40

7.2K 519 38
                                    

" Aman kızım habersiz bırakma bizi olur mu? Her gün ara mutlaka."

" Tamam annecim merak etmeyin, ben sizim sesinizi duymazsam gün geçmez ki zaten."

Gözlerimiz yaşlı kalbimizde ayrı kalacak olmanın burukluğu ile ailemizle tek tek vedalaşıyoruz. En çok da torunlarından ayrı kalacak olmanın hüznü ile bir haftadır göz yaşı dinmeyen annem ve teyzeme sıkı sıkıya sarılıp kokluyorum. Ilk kez bu kadar uzak kalacak olmak daha şimdiden birbirimizi özlememize neden oluyor. Arka arkaya ettikleri tembihlerinin hepsine başımı sallıyorum, aslında hepsi bildiğim şeyler olsa da yine de kırmadan dinliyorum. Vedalaşma faslının ardından diyanetin tahsis ettiği arabaya biniyoruz. Tayyip sürücü koltuğuna bense ikizlerle arka koltuğa ilişiyorum. Sağ ön koltuk ise tepeleme eşya dolu...

Mobilyalarımızı elbette yanımıza almıyoruz fakat on beş saat sürecek olan yolculuğumuzu ve orada lazım olacak öte beri derken arabanın her yanı eşya doluyor. Göz yaşları içinde el sallıyorum ardımızda kalan ailemize...

Gurbetin zorluğunu hep duymuştum aslında ama hiç ne demek istediklerini anlamamıştım. Zor günler geçirmiştik hep beraber üç ay onlara hasret yaşamışken kokularını seslerini özlediğim günler aklıma gelince sesli bir hıçkırık kopuyor gönlümden...

" Ağlama artık can parem, ebediyyen değil ya en geç sekiz ay sonra buradayız. Harap ettin kendini hadi sil gözünün yaşını."

" Elimde değil Tayyip, biz ne yaparız orada yol bilmeyiz iz bilmeyiz. Çok da tehlikeli yerler diyor herkes."

" Tehlike her yerde güzelim, Rabbime emanetiz o bizi korur sen hiç dert etme hem ne diyordu  Duha suresinde?  Ve vecedeke dallen feheda, seni yol bilmez iken yola koymadı mı?"

" Haklısın sevgilim, kadın duygusallığı işte..."

Tayyip başını sallayıp daha fazla bir şey söylemeden yola odaklanıyor. Bende acıktıkları belli olan ikizleri birer birer emzirip ardından iki yanıma yatırıyorum. Yolculuğun başındaki bu uslu hallerinin bozulmamasını umsam da onlar için sıkıcı olacağını tahmin ettiğim bu yolculuğu bize zorlaştıracaklarınada adım gibi eminim aslında. Ama olsun evlatlarım için katlanırım ne de olsa her zorluğa...

🚗🚗🚗

Aslında onbeş saat olan yolculuğumuz verdiğimiz uyku ve ihtiyaç molaları ile yirmi üç saatte tamamlanıyorm. Mardin şehir merkezine geldikten iki saatte görev yerimiz Midyata varıyoruz.

Enteresan bir ilçe midyat... Yeşil Bursamdan sonra burada yeşil yok denecek kadar az ve her yer taş konaklarla sarılı halde. Ilceye girer girmez meraklı gözler içinde bulunduğumuz resmi aracı takip etmeye başlıyor. Yol bizi köyün meydanına çıkardığında Tayyip arabayı durdurup arka koltukta tedirgin çevreyi izleyen bana bakıyor.

" Sen bekle güzelim ben gidip konuşup geleyim insanlarla."

" Tamam hayatım."

Arabadan inip merakla bizi izleyen kahve halkına yaklaşan kocamın selsm verdiğini duuuyorum.

" Selamın aleyküm."

" Aleyküm selam yolcu, kimsin necisin?"

" Allahın bir kuluyum amca, buraya atandım imamım."

Sözlerinin ardından bir uğultu kopuyor topluluktan bir masada oturan genc kalkıp yerine oturtuyor Tayyibi ardından önüne bir bardak çay konuyor göz açıp kapayana kadar...

Hümeyranın uyandığını fark ederek kucağıma alıyorum. Ön koltuğun ardına sinerek kızımı emzirmeye basladığım sırada nihayet Tayyip de arabaya dönüyor.

" Çok sıcak kanlı insanlar, şimdi kalacağımız yere götürecekler bizi."

" Kim götürecek peki?"

" Bak şu motoruyla gelen adam Emin ama deli Emin diyorlar annesi öldükten sonra biraz kafası yerinde değilmiş. Bence iyi çocuk."

