KATH | 10

827 176 66
                                    


Elvie ikinci kere acıyla çığlık attığında koşarak merdivenleri indim. Elime vurabileceğim bir şey ararken etrafıma bakındım. Şimşek kısa süre etrafı aydınlattığında açık perdeden içerideki kişinin gölgesini görebiliyordum.

Rafların arasına doğru ilerleyip saklandım. Elime kitaplardan başka bir şey alamazdım. Aydınlanan şimşek perdeyi bir kere daha gösterdiğinde içeridekinin kız olduğunu eteğinden anlamıştım. Hiç konuşmuyordu. Sadece Elvie acı çektikçe kahkaha atıyordu.

Sinirlerim iyice bozulmaya başladığında koridorun başından duyduğum sesle o tarafa doğru bakmaya başladım.

"Katherina!" Bu babamın sesiydi. Perdenin arkasına baktığımda kıpırdanma görmüştüm.

"Ştt." İçerideki her kimse eliyle Elvie'yi susturmuştu. Elvie'nin canının acıdığını aldığı kesik kesik nefeslerden anlayabiliyordum. Olduğum yerden kıpırdamadan babamın içeriye girişini izledim. Elindeki fenerle tüm kütüphaneyi tararken yanında bekçi vardı.

"Burada olacağını sanmam belki çoktan dışarı çıkmıştır."

"Kitapları çok sever." Babam umutsuzca kütüphaneye tekrar bakıp bekçinin peşinden dışarı çıktı.

"Bu kız iyice beni sinir etmeye başladı. Nereden çıktı birden bire anlamıyorum. Sence de her şeye çok fazla burnunu sokmuyor mu Elvie?" Kafamı perdeye doğru çevirdim. İçeriden gelen ses tanıdık gelmişti ama kim olduğunu çıkaramamıştım.

"Kurtar beni!" Elvie'nin ağzından çıkan çığlık kulaklarıma bir örümcek gibi ağ örmüştü. Karşısındakinin onu anlamadığını biliyordum. Elvie burada olduğumu biliyordu.

Hızla rafların arkasından dolanıp diğer rafın yanıma geldim. Raflar çok yüksekti. Karşı tarafta gözüme takılan pencerelere doğru koşup camları tek tek açtım. Rafların arası labirent gibiydi.

Kapıya kadar çevreleyen rafların arasından en baştakine gelip hızla ittirmeye başladım. Raf gürültüyle ileriye doğru düşerken dağılan kitaplar ortalığa savrulmuştu.

İçeriden gelen çığlık sesi bu sefer diğer kıza aitti. Arkadaki rafın arkasına saklanıp perdenin ardına çıkmasını bekledim. Çıktığı sırada aydınlanan şimşek kapüşonla sakladığı suratını görmeme yetmemişti. Elindeki demir sopayı kenara fırlatıp hızla açık kapıdan çıktı.

Derin bir nefes alıp olduğum rafa yaslanarak yere oturdum. Elvie'nin kısık sesle ağlamasını duyuyordum. Tekrar gelmeyeceğine emin olduğum kızın ardından yerden kalkıp tozları silkelemeden Elvie'nin yanına doğru yürümeye başladım.

Perdeye geldiğimde birkaç saniye girmeye tereddüt ettim. Ayağımı perdenin diğer tarafına yavaşça yerleştirdim. Perdeyi tamamen sıyırıp içeriye girdim. Elvie yatağında ters oturmuştu. Sırtı bana dönüktü, bacaklarını kendine çekip kollarını etrafına sardığında içeriyi aydınlatan şimşek bir kere daha çaktı.

Sırtından akan kanları görebiliyordum.

Etrafa saçılan kitapları umursamadan kopan sayfalarına basarak yavaşça yanına doğru ilerledim. Yatağın ucuna oturduğumda hıçkırıkları nefesimi kesmeye başlamıştı.

Ağzımdan konuşmaya nereden başlayacağımı bilemediğim bir mırıltı çıkardım. Başını hafif yana kaydırıp bana baktı.

"Kimdi o?"

"Bilmiyorum." Sesi kısıktı.

"Biliyorsun." Dediğimde daha çok ağlamaya başlamıştı.

"Neden? Niye yapıyor bunu?" Cevap vermemişti.

KATHWhere stories live. Discover now