Bölüm 13 / Part -2

31.5K 2.1K 665
                                    


Vize haftası olanlara acınız acım diyerek başlıyorum söze. Benim için bu hafta ölüm gibi bir şeydi ama kimse ölmedi kıvamında geçti. Umarım ışık hızında en az hasarla vizelerden ve diğer sınavlarınızdan kurtulursunuz😇

Ve bu bölümü her zaman yanımda olan, beni hiç yalnız bırakmayan, yorumlarıyla yüzümü gülderen, biriciğim Nursevim'e ithaf ediyorum.

Seviliyorsunuz💕

Keyifli Okumalar Dilerim🐣

"Rica ederim. Aslında bana ihtiyaç yokmuş. Sen oldukça zevk sahibi ve yeni fikirlere açık birisisin. Ayna tavan fikri herkesin aklına gelmez sonuçta dimi?" seni kuyruğundan yakaladım Karamehmet. Şimdi söyle bakalım ev mi dizdik garsoniyer mi?

"Bu dönem evle ilgili çokça dergi karıştırdım. Bir tasarım dergisinde gördüm." Boğazını temizleyerek konuşmanı devam ettirmen hiç seni ele vermedi zaten. Neyse anlat sen seversin yalanı birtanem. "Hoşuma gitti."

"Anladım. Çok iyi fikir bende yaptırmayı düşünüyorum. Yakın zamanda evin genel havasını değiştirmeyi düşünüyoruz. İlham oldu bana da."

Koltuğunda oltaya gelmiş hamsi gibi kımıldıyor şu an. Ben, sana fantezi dünyası kaç bucakmış göstereceğim paşa torunu. Böyle bir şeyi benimle yaşama ihtimalin, senin o yaptığın saçmalıkları unutma ihtimalimden daha düşük. Hal böyleyken ne aynası, ne tavanı?!

"Şimdi sen öyle deyince kulağa çok da fonksiyonel gelmedi." Diyerek beni yıldırmaya çalışman çok hoş lakin ben, zaten akıl fikir sahibi bir insan olarak büyük Marmara depremi beklenen bir dönemde tepeme ayna koyarak ölüme kafa atmam.

"Sen bunu takılma. Ben elbet onu kullanacak alanlar bulurum." Ama bunu senin bilmene gerek yok Karamehmet.

Köprü trafiğine kalmış olan bahtsız bedeviler olarak çok sıkıcı bir yolculuktan sesleniyoruz sizlere. Mehmet son konuşmamızdan bu yana yaklaşık olarak beş telefon görüşmesi yaptı. 3 farklı dil konuştu. Güzel ana dilimiz harici bildiğim iki dili konuşuyor olması bana sonsuz kulak misafiri olma hakkı tanıdı ama neyse ki sadece iş konuştu da kendini bana köprüden atmak suretiyle öldürtmedi.

Köprüden sonra bizim semte dönen sapağı geçtiğinde sessizliğimi bozdum.

"Dönüşü kaçırdın Mehmet."

"Kaçırmadım." Ne demek kaçırmadım! Ee nereye gidiyoruz biz o zaman?!

"Bugün çok yoruldun. Yemek de yemedin tüm gün. Benim için yaptıklarının karşılığı olamaz tabi ama sana yemek yapmak istiyorum." Bana mı yemek? Ellerinle mi? Ay bir sıcak oldu arabanın içi. Bana bir şeyler oluyor.

"Çok incesin ama zahmet etmene gerek yok karşılık beklemiyordum." İncelikten kopacağım. İçimde latin dansı yapan bir dans gurubu var ama dışım bir İstanbul hanımefendisi tadında cool.

"Beliz sana sorduğumu hatırlamadığım her konuya itiraz etmen çok manidar. Bana gidiyoruz. " Boyu yetişmeyesiceye bak hele! Mehmet Asaf bu ara fazlaca emir mi veriyor, bana mı öyle geliyor? Sen hayırdır aslanım! Nereden bu cesaretin temeli?

"Mehmet, sakinlik hormonlarımı aldırma isteği uyandırıyorsun bende!"

"Ne tesadüf bende tanıştığımız günden beri öfke problemim olduğunun farkında değildim. Bu ara bolca nefes egzersizi yapıyorum sayende." Delinin zoruna bak ben ne yaptım be! O nefes egzersizlerin son nefesin olur benim damarımı attırtma.

İstanbul MasalıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin