10

24.7K 1.9K 1K
                                    

Evlerinin kapısı önünde dururken Bora'nın hazır olmasını bekliyordum. "Unutma, annen senden soğusun diye her şeyi söyle. Yoksa seni geri isteyecek. Sakın lazım olabilecek hiçbir şeyi bırakma, bu eve son gelişin. Ve... Korkma. Ben yanındayım." Son cümlemde bakışları bana kaydı, kısa bir an bana sarıldı, hemen ayrılıp kızararak kafasını çevirdi, zile bastı.

Kapıyı benden belki birkaç yaş büyük ama benden en az on santim kısa, esmer ve gerçekten yakışıklı sayılabilecek bir çocuk açtı. Hemen anladım Burak olduğunu. Çünkü Bora yürek yutmuş gibi kalmıştı. Burak bana bakmak yerine dimdik Bora'ya bakıyordu. "Nerdeydin sen? Endişelendik, okula bile gidemedim." Bora bana baktı, ufak ufak arkama doğru kaçmaya başladı. O an Burak'ın bakışları bana kaydı, çatık kaşlarla süzdü beni. "Sen kimsin?"

"Kim gelmiş Burak?" diye seslendi bir kadın. "Bora mı yoksa?" Ve koşan ayak sesleri. Orta yaşlı bir kadın ikimize bakıyordu şimdi. Bora bana kısa bir bakış atıp hızla içeri atıldı, koridoru aştı. Burak ona doğru adım atınca içeri dalıp Burak'ı omuzlarından yakaladım.

"Sen burada kalıyorsun orospu çocuğu. Bora'ya bir metreden fazla yaklaşırsan-"

"Sen kim oluyorsun lan?" diye kükreyerek bir anda beni omuzlarımdan tutup duvara gömdüğünde açıkcası feleğim şaştı. Beklemiyordum. "Sen kendinde bana küfür etme hakkını görebiliyor musun?"

"Sen kendinde ona vurma hakkını görebiliyorsun yani?" dedim kaşlarımı kaldırarak. Annesi nutku tutulmuş gibi bakarken Burak'ın gözleri kısıldı, hızla koridora ilerledi. Ben de peşinden. Bir odaya daldığında hemen ardından girdim. Bora bir çantaya kıyafetlerini tıkıştırıyordu gözyaşları içinde.

"Nereye gittiğini sanıyorsun sen?" dedi Burak iri gözlerle.

"Artık sana katlanamıyorum!" diye bağırdı Bora. Annesi içeri girdi ardından.

"Bora ne yapıyorsun?" diye bağırdı kadın ellerini yanaklarına koyarak.

"Özellikle sen!" dedi Bora işaret parmağını kadına doğru sallayıp. Hemen ardından eşyalarına döndü. "Senden nefret ediyorum. Bir adamın fahişeliğini yapacaksın diye tüm bu saçmalığa göz yumuyorsun! Ben gidiyorum! Bedenimi daha fazla işaretleyemeyeceksiniz!" Çantanın fermuarını kapatıp omuzladı, aceleyle yanıma yürüdü. Elimi Bora'nın sırtına koyduğumda Burak girdiği şoktan çıkıp üzerime atladığında bunu beklediğim için onu yakalarından tuttuğum gibi yere indirdim. Ayağa fırladı, tam üzerime atılacakken Bora girdi araya, ellerini Burak'ın göğsüne koyup ittirdi onu. "Yeter."

"O çantayı indir. Özellikle bu piçle bir yere gitmiyorsun." Burak... Kıskanıyor muydu? Burak onu seviyor diyebilirdim, dövmeseydi. Çünkü gözleriyle beni öldürürken Bora'ya bakışlarında daha farklı bir şey vardı. Ama seven insan vuramazdı ki.

"Bir daha sevgilime el kaldıracak olursan, mahkemeye gideceğim. Bedenime bıraktığın her izi tek tek gösterecek, her şeyi anlatacağım." Dur biraz... Sevgilim?

"Sevgilin?" diye bağırdılar aynı anda. Bora bana doğru adımlayıp elimi tuttu. Avuçlarının ter içinde kaldığını, deli gibi titrediğini o an fark ettim.

