Fotoğraf

1.4K 79 7
                                    


Umarım beğenirsiniz!!! Okuyup beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın!!! Bölümü Zeynep Bastık- Fırça ile dinlemenizi öneririm. İyi okumalarrrr!!!

Eylem'in Bakış Açısı: Fethi ama bana göre namı diğer Avcı. Beni takip etmek için çantama verici yerleştirip yakalanmama sebep olan adam. Hiç tanımadığı halde yakalandığım için endişelenip beni kurtarmak için timi ikna eden adam. Gazeteci olup saçma heveslere kapıldığım için benden nefret eden, gerçek kimliğimi bilmeyen adam. Kendime itiraf etmek istemesem de etkilendiğim adam. Kollarımı kendime sarıp başımı dizlerime koydum. Fransa'dan beri peşinde olduğum Sebo'yu yakalamadan dönemem. Çolak'ın yanına gidip ona ulaşacakken planım başarısız oldu. Bu işe tek başıma nasıl devam edeceğim? Üst'üm izin vermediği için buradakilere de açılamıyorum. Üstelik onların gözünde hevesle bir katilin dibine giren salak kız olmak beni çıldırtıyordu. İçim daralırken akşam Fethi'yi göreceğimi hatırlamak zihnimdeki kara bulutları dağıttı.

Fethi'den Devam: "Kardeşim ben diyorum ki akşam toplanıp birlikte bowling oynamaya gidelim" "O ne demek la?" "Hani parmaklarını deliğe koyup ileride dizili olan lobutları devirmeye çalışıyorsun ya, dayıoğlu" "Ben öyle alengirli şeyler sevmem ağa. Ama illa çıkalım diyorsanız gidip türkü barda iki güzel ses dinleyelim" "Keşanlı sen nerede büyüdün acaba?" Ateş ve Keşanlı'nın muhabbeti hepimizi güldürürken Yavuz komutan gelince hemen toparlanıp ayağa kalktık. "Bakıyorum keyfiniz yerinde beyler?" Hafız cevap verdi. "Gençler işte komutanım." "Neyse Allah bozmasın, siz devam edin eğlencenize. Fethi gelsene" Beni çağırmasıyla onun ardından odadan çıktım. "Buyrun komutanım" "Şu gazeteci kız, neydi ismi?" "Eylem. Eylem Mercier." "İşte o kızla alakalı olabilecek bir şey bulduk. Çolak silahın başında durması için Sebo diye birine görev vermiş. Adam Fransa'dan gelmiş, birbirlerini tanıyor hatta kız onu arıyor olabilir." "Benden ne istiyorsunuz komutanım?" "Kızın ağzını ara. Sebo'yu tanıyor mu, onun hakkında bir bilgisi var mı öğren." "Emredersiniz" Selam verip üzerimi değiştirmeye gittim. Buluşmamıza yarım saat kaldığından acele edip çıktım. Kafeye geldiğimde Eylem'in oturmuş kitap okuduğunu gördüm. Seslenince kitabını kaldırıp ayağa kalktı. Hafifçe yanağından öperken bile kendimi çok kasmıştım. Oturduğumuzda garsonu çağırıp sipariş verdik. "Daha iyi görünüyorsun" "Dinlendim biraz. Sen nasılsın?" "Aklımdan o anların çıkması vakit alacak galiba. Gözümün önünde insanlar öldü ve ben de onlardan biri olabilirdim." Gözüm uzaklara dalarken istemsizce dile geldi içimdekiler. "Kolay geçmez yaşadıkların. İnsanı süründürür bir süre. Uykularından sayıklayarak uyanırsın, kan ter içinde. Gözünü kapadığında silah sesleri çınlar beyninde. Aynaya baktığında değiştiğini düşünürsün. Haberleri izlerken tuhaf olur için. Bileklerindeki ize bakıp uzaklara dalarsın." Kendimi toparlayıp sandalyede dik konuma geldim. "Çok samimi açıklamalardı bunlar. Hepsini yaşadın değil mi?" "Çoğunu" Kahvemden bir yudum daha alırken komutanımın sözleri geldi aklıma. "Eylem sana bir şey sormam lazım" "Dinliyorum" Derin bir nefes aldım. "Sebo diye birini tanıyor musun?" Az önce parlayan gözleri kararsada ne düşündüğünü kestiremiyordum. "Hayır" Cevap vermesi için uzun süre geçmişti. "Emin misin? Bu adam bizim için önemli. Çolak yapacağı saldırı için onu görevlendirmiş olabilir." Bakışlarını gözlerimden çekmiyordu. "Üzgünüm ama tanımıyorum. Sizin için araştırabilirim ama. Nerede olduğunu biliyor musunuz peki?" "Burada yani Karabayır'da olduğunu tahmin ediyoruz. İlk burada deneme yapacaktır." Başını salladı. "Yardımcı olamadığım için üzgünüm." "Yine de eğer bir şey öğrenirsen mutlaka bize haber ver" "Tamam" Saat ilerlerken konuştum. "Benim şimdi dönmem lazım, kalkalım mı?" "Olur" Garsona bakıp hesabı istedim. Ödeyince ayağa kalktım. Çantasını uzatacakken gördüğüm kitabı hemen elime aldım. "Silahlara veda. Bu kitabı çok severim." Sayfaları karıştırırken bir fotoğraf gördüm. Eylem ve onu öpen bir adam. Havanın ışık olmasına rağmen içimi ayaz kaplamıştı bir anda. Bakışlarımı çevirdiğimde gözleri büyümüştü. "Sevgilin mi?" "Eski sevgilim" Kendimi toparlamaya çalışıp fotoğrafı yerine koydum ve kitapla çantasını ona uzattım. Hızlı adımlarla kafeden çıktığımızda omuz üstümden bakış atıp "İyi geceler" diye mırıldandım. Birkaç adım sonra kolumdan tuttuğunda yüzümü çevirmeden durdum. "Fethi iyi misin sen?" "Gayet iyiyim" "Bak o fotoğraf eski yani bir anlamı kalmadı." Kolumu çekip gözlerine baktım. "Bana açıklama yapmak zorunda değilsin Eylem. Ayrıca beni geçtim kendini kandırma. Anlamı kalmasaydı hala okuduğun kitabın sayfa arasında olmazdı." Ellerimi cebime koyup uzaklaşırken bedenim kasılıyordu. Kendime söylemesem de o kız beni etkilemişti. Üstelik Açelya'dan sonra ilk defa hissetmiştim. Aklıma gelenler yüzünden başımı salladım. Olanları hatırlamak istemiyordum. İzleri silinmeye başlamışken tekrar karalamak nasıl iyi gelebilir ki? Karargaha gelip uzanacakken çağrı üzerine hemen toplantı odasına geçtim. Tim tamamlandığında komutan konuşmaya başladı. "Sebo'nun kaldığı evi bulduk. Karabatak şu anda önünde nöbet tutuyor, geldiğinde bize haber verecek. Onu göz altına almadan takip edeceğiz. Hepiniz tetikte olun, her an çıkabiliriz." Odama geçip uzandım. Gözlerim açık düşünürken uyuduğumu kalktığımda anladım. Gün yeni yeni aydınlanırken Ateş'in aramasıyla yatakta doğruldum. "Avcı şu gazeteci kızın fotoğrafını atsana bana hemen" "Dur bekle" Hemen bir fotoğrafını yolladım. "Ne oldu Ateş?" Sinirle küfrettiğini duydum. "Bu kız yine başını belaya sokmanın bir yolunu bulmuş. Az önce Sebo ile birlikte evden çıktılar, ben de peşlerindeyim"...

Eyfet Savaş ve AşkWhere stories live. Discover now