15

15K 1K 23
                                    


" Bunu benden nasıl saklarsın Tayyip? "

Fatihin elindeki kağıdı bana doğru fırlatmasıyla sahaf dükkanının kapısının önüne çakılıp kalıyorum. Ne olduğunu idrak etmeye çalışırken yerde duran kağıda takılıyor gözüm ve o anda neler olduğunu anlıyorum.  Fatih bana yazılan 3. mektubu bulmuş ve okumuştu. Şimdi cevap bekleyen gözleri öfke doluydu.

" Tayyip sana diyorum bunu benden nasıl saklarsın? "

Kafamı toplamak istercesine yerdeki kağıdı alıp masamın üzerine koyuyorum mantomu çıkarıp masanın yanındaki askılığa asarken Fatih ile bir kez daha göz göze geliyoruz. Şiddetli öfkesinin giderek artarken yerime oturuyorum.

" Otur kardeşim, lütfen. "

" Aklım almıyor Tayyip bu bu nasıl olabilir? Yılarca dost bildiğimiz insanlar bunu bize nasıl yapabilir? Rukiye yıllarca evlat acısı çekti. Biz gözlerinin önünde acı çekerken bu nasıl olabilir?"

Yerden göğe kadar haklıydı Fatih, Bekir abi asla yapmaması gereken bir şey yapmıştı. Rukiye ve Hasret abla aynı gün aynı hastanede doğum yapmışlardı ve Rukiyenin bebeği ölü doğmuştu daha doğrusu bizler öyle sanıyorduk ta ki Bekir abinin üç mektup yazıp kayıplara karışmasına kadar...

Olaysa aslında tam tersiydi. O gece Hasret ablanın bebeği ölmüş ve doktorlar bir daha çocuğu olamayacağını söylediğinde Bekir abi çok büyük bir cahillik ederek Fatih ve Rukiyenin bebeğini alıp bir hemşireye de ellerinde ne var ne yoksa vererek onlara çocuklarının öldüğünü söylettirmişti. Hasret abla bebeğine sarıldığını sanarken Rukiye ve Fatihin de yüreğine koca bir kor düşürmüştü Bekir abi.

Ve bu gerçeği bana bir mektup yazarak anlatmış bense ne yapacağımı bilmeyerek masamın çekmecesinde saklarken, sonunda Fatih o kağıdı bulmuş ve gerçekleri de öğrenmişti işte. Buna sevinememek elde değildi eğer Fatih mektubu bulmuş olmasaydı haftalardır söyleyemediğim ve omuzlarımı gittikçe daha fazla kamburlaştıran bu yükü daha bir süre daha üstümden atamazdım.

" Peki sen neden söylemedin bunu bana? "

" Söyleyemedim kardeşim hakkını helal et ama anla beni bu kolay söylenebilecek birşey değildi siz de Didemi evladınız yerine koyunca söyleyip de sizin içinize yılların verdiği hasret ateşini  koymak istemedim. "

" Yine de söylemeliydin bana kardeşim. "

" Biliyorum kardeşim, hakkını helal et yapamadım."

" Neyse neyse şimdi asıl mesele bunu Rukiyeye nasıl anlatıcaz? "

" Bilmiyorum, şimdi bana hak veriyor musun işte? "

Fatih başını sallamakla yetiniyor sorduğum soru karşısında. Şimdi ise iki arkadaş kafa kafaya verip düşünüyoruz. Böyle bir durum bir anneye nasıl anlatılır ki 2 yıl önce öldüğünü sandığın kızın gözünün önünde büyümüş haberin olmamış demek kolay mı? Eh be Bekir abi yaktın ki ne yaktın, hangi birini sayayım Hasret ablamı yoksa Rukiyeyi mi daha çok yaktın? Ya Fatih, hele ki el kadar masum bebeğe bunu nasıl yaptın? İşin içinden çıkılacak gibi değil.

" Mecburum kardeşim gidip Rukiyeye herşeyi anlatmam lazım hem daha önce de Didemi ister mi diye çekindim ama o büyük bir olgunlukla karşıladı bu durumu bu durumdada inşallah öyle olur."

" Insallah Fatih haydi sen git burası bana emanet."

" Haydi Allahaısmarladık o halde."

Fatih sandalyesinin üzerine arttığı apar topar koluna sıkıştırıp hızla kapıdan çıkarken içeriye giren üniversite talebeleri ile renkleniyor sahaf.

" Selamın aleyküm Tayyip abi, bak sana müşteri getidim. Fakülteden arkadaşlarım... Halit, Semih, Kadir, İbrahim ve İhsan."

" Ve aleyküm selam gençler hoş geldiniz buyurun kitaplar sizin."

Gençler kitapların arasında kaybolurken bende masamın üzerindeki Kuranı Kerimi elime alıp ayetlerin arasında kayboluyorum...

İMAM (Tamamlandı)Where stories live. Discover now