«16»

163 8 0
                                    

Playist:Burak Kibar-Nakış / Oğuzhan Koç- Her aşk bir gün biter

Bu çocuk her seferinde evimi izlemeyi nasıl başarıyordu?

Kahvaltı masasından yavaşça ayağa kalktım.Beni fark eden bir tek Nisa olmuştu.Egemen her zamanki gibi hayvan gibi yiyordu.Tabi böyle demem hayvanlara biraz hakaret olacaktı.

-Nereye?

-Rüzgar gelmiş.Birazdan gelirim.

Kafasını tekrar yemeğe gömünce Egemenin tek olmadığı kanısına vardım.

Askılıktaki siyah yeleğimi tekrar giyip dışarı çıktım.

Salıncaktaki başka bir misafirse beni şaşırtmadı.Nur da buradaydı.Şimdi tam oldu.

-Kızım neredesin ya!,diye cırlayınca parmağımla sus işareti yaptım.

-İçeri geç,diyerek anahtarları ona attım.

-Şimdi gelirim.

Kafasıyla onaylandıktan sonra sessizce yanımdan geçti.Bende ev dışına çıkarak Rüzgar'ı aramaya başladım.

Arka tarafta arabasına dayanmış sigara içerken onu bulmuştum.

-Evi izlemeyi kesmelisin.

Gözleri sanki hep orada durmuşum gibi kısa sürede beni buldu.

-Bence eğlenceli.

-İnan bana ben eğleniyorum.

-Kızma küçük kız.Bu işe beraber girdiysek ikimizinde eğlenmesi gerekir.Bunu başaramıyorsan bana bırak,dedi.

İlk başta ne dediğini anlayamasamda bana anlamamda yardım edeceğe benziyordu.

Hızlı adımlarla yanımda durdu.Boynumu da aynı ama biraz daha yumuşak olan hızla kavradı. Elindeki sigarayı büyük ustalıkla yere atarak üstüne bastı.

Önce yanağımı öpsede hemen ardından dudağıma yöneldi.

Ben sanki herşeyi önceden bilirmiş gibi karşılık vermeye başladım.Beni sinir etsede ona sarılmak ciddi anlamda huzur veriyordu.Her ne kadar huzurdan çok uzak olsada..

Ellerimi göğsüne koyarak onu biraz daha kendime çektim.Bu hareketime şaşırmış olmalı ki biraz daha sert öpmeye başladı.

Artık nefes alamayacak duruma geldiğimde kafamı yana çevirdim.

-Ne oldu?,diye sorunca "Bitsin." gibi şaka yapmak istesemde bir daha şaka yapmam konusunda sert bir uyarı almıştım.

-Nefes almak zorunda oln bir insanım değil mi?

Histerik bir kahkaha attıktan sonra geri çekildi.Oysa ben kendime tam olarak itiraf edemesemde ona sıkı sıkı sarılmak istiyordum. Ve kendimde bulduğum ani özgüvenle bunu yapmaya karar verdim.

-Bir dakika izin verir misin?,diye sordum.

-Ne için?

-Yanlızca izin ver.

-Böyle eğlenecek misin?

-Galiba.

-Öyleyse tamam.

Karşımda elleri ceplerinde dimdik duruyordu.Bir kaç adım ötemde duruyordu.Yanlızca duruyordu.

"Ne kadar zor olabilir ki?" diye saçmalamadan tabi ki edemezdim.

-Dakikan doluyor.

-Daha başlamadı.Ben hazır olunca.Oyun bozanlık yapma Rüzgar.

Hafif kıkırdamasından benimle alay ettiği belli oluyordu.Tabi ki özgüveninde büyük delik olan ben kocaman adımlarla Rüzgara sıkıca sarıldım. Elleri ceplerindeyken birden havaya kalktı.Şaşırdığı acayip ortadaydı.

Kokusu..Tarif edilemeyecek kadar muhteşem ve sıra dışıydı.Hindistan cevizinin en inanılmaz aramosuyla karışmış parfümü içimi yanlızca huzurla değil aynı zamanda enerjiyle doldurdu.Sanki buradan marsa kadar yürüyerek bir saate varacakmışım gibi.

Sonunda elleri belime indiğinde.Biraz daha yaklaştım.Sanki tam bir bütün gibi olmuştuk.Ama iki farklı yarıydık.İyiyle kötü gibi değildik.Onun kötü benimse tamamen iyi olmamız imkansızdı.Kırmızı ve yeşil elmayı birbirine düğümlemişler gibiydi.En azından benim için bu böyle.

-Süreyi unutma,diye bir uyarı almıştım.

-Anlıyorum.

Kendimi hızla geri çektim ve utançla başımı eğdim.

Eski bana merhaba.

Başımı eğdikten sonra ciddi anlamda bir daha kaldıramadım.Ufak tefek istisnalar hariç.

Hayır yani sen sussana ne diye böyle şeylere cesaret ediyorsun.

Eve girdiğimizde Rüzgar elimi tutarak ona bakmamı sağladı.

-Bu kadar utanmak yeter,diyerek ona bir kez daha sarılmaı sağladı.

Bunun için ona içimden binlerce kez teşekkür ettim.Beni kendinden uzaklaştırarak elimi tekrar tuttu.

Salona geçtiğimizde doymak bilmeyen Egemen önce bana sonra Rüzgar en sonda ellerimize baktı.Onunla biraz laf atışması yapmış olsalarda pek õnemsemiyordu.Kafasını tekrar önündeki omlete gömdü.

-Nur seni bahçede bekliyor.

Kafamı Nisaya çevirince masada Nur'un eksik olduğunu anladım.

-Tamam.

Rüzgara dönerek,

-Şimdi gelirim.Sen geç,dedim.Başını salladıktan sonra masaya geçti.

Bahçe kapısını açtıktan sonra geniş koltuklardan birisine yayılmış meyve suyu içerken tırnaklarına odaklanmaştı.Beni fark edince biraz toparlandı.Meyve suyundan bir yudum daha aldı ve öndeki cam sehpaya koydu.

Önüne geçip oturduktan sonra konuşmak için ağzını açtı ve sonra tekrar kapattı.Ben "yine ne geveleyecek"diye içimden geçirmeden edemezden o şu ağız açıp kapama işini bir kaç kez daha yaptı. Öyle ki konuşmayı unuttu sandım.Bu benim için büyük bir iyilik olurdu.

-Siz çıkıyor musunuz?Yani Rüzgarla,diye sordu.

-Sana da merhaba Nur.

-Çıkıyorsunuz?

-İyiyim Nur.Sen?

-Kes şunu.Cevap ver bana.

-Başlı başına iletişim engelisin.

-Nasıl sen yerine başkalarından duyarım bunu? Hani dosttuk.Bu mu yani?

-Nur abartma.Daha çok yeni.Belki yarın belki de bugün ayrılıcaz. Bir saniyesi diğer saniyesine uymayan birisiyle birlikteyim.

-Anlamıyorsun Nazlı.İsterse şimdi ayrılsın.Ama benim haberim olmalıydı. Ben senin için nasıl bir arkadaşım?

Ağladığını geç anladım.Başı eğik konuşuyordu.Yanına geçip omzuna dokundum.

-Ben senin gibi bir arkadaş istemiyorum Nazlı.

Belki de Gitmelisin..Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin