14

17.6K 1K 55
                                    

Sevdiğin adamın yüzünü günlerce görmemek içini yakarmış meğerse insanın. Özlemle geçen günler bir umutla başlarmış sabaha ve bir umutla gece olurmuş ardından. Bende sevda hastalığını en derinden yaşayan Rabbimin bir kuluydum işte. Bir sevda nasip olmuştu minik yüreğime, her an onu görme arzusu ile dolup taşan. Tayyibi görmeden geçen günler birbiri ardına dizilirken, bir bahane bulup da sahafa uğrama planları yapmaya başlamıştım bile. Birkaç gün önce olsa Didemi bahane eder çıkardım rahatlıkla oysa şimdi bizim ufaklık yeni evine ve yeni ailesine alışma evresi yaşıyordu. Ne yapsam da görüşsem diye uyandığım sabahlarda Tayyibin cami yolunu gözlüyordum. Bazen, koşarak yanlız başına çıktığı sabahlarda birkaç saniyede olsa başını kaldırıp pencereme bakmayı eksik etmiyordu. Rabbim affetsin Feyzan kuluna bu yetmiyordu artık.

Ben planlar yaparken nihayet hissetmiş olacak ki bir öyle vakti çalan kapıyı koşarak açtığımda uğruna yandığım akşam gözlerle buluşuyor gözlerim. Heyecan bedenimi ve ruhumu ele geçirirken ben titreyen ellerimi eteğime bastırıyorum.

" Selamın aleyküm."

Tatlı gülümsemesi başımı döndürmeye yetiyor. O gülümsüyor, ağaçlar yeşeriyor, çiçekler açıyor...
O gülümsüyor yağmur sonrası bir gökkuşağı beliriyor semada.

" Aleyküm selam, buyur geç içeri."

Minnetle boynunu eğiyor nişanlım ve ayakkabısını çıkarıp içeriye geçiyor.

" Teyzem yok mu?"

" Salonda nakış işliyor, sana damat bohçası olacakmış."

Ikimizin de yüzü gülerken ayakkabıları çevirip kapıyı kapatıyorum ardından. Çıkardığı kabanını portmantoya asmasını, o sırada gerilen kol kaslarını izlerken buluyorum kendimi. Bir anda dönmesi ile göz göze geliyoruz, utanarak yere indiriyorum gözlerimi o da daha fazla utandırmak istemiyor olacak ki salona geçiyoruz peşi sıra.

" Selamın aleyküm teyzem, nasılsın kurban olduğum."

" Aleyküm selam, kuzum hoşgeldin ne iyi ettin de geldin yüzünü göremez olduk ilk göz ağrım."

Tayyip annemin elini öptükten sonra hemen yanına oturuyor. Onlar birbirleri ile hasret giderirken bende karşı kanepede gözlerimin hasretini gideriyorum. Bu günleri yaşamak ne büyük mutlulukmuş meğer.

" Affet teyzecim, kızı aldı kaçtı gibi oldum değil mi? Ama vallahi gelmeyi çok istedim, yanlız sahafı yeni açmış olunca boş bırakmak da olmuyor. "

" Olsun oğlum olsun önemli değil biz affederiz de bu kız pencerelerden ayrılmaz oldu onu ne ederiz bilmem."

Annemin sözleri ile ben yerin dibine girerken, onlar durumdan memnun gülüyorlar bu halime. Yavaştan kaybolan heyecanım tekrar canlanıyor bir anda.

" Aşk olsun anne, düşman yapmaz bunu."

" Aaa delinin zoruna bak bişey dedik sanki, laf yetiştirme de kahve yap hadi."

" Yerin dibine batır anne." derken arkamdan gelen gülüşme seslerine aldırmadan mutfağa girip cezveyi alıyorum elime. Olacak şey mi şu annemin yaptığı, insan kızını böyle rezil eder mi hiç nişanlısına. Ama annem ve Tayyip bir araya gelince böyleydi işte şaka etmeyi, bizlerle uğrasmayı çok severlerdi. Neyseki bu duruma alışık olduğumuzdan kafaya takmıyor iki dakika sonra unutuyorduk. Bunları düşünerek hazırladığım kahvelerle salona girdiğimde annem daha da neşeleniyor.

" Feyzan kızım bak Tayyip ne diyor?"

Kahveyi anneme uzatırken " ne diyor yine diyorum." Hafif kızmış gibi dönüp Tayyibe bakıyorum ardından. Kesin bir şaka yatıyor bunun altında diye düşünürken, Annem tekrar söze giriyor.

İMAM (Tamamlandı)Where stories live. Discover now