KATH | 18

666 90 37
                                    

"İyi misiniz?" J'nin sessiz evde duyulan gergin sesi yüzüme ılık bir nefes bıraktığında başımı yavaşça yere doğru eğdim.

"Ayağıma bir şey dokunuyor." Sesim titrek ve ağlamaklı çıkmıştı.

"Sanırım o benim saçım." Elvie'nin sesi hepimizden yüksek ve net çıkmıştı.

"Ayağım diyorum Elvie." Ortam gergin ve bir o kadar da sıcaklaşmıştı.

Şimşek şiddetle parlayıp ardından gürültülü bir ses çıkardığında hemen yanımızdan gelen hırıltılı sesler ağlama isteğimi artırıyordu.

"Sakin olun." Cameron ilk defa konuşmuştu. Levye de yanan ateş şiddetini artırınca kafamı kaldırıp oraya doğru baktım. Cameron elindeki kağıt parçasını ateşe sokup ucunu yakmıştı. Havaya kaldırdığında hepimiz birbirimizin yüzünü görebiliyorduk.

"Korkuyorum sanırım." Bakışlarımı Elvie'ye çevirdiğimde gözlerinin içi dolmuştu. Ondan böyle şeyler duymak ilginç geliyordu.

"Ben korkamaz mıyım?" Sesi titriyordu.

"Koca okulda tek yaşayan biri için biraz ilginç değil mi?" Cameron ile beraber arkama doğru bakıyorlardı. J'de bakışlarını arkama doğru çevirdiğinde kolumu sıkıca tutmuştu.

"Okulda böyle şeyler yok ama!" Elvie çığlık atmaya başladığı zaman bakışlarımı yavaşça geriye doğru çevirdim. J'nin sıcak nefesinden biraz zor olsa da başımı çevirip arkamda duran beyaz gözlere baktım. Elvie'nin çığlığına karşılık verdiğimde beyaz göz bizden uzaklaşmaya başlamıştı.

Ani hızla Cameron'un elinde yanmaya devam eden kağıdı alıp öne doğru savurdum.

"Kimsin sen?"

"Yaklaşma!"

"Git buradan!" Oda biraz daha aydınlandıkça beyaz gözler küçülüyordu.

"Asıl siz bizim evimizden gidin." Arkamızdaki kapıdan gelen sese çevirdik bakışlarımızı. Yaşlı bir adam elindeki feneri bize doğru tutuyordu. Beyaz sakalları yağmurdan birbirine yapışmış saçları onlara eşlik etmişti. Islanan şapkasını tek eliyle tahta zemine sıkarak kenara fırlattığında beyaz gözler hızla şapkaya doğru ilerledi.

"O da ne?" Adam içeriye doğru ilerleyip ne olduğunu anlamadığımız şeyin yanına oturdu. J biraz daha rahatlayıp ileriye doğru bir adım attı. Arkasından geriye doğru bir adım attım. Elimdeki kağıt sonuna kadar yanmıştı, elim sıcaktan yanınca elimdeki kağıdı levyeye doğru fırlattım. Elim çoktan yanmıştı.

"Siz kimsiniz?" Haklı olarak bizim kim olduğumuzu merak etmişti.

"Biz Elisabeht Kress Okulu'ndan geliyoruz. Kamp için." J sohbete dahil oldukça rahatlamış bir tavır sergiliyordu.

"Sakin ol Luis onlar bize zarar veremez." Luis'in ne olduğunu gerçekten merak etmeye başlamıştım. Oturduğu yerden kalkıp bize doğru gelmeye başladı, dış kapıya doğru dönünce fenerini kapının üstündeki ufak kutuya tuttu. Onu geldiğimizden beri ilk defa görmüştüm. Gözlerimi karanlıkta kısıp kutuyla ne yaptığını izlemeye devam ettim. Kapağını açıp üzerinde bulunan iki düğmeyi yukarı kaldı kaldırınca ortalık birden aydınlandı.

Gözlerim aydınlığa alışmaya çalışırken karşımda gördüğüm kocaman siyah yaratığa odaklanmıştım. Gözlerinin içi bembeyazdı, ağzının kenarı siyah olmasına rağmen yaralarla doluydu. Patilerinde bulunan yaralar tüylerinin arasından tazeymiş gibi gözüküyordu. Ağzının içinde tanıdık gelen bir et yığını vardı, bu oda da gördüğümüz kopan eldi.

KATHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin