2. Bölüm

6.2K 357 90
                                    

Bazı insanlar anıları için yaşarlar. Anılarını yaşatmanın bir nebze olsun acılarını dindireceğini düşünürler. Fakat ben onlar gibi değilim. Anılarım bana acıdan başka birşey vermiyordu. Ailemin olmadığı bu ev, bu semt hatta bu şehir bile bana acı veriyordu. Buralar onlar varken güzeldi. Şimdi ise her şey değerini yitirmiş gibiydi.

"Afra sen ne dediğinin farkında mısın? Buradaki hayatını böylece bırakıp gidemezsin. Hem okulun ne olacak?"

"Ne dediğimin farkındayım Hande. Okulu bırakacağım. Burada yaşayamam anlıyor musun? Baktığım her yerde ailemi görüyorum. Canım yanıyor."

Buğulu gözlerini benden kaçırdığında, ona yaklaştım ve elini tuttum. Bu hareketime karşılık sadece susmakla yetindi. Kısa bir sessizliğin ardından konuşmak için dudaklarını araladı.

"Konağa yerleşeceksin ha." deyip göz kırptıktan sonra buruk bir gülümseme takındı ve sarıldı bana.

Kasabada dedemin konağı vardı. Dedem, ben doğmadan önce hayatını kaybetmiş ve o öldükten sonra da babam buraya yerleşmiş. Hayatım boyunca sadece birkaç kez gitmiştim oraya. Çok güzeldi ama kasvetli bir havası vardı.

"Konağa bakım yapılması gerekiyormuş. Birkaç işçi gönderttim bakım yapılması için. Bakım yapılana kadar burdaki işlerimi hallederim."

Konağın dışının oldukça bakımsız olduğunu hatırlıyordum. Bu yüzden dış bakımı tamamen yapılmadan oraya gidemezdim.

Kasabaya yerleşme fikri bana uzak gelse de buna ihtiyacım vardı. Yeterince acı çekiyordum. Burada kalmak, acımı hafifletmek yerine artırırdı. Okuma hevesim de kalmamıştı üstelik.

"Okulu Hakan yüzünden mi bırakıyorsun?" Bunun cevabını bende bilmiyordum. Aslında artık onu umursamamam gerekiyordu. Yüzünü görmek, onunla aynı çatı altında bulunmak istemiyordum. Ben onun için babamı karşıma almıştım. Bunu düşündükçe deli oluyordum. Karaktersizin biri için şefkatine hasret kaldığım babamı üzmüştüm. Gerçekten aşkın gözü körmüş. Bütün o uyarılara rağmen kimseyi dinlememiştim. Aptalın önde gideniydim.

"Hem onun yüzünden hemde okumak istemediğimden. Hem her gün kasabadan buraya okul için gelmek zahmetli olur."

Kasaba buraya oldukça uzaktı ve sürekli gelip gitmek zorluk çıkarırdı. Zaten bu şehre gelmek, ailemle olan anılarımı hatırlamak istemiyordum. Sanırım uzun süre buraya adım dahi atmayacaktım.

Hande destek olurcasına elimi tuttuğunda, gülümsemeye çalıştım. Şu sıralar en zor yaptığım şey buydu. Gülmeyi unuttum desem yeriydi.

"Neyse benim birkaç işim var. Eve gitmem gerekiyor. Daha sonra yanına uğrarım." Hande ayaklandığında bende ayağa kalktım ve ona sarıldım. "İyiki varsın."

Tavrıma karşılık kollarını bana sardı ve sırtımı sıvazladı. En zor zamanlarımda yanımda olduğu için ona minnettardım. O olmasaydı bu kadar erken ayağa kalkamazdım.

"Onca zaman yanımda oldun zaten. Biraz da kendine vakit ayır. Ben iyiyim, merak etme." Bu koskoca bir yalandı ama kendisine de vakit ayırması gerekiyordu. İnanmadığını ima eden bakışlar attğında zoraki bir gülümseme takınıp, "İyiyim. Gerçekten." dedim ikna edercesine. Son kez birbirimize sarıldıktan sonra odadan çıkıp, gözden kayboldu.

CİN KASABASI (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now