Arabaya çalıştırıp kahvede bulunanlara vedalasma mahiyetinde kornaya bastıktan sonra motorlu delinin peşine takılıyoruz. Tövbe Yarabbim bilmediğim adama deli dedirttiler bana.

" Sen yine de dikkatli ol can içim, kimseyi tanımıyoruz ne de olsa."

" Merak etme sen güzelim."

Yaklaşık on dakika sonra tek katlı taş bir evin önünde duruyoruz. Deli Emin motoru yere bırakıp zile basıp bağırmaya başlıyor.

" Hüsne Anaa..."

Tayyip arabadan inip arka koltuktaki oğlunu kucağına alınca bende arabadan iniyorum kızımla.

" Yaşlıdır hemen gelemez hoca efendi ihi, Hüsne Anaaa..."

" Bekleriz sorun değil."

Biraz sonra kapı ardına kadar açılınca yaşlı bir kadın beliriyor karşımızda. Önce deli Emini sonrada teker teker bizi süzüyor.

" Ne var Emin? Kim bunlar?"

" Bursadan gelmişler ana ha bu imamdır bu da karısı."

" Hoşgelmişsiniz."

" Hosbulduk."

" Ana misafirhanenin anahtarı lazımdır."

" Eyi gir içeri al kendin."

Deli Emin içeri girip anahtar almaya gittiğinde bizde yaşlı kadınla kalıyoruz. Pek muhabbet etmeyi sevmiyor anlaşılan yanlızca göz ucu ile süzüyor bizi. Emin gelince de kapıyı kapatıp içeri giriyor.Tuhaf gelsede bir şey demiyoruz onun bu haline.

" Bana deli derler ama bu kadın bendende de deli ihi."

" Neyin varmış senin Emin, maşallah zeki adamsın."

Deli emin kapanan kapının yanındaki bitişik tek katlı taş evin kapısını açıp anahtarı Tayyibe uzatıyor.

" Biraz kirlidir uzun zamandır ilk kez birileri geliyor buraya, kimse kalmayınca burası da bakımsızdır."

Eşiklikten geçip evin icine giriyoruz. Burası gerçekten oldukça kirli ve toz kokusuyla dolu. Istemsizce öksürmeye başlayınca koşarak kapıdan dışarı çıkıyorum. Benim kendimi dışarı atmamla Tayyip de Yusufun etkilenmesinden korkmuş olacak ki o da dışarı çıkıyor.

" Tayyip burada kalamayız."

" Biliyorum güzelim, burada başka kalabileceğimiz yer yok mu Emin?"

Emin' e sorulmuş olan bu sorunun cevabını ondan önce başka biri verince irkilerek arkamdan gelen sese dönüyorum.

" Vardır."

" Selamın aleyküm teyze, biz eşimle Bursadan geliyoruz. Caminin yeni imamıyım, görüyorsun çocuklar ufak bu evde kalmak bizim için oldukça zor olur başka yer varsa gösterir misin?"

" Hoş gelmişsiniz oğlum, var az ötede bizim ev var biraz kalabalık bir aileyiz ama bizim çocuklar burayı hal yerine koyana kadar bizde misafir olun."

Orta yaşlarında olan bu kadını sevmiş olsam da yine de tanımadığımız bir eve girmek ne kadar doğru bilemeyerek Tayyibin yüzüne bakıyorum. Kadın ise sanki cevabı ondan değil de benden bekliyormuşcasına bana bakıyor.

" Xate ana belediye başkanımızın eşidir."

" Öyle mi çok memnun olduk teyzecim, bilmem ki ne dersin Feyzan?"

" Size zahmet vermiş olmayalım?"

" Ne zahmeti kızım ev öyle kalabalıktır ki varlığınız hissedilmez."

" Peki öyleyse."

Sevecen bir kadın olan Xate ana bizimle birlikte arabaya binerken deli Emini ardımızda bırakıyoruz. Sokağın sonundaki büyük konağa gelince Xate ana burası diyerek durduruyor bizi, bizden önce arabadan inip evin tahta sokak kapısını ittirip açıyor.

" Ev ahalisi toplanın misafirimiz vardır."

Xate ananın arkasında kucağımızda ikizler şaşkın gözlerle onun seslenmesi sonrası avluda oluşan kalabalığa bakıyoruz. Bir iki üç diye saymaya başladığımda nihayet on yedi de saymam bitiyor. Aman Allahım ne kalabalık aile böyle...

İMAM (Tamamlandı)Where stories live. Discover now