Bölüm 14 / Part -2

27.9K 2.3K 442
                                    

Beklentileriniz ne yönde bilemem ama benim yazarken en keyif aldığım bölümdü şüphesiz😈

Multimediada ki şarkı size bölüm hakkında bir ipucu verebilir🙄

Geçen bölüm okurken kahkaha attığım yorumları da paylaşıyım sizlerle

Mehmet'i şarja takalım, pili bitmiş galiba.

Mehmet'i sıradan çinko karbon pil gibi buldum. Enerji yoktu adamda. Ben kaplan gibi atıl kıza diyorum ama o kaplumbağa gibi kabuğuna çekiliyor. Anlamadım bu işi.

Yorumlarınızı her zaman ki gibi merakla bekliyor ve sizi bölümle başbaşa bırakıyorum.Keyifli okumalar🐣

Seviliyorsunuz💕

Mehmet'in kucağında arabanın arka koltuğuna yerleştirilen ve her türlü itirazına rağmen emniyet kemeri takılı bir şekilde oturan Hale'yi düşündükçe birkaç sahne beliriyor gözümün önünde. İçim burkuluyor bir şeyler kursağıma diziliyor yutkunamıyorum bu düşünceyle. Mehmet'ten güzel baba olur diyerek kısaca özetlemiş olayım hayalimi. Mehmet'in çocukları çok şanslı olacak, hele o çocukların annesi kadir gecesinde falan doğmuş olsa gerek.

Çok uzun sürmeden en az Mehmet'in kaldığı ev kadar büyük bir villanın önünde durduk. Araba evin bahçesine girdiğinde evin kapısı açıldı ve kapıda karanlıktan dolayı yüzlerini seçemediğim iki insan belirdi.

Hale de arabanın durmasını fırsat bilerek hızla indi. Ben kendi kendime arabadan inmeden geceyi sonlandırma planları yaparken kapımın açılmasıyla şok oldum.

Ya Hale beni bir sal da! Ben aile fertleriyle şu an tanışmak istemiyorum. Şu an üzerimde el kadar bir elbise var farkındaysan ve bununla ideal gelin imajı çizemem. Daha mazbut giyindiğim bir günde görüşelim lütfen kapıyı kapat ve sessizce arazi ol rica ederim. Beliz yengen olduğumda sık sık sık görüşeceğiz zaten.

"Beliz Abla, üzülme tamam mı ben sana bizim okulda ki matematik hocasını ayarlayacağım. Hem çok yakışıklı, hem de hep gülüyor." Diyerek beni güldürüyor bacaksız. Allah iyiliğini versin Hale, nereden geldi şimdi bu aklına? Tamam, ben çocuk sahibi olmama yeminimi bozmadan git hadi.

Hale'nin açtığı kapıyı pervazından tutarak bize bakan Mehmet, küçük sincapın poposuna bir şaplak atıyor.

"Ya Mehmet dayı!" senin kızgınlığını, elini beline koyuşunu yesinler Hale.

"Sus bakıyım bacaksız! Sen git de annene ne hesap vereceğini düşün." Deyip kızın hemen arkasında- mantıken de arabada yayılan benim tam karşımda- ki kadını gösteriyor gözleriyle. Bende ayıp olmasın diye inmek zorunda kalıyorum. Of Hale of!

Oh be Sena değilmiş. Şükür o da bekar. Ben içimde sevinç naraları atarken kadın Hale'ye tatlı bir kızgınlıkla bakıp elini bana uzatıyor.

"Handan ben. Hale'nin annesiyim." Gülümsüyor oluşu içimi rahatlattı. Modern biri olduğu için kıyafetimi dert etmez diye düşünüp kendimi kandırıyorum şu an. Handan Hanım, stalklarımla edindiğim bilgilere göre Mehmet'in kendisinden büyük tek kuzeni.

"Beliz, memnun oldum." Gerginim sevgili okur anlasana. Yukarıda da izah ettiğim gibi kendisi aile büyüğü sayılır.

"Bizim ufaklık, sözünü geçiremeyince evden kaçmış. Yusuf'ta şehir dışında olunca Mehmet'e gitmiş. Şoför arayıp kursa gitmediklerini söylediğinde iş işten geçmişti. Sizi rahatsız etmemiştir umarım." Mahçup bir ses tonu var. Sanırım kızının bizim buluşmamızı böldüğünü zannetti. Yok canım ne rahatsızlığı! bizde uslu uslu oturuyorduk zaten diye içimde başlayan inkar cümlelerimi sağ olsun çikolata gözlüm dıştan tamamladı ve ana teması saçmalama abla olan bir konuşmayla konuyu kapattı.

İstanbul MasalıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin