24

10.8K 721 13
                                    

*** Feyzan ***

2 gün sonra...

Sonunda güneş ışığına çıktığımda gözlerim kamaşıyor. Istemsizce elimi gözlerime siper ediyorum. Karşımdaki tanıdık yüzleri görünce içim ferahlıyor.

" Gül abla,

Mehmet amca,

Fatih abi,

Rukiye..."

Hepsinin adını tek tek saymak istiyorum ama gözyaşlarım buna engel oluyor. Yarabbim çok şükür ki bu günü bana bahşettin. Karşımda durmuş beni izleyenler arasında Tayyibi arıyor gözlerim, göremeyince bir hüzün çöküyor gönlüme... Benden vaz mı geçti yoksa? Ama yok Tayyip böyle birşey asla yapmaz, bir dakika annemler ve teyzemlerde yok ortalıkta hayırdır Inşallah. Uçarcasına hızlı adımlarla yakından tanıdığım teyzelerime, ablalarıma benden yaşça küçük olan çocukluk arkadaşlarıma sarılıyorum. En nihayet Rukiyeye sarıldıktan sonra soran gözlerle Fatihin yüzüne bakıyorum.

" Korkma, Tayyip seni terk eder mi hiç? Haberi yok seninkilerin çıkacağından süpriz olacak."

" Peki nasıl oldu bu bir anda?"

" Boşver nasıl oldu hadi bir an önce gidelim mahalleye."

Başımı olur anlamında sallıyorum ardından arabalara doluşup mahallenin yolunu tutuyoruz. Yol boyu etraftan gözümü alamıyorum meğer bu güzelliklerin hic de farkında değilmişim. İnsan kaybedince anlıyor gerçekten herşeyin değerini anlaşılan...

" Nasıl oldu bu anlatmayacak mısınız bana?"

" Mahalle halkı olarak senin adına şahitlik ettik kardeşim, ihbar eden kişinin sana iftira ettiğini bir şekilde kanıtladık. "

" Ama nasıl?"

" Boşver sen, hadi geldik bak koş evine."

O sırada aylar önce hevesle döşediğim açık mavi boyalı evimin önünde duruyor araba. Kapısını açıp kendimi dışarı atıyorum. Kapının önündeki saksılardaki çiçeklerim ne kadar da büyümüş ben yokken...

Kapının tokmağına varıyor elim usulca, tık tık...
İçeriden gelebilecek selseri duymak için kulak kabartıyorum. Bir iki saniye sankinsaatler gibi geçiyor, kapı açılmıyor. Arkamda duran Fatih ve Rukiyeye bakıp yeniden kapının tokmağını vuruyorum. Bu kez daha bir ısrarcı çıkıyor ses, tak tak tak...

Geçen bir kaç saniyenin ardından içeriden ufak bir tıkırtı duyuluyor, ardından da Tayyibin sesi geliyor kapının ardından...

" Kim o?"

Ben gelen sesi hafızama kazıyıp bu an için bile Rabbime şüküre yönelmişken Fatih atılıyor.

" Benim kardeşim, Fatih."

" Hoşgeld..."

Kapı ardına kadar açılıyor, Tayyip birşeyler söyleyecek oluyor lafı hava da asılı kalırken gözlerimiz buluşuyor en nihayet.

" Aman Allahım Feyzan, bu senmisin gerçekten."

İnanmayan gözlerle bana bakan kocamı başımla evet anlamında onaylamamla beni kollarına alıp sarıp sarmalaması bir oluyor. Ah ne kadar ihtiyacım varmış meğer bu duyguya, onun kollarına sığınmaya...

Herşeyin bittiğine ve yine onun huzurlu kollarında olduğuma inanmak o kadar güç ki, kendimi bir rüyanın içinde hissediyorum. Sessiz bir dua yükseliyor içimden, Allahım ne olur rüya ise hiç uyandırma...

Dakikalarca sarılıyoruz birbirimize evimizin kapısının önünde, insanların orda olduğunu ve bizi izlediğini bile unutuyorum bir ara...

" Bu nasıl oldu, neden benim haberim yoktu çıkacağından?"

" Bende bimiyordum ki, ama anlaşılan dostlarımız biliyormuş. "

Dönüp arkamda duran mahallelilere bakış atıyorum. İnsanın böyle dostlarının olması ne büyük mutluluk Yarabbim.

" Anlatırız azizim, siz bi hasret giderin hele konuşuruz. "

" Eyvallah kardeşim."

Kalabalık iyi dilekerini sunup, hafiften evlerine doğru yol almaya başlarken Tayyip de eve girmem için kapıyı iteleyip kenara çekiliyor. Eli bir an olsun elimi bırakmazken şu an eve girmek yerine yapmam gereken başka birşey olduğu aklıma geliyor.

" Tayyip?"

" Efendim güzel gözlüm."

" Annemlere mi gitsek önce?"

Haklı olduğumu düşünen kocam, bunu nasıl daha önce düşünmedim der gibi işaret parmağını alnına dokunduruyir muzipçe gülümserken. Ardından uzanıp koridordaki portmantodan anahtarı alıyor ve tekrar evin dışına çıkıp kapıyı kapatıyor.

" Haklısın karıcım, hadi gidelim."

İMAM (Tamamlandı)Where stories live. Discover now