltmaya çalışarak evden çıktım. Kardeşlerimi görecektim birazdan. En azından birkaç saat düşünmek istemiyordum. Sadece yaşamak, içim biraz rahatlarken anın tadını çıkarmak istiyordum.

Eylem'den Devam: Kalbim, titreyen ellerimin inadına sessizce bekliyordu. Onu göreceğim an gelmişti sonunda. İçim ürperirken sakin kalmak için zorluyordum kendimi. Kapıdan çıktığında Zaman yavaşladı sanki. Hiç etrafa bakmadan direkt yürümeye başladı.

Eyfet Savaş ve AşkWhere stories live. Discover now