21

11.8K 692 5
                                    

***Mahmure Hanım***

Bir söz vermiştim kendime ne olursa olsun can dostumu ve kızını korumama gerekiyordu. Ama nihayetinde bende bir insandım ve bazen gücü yetmiyordu insanın... Benim de gücüm yetmemişti Semrayı kurtarmaya ama elimden gelen en güzel şey onun kızına süt annelik edebilmek oldu.

Evime sığındıktan tam 10 gün sonra Semra evine gidip ne olup bittiğine bakmak istemişti. Ona hak veriyordum çünkü o günden beri kocasından haber alamıyorduk. Bu da onun ölmüş olma ihtimalini arttırıyordu. Yinede içimden bir ses gitmemesi gerektiğini söylüyordu. Semra ise beni dinlemeyerek pardesüsünü giyip başına yemenisini bağladıktan sonra sevgiyle gözlerimin içine baktı.

" Allah senden de beyindende razı olsun. Eğer geri dönmezsem evladımı kimsesiz koma olur mu?" dedikten sonra cevabımı bekleme zahmetinde bile bulunmadan koşar adımlarla sokağa çıktı. Bense ardından öylece bakakaldım.

İçeriden gelen ağlama sesi ile kendime gelerek salona koşuyorum. Nida'yı kucağıma alıp sakinleştirmek için sırtını sıvazlıyorum.

" Geçecek kuzum, şimdi gelecek annesi."

Ama saatler geçse de Semra bir türlü gelmek bilmiyor. Telaşım gittikçe artarken Nidanında karnının acıkması artıyor. Yavrucak için için ağlamaya başladığında daha fazla dayanamayarak koltuğun üzerindeki kızıma bir bakış atıyorum onay almak ister gibi, o ise masumca parmağını emiyor cevap olarak.

Kucağındaki minik bedene sarılıp kızımın yanına ilişiyorum ve o an süt annesi oluyorum minik Nidanın.

O sırada sokak kapısı açılıyor. Gelsnin Sami olduğunu bildiğimden sessizce bekliyorum salonda.

" Selamın aley..." derin bir sessizlik oluyor ardından "küm."

" Hayırdır Mahmurem?"

" Semra evine bakmaya gitti sabahtan ama hala gelmedi bey, onun için çok endişe ediyorum. Bu yavrucakta acıktı daha fazla dayanamadım."

" Yok iyi yapmışsın da bu kadın nerede acaba bu kadar saat oldu. Acaba?"

" Bende diyemediğinden korkuyorum Sami bey bir bakıp gelsen mi acaba?"

" Bilemedim ki bende, başıma iş almaktan da korkuyorum doğrusu ama bir başına kadın bu kadar saat gelmemesi de hayra alamet değil. Haklısın ben gidip bir bakayım."

" Abdullah ağabeyi de götür bari yanında."

" Olur."

Sami ceketini alıp gerisin geri çıkıyor sokağa bende çocukları uyutup kendimi oyalamak için mutfağa geçiyorum. Ayşe kadın fasulyeleri her kırışımda bir dua yükseliyor gönlümden semaya... Fasulye yemeğinin ardından tarhana çorbası onunda ardından bulgur aşı pişiriyorum ama ne gelen var ne de giden. Bu sessiz bekleyiş ne kadar daha devam edecek bilmezken gecenin zemberi karanlığında geliyor acı haber. Günler sonra da Ahmet çıkageliyor o kaçıp kurtulmuş ellerinden fakat kardeş bildiğim arkadaşım kaçamamıştı töre için yanıp tutuşan abilerinin elinden.

Ahmet bey ve kızı için küçük bir ev buluyoruz mahallede el birliği ile ardından da görücü usulü tanıştığı Safiye ile evleniyor. Ne yazık ki Safiye hanım Nidaya annelik etmeye pek yanaşmıyor, küçük kız kıskançlık ve nefret duyguları ile büyüyor. En büyük nefreti de süt kardeşi Feyzana oluyor ne yazık ki.

Nidanın da içinde bir yerlerde annesinden kalan pamuk gibi bir kalbi vardı aslında sevilmeye şefkat görmeye muhtaç. Ne babası ne de üvey annesinden alamadığı sevgi kalbindeki güzel duyguları zaman geçtikçe daha çok köreltiyordu. Oysa Rabbimin onun için de güzel planları vardı sadece her nasip gibi o da vaktini bekliyordu. Nida ise öyle kör olmuştu ki hayatındaki güzelliklerin farkına varamıyordu.

Bilseydi keşke,

Her kadın Hacerdi aslında fark ise yürüyüşteydi...

İMAM (Tamamlandı)Where stories live. Discover now