Bölüm 9

20.6K 454 101
                                    

Şiddetli bir gök gürültüsüyle uyanmak herkese sunulan bir nimet değil, değil mi? Hani şu gürültüden sonra ürperen iç, bir yerlere saklanma isteği, yorganın altına girme dürtüsü... Hepsi şimşek çakmasından ve bu iç gıdıklayıcı gürültüden korkan birçok kızın aksine huzur veriyor bana.

Yorganı üzerimden sağa doğru atarak doğruldum. Gözlerimi sol tarafımda kalan cama çevirdiğimde açık olduğunu gördüm. Tabii ya, öyle düşünceli bir annem var ki gece ben üşümeyeyim diye camı kapatmış(!) Yatağın sıcak yüzeyini terk ettim ve yağmurun içeri girmesine izin veren açık camın önüne gittim. Öyle derin bir nefes çektim ki içime, akciğerlerimin ağzı olsaydı oksijen bolluğundan dolayı isyan çıkarabilirlerdi.

Elimi yüzümü yıkayıp üzerimi değiştirmem ve odayı toparlamam çok zamanımı almadı. Bu evin içinde, uyanır uyanmaz görmek istediğim iki kişi vardı; babam ve abim. Ve biliyordum, kısa zaman sonra ikisi de kalmayacaktı. Bense yüzünü görmeye artık tahammül edemeyeceğim kadınla yaşamaya mahkum olacaktım. Belki de... Belki mi? Belki kelimesinden nefret ederdim aslında; kullanmaya yeniden başladıysam umut kutumdaki umutlar azalmaya başlamış demektir.

Kulaklarımı dış dünyaya kapatmış ve algı sistemimi yalnızca düşüncelerime açmıştım sanki; fakat sonra dipten gelen sesler böldü düşüncelerimi. Parmak kemiği ve kapı kombinasyonundan oluşan ses, ardından tok bir adam sesi... "Kumsal! Uyandın mı?" Hafif heyecan yüklü saliseler bana eşlik ederken belli belirsiz eğildim ve kalın siyah külotlu çorabımın dizlerini düzelttim. İçime uzun kollu siyah bir kazak, külotlu çorabımın üstüne ise belimde başlayıp dizlerimde biten havuz mavisi bir etek giymiştim. Kıyafetleri bedenime iyice oturttum. "Giyindim bile!" diye seslendim odanın diğer ucundaki kapıya ulaşmaya çalışırken.

"Baba?" dedim kapıyı açtıktan sonra karşımda üniformalı bir Menderes görmenin şaşkınlığıyla. "Erken ayrılmak zorundayım." Az önce düşündüğüm şey, bu kadar erken olmamalıydı. "Ayrıca, çok üzgünüm Kumsal; ama abini de özel bir hastaneye yerleştirmek zorundayım. Evde kalamayacağını biliyorsun." Bir hayal kırıklığı iyi olabilir; iki hayal kırıklığı ise büyük ve ağır bir kayanın üzerinize düşüp sizi paramparça etmesinden de beterdir. 

"Daha abimle bir gün bile geçirmedim! Onunla oturup konuşamadım bile!" Abimin şu an ne yapıyor olduğunu bilmiyordum, konuşulanları duyması ve etkilenebilecek olması beni endişelendirmişti ama sesimi yükseltmeden de edememiştim. Babam hoşgörülü bir sebatla sağ elini sol omzuma yerleştirdi. Ayağımda ayakkabı olmadan karşısında oldukça kısa kalıyordum. "Kızım, inan bana her şeyi anlıyorum. Bu evde de yaşanan her şeyi biliyorum, uzakta da olsam..."

"Nasıl?" diyerek sözünü böldüm. "Biliyor musun?" Alacağım tüm cevaplar beni korkutacak derecedeydi. "Annen çok iyi bir anne olmayabilir; kimi zaman sana olumsuz davranışlarda bulunduğunu elbette biliyorum." Gizli şekilde soluklandım. Dışımdan biliyor olmamasını dilerken içten içe biliyor olmasını istiyordum. Şayet bu gizli ilişkiyi öğrenmesinin zamanı geçerse, öğrendiğinde yıkım daha büyük olabilir. Ya da zamanının geçmesi bir yana öğrenmesinin zamanı hiç gelmemiştir bile belki de. Belki ya, yine belki; çünkü umut tükeniyor. "Ama o senin annen, kızım."

"Baba dayanamam." dedim kaşlarımın kenar kısımlarını aşağı indirip iç kısımlarını yukarı kaldırarak dilenme ifadesi alırken. "Sen güçlü bir kızsın Kumsal. Abin iyileşecek, ben seferden döneceğim ve her şey mükemmel olmaya başlayacak." Mükemmel olduğunda büyüsü bozuluyor her şeyin aslında; bir şey mükemmel olursa sonrasında felaket kaçınılmaz oluyor.

İki elini şakaklarıma yerleştirerek güvenilir büyüsünün hislerime nüfuz etmesini sağladı. Eğilerek alnıma sıcak bir öpücük kondurdu. O öpücük beni güven ırmağında sürüklerken gözlerimi hafifçe kapattım. "Beraber kahvaltı yapmayı çok istiyordum, ama acil bir şekilde çıkmam gerekiyormuş yola benim biricik kızım." Bu uzun cümleyi duyana dek gözlerimi açmamıştım. Gözlerimi açtığımda aynı öpücüğü gibi baba sıcaklığıyla kavrulmuş bir çift koyu yeşil gözle karşılaştım. "En azından abime veda edeyim." dedim ve ellerini başımın iki yanından çekmesini bekledim. "Abin arabada, beni bekliyor."

Kalbini Aya VerOù les histoires vivent. Découvrez maintenant