23

23.7K 1.6K 608
                                    

Yatakta uzanıyorduk karanlıkta. Elektrikler gideli bir saate yakın bir süre geçmişti. Bir saattir öylece tavanı izliyor, parmaklarımı koluma yatan çocuğun kıvırcık saçlarında gezdiriyordum. "Gerçekten sinirlenme nedenin neydi?" diye mırıldanarak böldü sessizliği.

"Mustafa'yla arandaki ilişki. Normal gelmiyor."

"Cidden bu mu yani?" diye mırıldandı hafif şaşkın bir sesle. İç geçirdim.

"Bunu gün boyu fark edememiş olman senin aptallığın."

"Ordan bakınca müneccime mi benziyorum? Sen söylemediğin sürece nasıl bilebilirim ki?" Dudaklarımı birbirine bastırdım. Cidden? Açık açık onlara dönüp sizi kıskanıyorum, birbirinize çok yaklaşmayın mı demem gerekiyordu?

"Seninle sevgili bile değiliz. Bunu nasıl dile getirebilirdim ki?"

"Bu senin suçun." diye mırıldandı. Dudaklarımı tekrar araladım sakince.

"Bana karşı hislerin olduğuna emin misin sen? Mustafa'yla takıldığında çok mutlusun ama benimleyken gülümsemiyorsun bile." Cevap gelmedi bir süre. İkimiz de sessizliği dinledik.

"Neden senden hoşlanmam imkansızmış gibi davranıyorsun?"

"Seni kurtardığım için bana minnet duyuyor olabilirsin. Bir heves benden hoşlandığını sanıyor da olabilirsin." Yavaşça doğruldu yatakta. Oturarak bana doğru döndüğünü hissederken biraz önce saçları arasında gezinen elimi göğsüme bıraktım.

"Ne hissettiğimi iyi biliyorum ve bu tutumun hoşuma gitmiyor." Kollarımı açtım yavaşça.

"Tamam, kızma." Kollarım arasına girip başını boyun girintime soktu. "Mustafa'yla o gün ne oldu cidden?"

"Hiçbir şey. Bir daha sorarsan kafanı klozete sokarım."

"Peki bugün yemek yerken aranızda yaptığınız muhabbet? Hani ben duymayayım diye sustuğunuz..."

"Aptalca bir espiri. Duymanı istemedim çünkü senin somurtmanla ilgiliydi." Cebimden telefonumu çıkarıp flaşını açtım, ayağa kalkıp bir kağıt ve kalem çıkarıp çalışma masama geçtim.

Ben Bora Kaya olarak yemin ederim ki Kuzey'le herhangi bir sebepten ötürü ayrılacak olursak onunla arkadaşlığımı devam ettireceğim ve evinden kendi ayaklarım üstünde durabilene dek asla ayrılmayacağım. Eğer bu kurallara uymazsam Kuzey'in beni eşek sudan gelinceye dek dövmesine ve yaşadığıma pişman etmesine izin veriyorum.

Kağıdın sağ üst köşesine tarih attım. Sonra da Bora'ya uzattım. "İmzala şunu." Eline kalemi alırken kağıdı flaş ışığı altında okudu, dudaklarına bir gülümseme oturtup kağıdı imzaladı. "Bunu saklayacağım." diye mırıldanıp kitaplığıma uzandım. Sobe adlı kitabı avucuma alıp kağıdı katlayarak arasına sıkıştırdım, kitabı kitaplığa bıraktım.

"Bir dakika, bu neydi tam olarak?" Ona yavaşça dönüp kollarımı göğsümde birleştim.

"Bir çeşit anlaşma." Hâlâ ağzı aralık bana bakıyordu.

"Onu biliyorum. Yani şey demek istedim. Biz şimdi seninle..." Kaşlarımı kaldırdım. Başını iki yana sallayıp yatağa uzanarak bana arkasını döndü. "Boşver, saçma bir şeydi."

Yavaşça yatağa adımlayıp arkasına uzandım, elimi tam kalbi üzerine koydum ve dudaklarımı kulağına uzatıp fısıldadım. "Sobelendin. Artık benimlesin."

*

Bora'yı bileğinden yakalamış, çekiştiriyordum. Dudaklarında ufak bir tebessümle bileğine sıkıca tutunan elime bakıyordu. "Gelmedik mi daha?"

"Çok az kaldı." diye mırıldandım ona gülümsedikten hemen sonra önüme dönerek. Vee... Geldik.

Denize bakan sahilde gerçekten gözlerden fazla ırakta bir köşede bir bank vardı. Hemen arkasında çalılıklar vardı ve bolca ağaç barındıran huzurlu mekanda kendimizi en rahat hissedebileceğimiz yer orasıydı. Karşımızda deniz, arkamızda ağaçlar, sol tarafımızı bir duvar kapatıyordu ve sadece sağımız açıkta kalıyordu. Ama bulunduğumuz alandan çok fazla insan geçmediği için rahat edebileceğimizi düşünmüştüm.

