10. Bölüm

2.7K 161 22
                                    

Bazı anlar olur; ne kadar silmeye çalışsanda, onlar hep zihninin bir köşesinde pusuya yatıp, kendini hatırlatacağı zamanı bekler. O zaman geldiğinde ise zihnindeki çığlıklar düşüncelerini ele geçirir ve sadece tepkisizce susarsın.

"Kapıyı açmayacak mısın?" Elim kapının kolundaydı. Fakat o kolu aşağı indirecek cesareti kendimde bulamıyordum. Çünkü kapının arkasında benim dipsiz kuyum, karanlığım vardı. Bu yüzleşmeye hazır olmasam da, daha fazla uzatmanın yersiz olacağını düşünüp, kapının kolunu indirdim. Karşımda geçmişim, hatıralarım vardı. Sanki küllerinden yeni doğmuş, alevlenmeyi bekliyordu. Fakat ben o küllerden doğan kıvılcımın üzerime sıçramasına izin vermeyecektim.

Gözlerim kilitli gibi gözlerinde takılı vaziyetteyken, benden bir adım geride duran Hande, "Hoş geldin Hakan." dedi, sesi pürüzlüydü. Aramızdaki fırtınadan o da payını almıştı. Bu yüzden sesi pürüzlü çıkmıştı.

Hakan, gözlerini benden çekip, anın büyüsünü ya da donukluğunu bozduktan sonra tek kelime etmeden yanlarından ayrılıp mutfağa geçtim. Günler sonra ilk defa karşımda gördüğüm içindi bu kadar sancı. Yoksa çoktan bitirmiştim onu içimde.

"Afra, seni çok özledim. Sana bir kez sarılabilir miyim? Lütfen." Arkamdan işittiğim sesle, zihnimdeki sesleri susturup sese odaklandım. Sesindeki en ufak dalgalanmadan anlayabilirdim yalan söyleyip söylemediğini.

"Sadece bir kez, lütfen." Konuşmasına devam ettiğinde, ona bakmamakta ısrar ediyordum. Bu kadar kolay olamazdı. Kendime olan saygımı bu kadar çabuk yitiremezdim. Beni düştüğümde ayağa kaldıracak adam; ben yerde debelenirken, bir tekme de o atmıştı. Kalkamıyordum. Elimden tutan da yoktu zaten. Önce emeklemeyi öğrenecektim, sonra yeniden yürümeyi. Bunu nasıl başaracağımı bilemesemde tek başıma yapmalıydım. Annesi babası olmadan da, bir şeylere tutunarak ayağa kalkabilirdi bir bebek. Fakat öncelikle her şeyden önce bu lanetli kasabadan kurtulmam gerekiyordu.

"Ona zaman ver." Hemen arkasından geldiğini tahmin ettiğim Hande, onu geride bırakıp yanıma geldi ve eliyle kısa bir süre omzumu sıvazladıktan sonra, sofradaki son eksiklikleri de tamamlayıp sofradaki yerini aldı. Ben henüz yüzüne bakmaya cesaret edemezken, nasıl onunla aynı sofraya oturacaktım?

"Afra, neyi bekliyorsun?" Hande'nin ısrarlı bakışları işimi zorlaştırırken, usul usul masaya yaklaştım. Hakan'ın delici bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum. Onu görmezden gelerek ona en uzak olan sandalyeyi çektim ve masadaki yerimi aldım.

Üzerimde hissettiğim rahatsız edici bakışlar yemek yememi zorlaştırıyordu. Fakat ısrarla bakmamaya devam ediyordum. Bakmayacaktım da.

CİN KASABASI (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now