"Sevgilim. Bana vurmuyor, beni tehdit etmiyor, beni öpüp sevgi sözcükleri kullanıyor." dedi Burak'a bakarak. Sonra annesine baktı. "En önemlisi, bana inanıyor. Sonsuz bir güveni var bana karşı." Sizin yapmadığınızı o yapıyora mı getiriyordu? Bu bir sitemdi. Dahası, onlardan beklentileri... Burak'la aralarında neler dönüyordu? Bora Burak'ı mı seviyordu acaba? Yok artık! Ondan dayak yiyordu, dahası eşcinsel değildi.

"Sen..." diye mırıldandı annesi. "İğrençsin." Dudaklarımı birbirine bastırdım, Bora'ya kapıyı işaret ettim. Çantası sırtında çıktı dışarı. Burak hâlâ dümdüz bana bakıyordu o şok olmuş ifadeyle.

"Seni bulacağım. Ve hoş olmayacak." diye mırıldandı Bora odadan çıktığında.

"O günü heyecanla bekliyorum." diye mırıldandım. Ben de çıkıp Bora'yı kolum altına aldım. Apartmandan ayrılıp acele adımlarla sokaktan uzaklaştık, ağır çantasını alıp sırtıma attım.

"Kuzey, sakın onunla kavga etme, tamam mı?" Başımla hafifçe onayladım. Yolun ortasında durup karşıma geçerek beni de durdurdu. "Söz ver." dedi göğsümü izleyerek. Şüpheyle süzdüm onu.

"Ondan hoşlanıyor musun?"

"Hayır." dedi tereddütsüz. "Sana zarar vermesini istemiyorum."

"Bana hoşlanıyormuşsun gibi geldi." Çatık kaşlarla bakışlarını gözlerime çıkarttı. Aşırı nadir gözlerime bakıyordu. Şaşırdım.

"Hayır dedim!" Başımı diğer tarafa çevirip yutkundum.

"Eğer bana bir daha yalan söylersen... Eğer bir daha yalan söyler ve yakalanırsan en ufak bir şeyde bile seni tamamen bırakırım. Sen bu iş nereye kadar giderse oraya kadar benim odamda kalabilirsin ama yalan söylediğin an seni tamamen yok sayar, zihnimden atarım. Ne endişelenir, ne korurum seni." Tekrar ona baktığımda hafifçe irilttiği gözleri ve aralık ağzıyla bana bakıyordu.

"Söylemeyeceğim." Başımla onayladım.

"Şimdi soruma tekrar cevap ver. Ona karşı ufak bile olsa bir sempatin var mı?" Varsa ne değişecekti, ne yapacaktım bilmiyordum. Ama alacağım cevaptan da korkuyordum.

"Hayır." dedi yine tereddütsüz, hiç düşünmeden. İstemsizce ohladığımda şaşkınlıkla bana baktı yine. Yüzümdeki rahatlamış ifadeyi görmesini istemedim, onu kollarım arasına çekip sarılarak gülümsememi sakladım. O ise habersiz, kollarım arasındaki yerini alarak sıkıca sarıldı belime. "Sen mükemmelsin Kuzey. Söz veriyorum, ne istersen yaparım. Sadece yanımda kal."

*

"Annem nasıl geçtiğini soracak. Birazdan gelir eve." diye mırıldandım saate bakarken iç geçirerek. Bora gözlerini kırpıştırarak bana baktı.

"Ne diyeceğiz?"

"Uydur bir şeyler, sen seversin yalanı." Kaşlarını çattı, kollarını göğsünde birleştirdi.

"Sen de yalancı ilan ettin beni iyice hee..." diye homurdandı. Güldüm.

"Sevgilim." Bir anda iri gözlerle başını bana çevirdi, o surat alev aldı. "Beni öpüp sevgi sözcükleri kullanıyor." diye tekrar ettim bakışlarımı tavanda gezdirerek.

"Kendinden soğut dedin!" diye bağırdı kıpkırmızı bir suratla. Kahkaha attım.

"Tamam tamam, utanma. Çok iyiydin." En çapkın gülümsememi oturttum dudaklarıma. "Bir ara gerçekten sevgili olsak nasıl olurdu diye düşündüm hatta."

"Kuzey!" diye bağırdı yumruğunu havada sallayarak. Yine de o surat hâlâ kıpkırmızıydı. Çiller yine kül yığınını andırıyordu. Bora'nın güzel suratı sonbaharı çağırıştırıyordu. En sevdiğim mevsimi... Bu sevimliliğe ne yapılırdı ki kızdırmaktan başka?

Ve annem odama girdi, Bora yine yeteneğini konuşturdu. Bu çocuk yalan söylemekte cidden ustaydı.

Sobe (Gay)Where stories live. Discover now