Banka otururken sahile dikti gözlerini. Bir an burnunu kapattı ve derince nefes aldı. Tuzlu su kokusu yoğundu ama hemen arkamızdaki bahçeden çiçeklerin kokusu da minimum oranda vuruyordu. Bana dönerken dudaklarındaki o küçücük gülümseme hafifçe genişledi. "Buraya genel olarak tek başıma, kafa dinlemeye gelirim ama..." diye mırıldandım.

"Gideyim istersen?" dedi dönüş yolunu işaret ederek alayla. Gülümseyerek kolumu omzuna atıp göğsüme yasladım onu.

"Bu sefer yanımda buradan daha çok huzur veren bir şey getirdim." Kolunun birini yavaşça belime dolayıp iyice sokuldu bana. Önceki gün çıkmaya başlamıştık. İlk dakikasında falan uyuyakalmış ya da utancından uyuyor gibi yapmıştı ama sonrasında gerçek rüyalara daldığı kesindi. Sabah kahvaltıdan sonra üzerimizi giyinmiştik ve onu resmen sürükleyerek buraya getirmiştim.

"Gözlerimi kapayana dek görmek istediğim tek yüz seninki." diye mırıldandı bir anda. Post-Ite yazdığı şey... Başımı eğip ona baktığımda hafifçe kızaran yanaklarını saklamaya çalışıyordu. "Senin içindi. Söyleyince basit geliyor ama ben... Artık sensiz yapamayacakmış gibi hissediyorum. Senden birkaç dakikalığına bile uzak kalmak eziyet gibi geliyor. Seni başkalarıyla görmeye katlanamıyorum. Bazen geceleri uyanıp seni izliyorum ve mimiklerini inceleyerek ne gördüğünü tahmin etmeye çalışıyorum. Gülümsediğin zaman rüyalarından kıskanıyorum seni. Surat astığında ise nefret ediyorum onlardan. Her halükarda rüyalarından pek hoşlanmıyorum." Hafifçe kıkırdadı. "Bazen ben de surat asmana neden oluyorum. Hatta genel olarak sana sorun çıkarıyorum. Belki çok seven birisi canını sıkmamak için uzaklaşır ama ben senden kopsam ölecekmiş gibi hissediyorum. Seni mutlu etmek istiyorum ama sonra kendime bakıp sen kimsin ki diyorum. En azından üzmeyeyim diyorum ama onu da beceremiyorum. Bazen kendimden nefret ediyorum ve-"

"Seni seviyorum." Başını hızla kaldırıp bana baktı. Utanınca kızaran insanlardan değildim ve utanmıştım ama kendimi mimiklerimle ele vermekten korktuğum için bakışlarımı denize çevirdim. "Seni isterken sana bir şey söylemiştim." Elimi başımın üzerine koydum. "Burayı dolduracak birine ihtiyacım vardı. Ama sen burayı da aldın elimden." dedim elimi bu sefer kalbimin üzerine koyarak. "Ona bazen küçük eziyetler de etsen incittiğin tüm o noktaları bana sarılarak eskisinden de sağlıklı hale getirebiliyorsun. Benim için büyü gibisin. Tek bir bakışın bile yetiyor biliyor musun? Aklımı başımdan alıyorsun Bora." Ona gülümsedim. "Ve beni üzdüğünü söylüyorsun. Belki dünya üzerinde beni tek bir sözüyle incitebilecek tek insansın ama aynı zamanda tüm yaralarımı sarabilecekmişsin gibi hissediyorum. Dün beni çıldırtacak kadar sinirlendirdin. Günün sonunda yine kollarım arasında uyudun ve ben dünyanın en mutlu erkeğiydim. Hayatımda hiçbir ana değişmeyeceğim anlar var. Yüzde doksanı senin kollarım arasında uyuduğun geceler aslında. Kalan yüzde onu ise seninle ilk karşılaştığım soyunma odasında göğsüme göçtüğün an. Sen benim için hırsızdın o an. Tişörtümü kapmış gidiyordun. Tabi yakalandın." Gülerek bakışlarımı yüzüne eğdim. "Beceriksiz bir hırsız olduğunu düşündüm. Ama aslında hayatıma tişörtümü çalmak için değil, daha fazlası için girmişsin. Önce aklımı aldın, sonra kalbimi. Şimdi tamamen seninmiş gibi hissediyorum. Ve geleceğimi de çalmanı umuyorum." Gözleri suratımı turlarken elini yavaşça yanağıma koyup okşadı.

"Senden sana bir şey bırakmayacağım." Gülümsedim.

"İşte bu." Dudaklarımız arasındaki mesafe yavaşça kapandı ve sevgililiğimiz üzerine ilk öpücüğümüzü aldık. Belki bedenim çok kişiyle lekelenmişti ama yalnızca bir insan beni öperken lekelenir gibi değil de temizlenir gibi hissetmiştim. Bora benim için aşk değildi. Bora dünyada henüz isim bulunamamış bir şeydi. Özeldi.

Sobe (Gay)Where stories live. Discover now