14. Bölüm

2.5K 143 60
                                    

Aradan ne kadar zaman geçtiğini bilmediğim bir vakitten sonra, kapalı olan bilincim yerine gelmeye başlıyordu. Gözlerimi kırpıştırarak bulunduğum yeri idrak etmeye çalıştım. Yabancı olduğum mekân gözlerimin önüne serilirken, başımı sağa çevirdim. Biri tanıdık, diğeri yabancı iki çift göz karşılamıştı beni. Genzimi temizleyip, uzandığım tahta sedirde doğruldum. "Neredeyim ben?"

Yusuf yanıma otururken, benim bakışlarım karşımdaki köşe minderinde oturan ürkütücü kadındaydı. Yusuf güven veren bir sesle dikkatimi çekmeyi başardığında bakışlarımı ürkütücü kadından çektim. "Güvendesin Afra. Sana yardım edeceğiz."

Son yaşadıklarımı hatırlamaya çalıştım. En son Hakan'ın beni aradığını, Hande ve kendisinin günlerdir bana ulaşamadığını söylemişti. Ardından duyduklarımın şokuyla merdivenlere koştuğumu hatırlıyordum.

Sonra..

Hakan, ya da Hakan sandığım bir yüz bana saldırıyordu. Tenime dokunuyor, dokunduğu yeri yakıyordu. Onu ittiğimi, fakat beni bırakmadığını hatırlıyordum.

Sonrası yoktu..

Yusuf'a dönüp zihnimdeki sorulardan birini yönelttim. "Beni sen mi kurtardın?" Aslında bu soru saçmaydı. Burada olduğuma göre o kurtarmış olmalıydı.

"Evet." dedi tok bir sesle. Ardından karşımızda oturan yaşlı kadına baktı. Aralarında garip bir bakışma geçtikten sonra, kadın bir şeyler söylemek için dudaklarını araladı. Lâkin içeride kopan bir uğultuyla konuşmaktan vazgeçip, bir şeyler mırıldanmaya başladı.

"Zümrüt neler oluyor?" Yusuf karşımda duran yaşlı kadına sesleniyor, kadın bize açıklama yapmak yerine gözlerini kapatmış kendi kendine bir şeyler mırıldanıyordu. Evin penceleri gürültüyle sarsılıp, tuz buz olarak yere döküldüğünde bir çığlık koptu dudaklarımdan. Ellerimi kulaklarıma kapatarak, odada oluşan gürültü ve uğultuların durmasını bekledim. Yusuf benim aksime, sedirde oturmaya devam ediyor, yaşlı kadının yaptığını yapıp dua okuyordu.

"Kûl e'ûzü birabbinnâs. Melikinnâs. İlâhinnâs. Min şerrilvesvâsilhannâs. Ellezî yüvesvisü fî sudürinnâsi. Minelcinneti vennâs."

Yusuf ve adının Zümrüt olduğunu öğrendiğim kadın durmadan bu sûreyi okuyorlardı. Onlar okumaya devam ettikçe uğultu azalıyor, ortam sakinleşiyordu.

Gürültü tamamen durduğunda ellerimi kulaklarımdan çektim ve nefeslerimi düzene sokmaya çalıştım. Zümrüt kısa bir yutkunuşun ardından, "Gittiler, şimdilik." dediğinde anlamsız bakışlarımı bir onun, bir de Yusuf'u üzerinde gezdiriyordum.

CİN KASABASI (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now