KATH | 17

765 89 68
                                    

"Sanırım buradan geçmiştik." Sessizliği bozan kişi Cameron olduğunda hepimiz ona doğru döndük. İkişerli gruplara ayrılmıştık. Ben ve Cameron; Elive ve J gruplaması yapmıştık. İçimizdeki tanımamazlık korkusu hepimizi yine aynı noktaya getirmişti.

Cameron elindeki fenerle daha önce geçtiğimiz yerdeki kırmızı kurdeleyi gösterdiğinde ona doğru baktım. Bu doğruydu sanırım buradan iki kere daha geçmiştik.

"Kaybolduk." Dedim sade ama duyulan bir sesle.

Yağmur yağmıyordu, üzerimizdeki kıyafetler ormanda esen rüzgarla sert izler bırakacak şekilde kurumuştu.

Kuruyan saçımı sertliğine alırış etmeden arkaya doğru ittirdim. Elvie halinden memnun gibi gözüküyordu.

"Beraber yürüyelim madem aynı yöne gidiyoruz en azından kaybolmayız." Cameron şu an aramızdaki en zeki insan olabilirdi. J başını hafif sallayıp bize doğru adım attığında Elvie onu takip etti.

Cameron bana arkasını dönüp feneri o tarafa tutmaya başladı. Ben de kendi dönük olduğum tarafa tuttum. J bir yanıma Elvie diğer yanıma yavaşça yerleşip arkalarını döndüler. Herkes feneri karşısına tuttuğunda orman az da olsa aydınlanmıştı. Saatlerdir yürüyorduk, sabahın olmasına az kalmıştı.

Kafamı yukarıya doğru kaldırıp grileşen havaya baktım.

"Sanırım yoruldum." J'den böyle şeyler duymak ilginçti.

Havada uçan küçük bir kuş gördüğümde feneri yavaşça indirip kuşun nereye doğru gittiğini izlemeye başladım. Adımlarım onun gittiği yöne doğru kayarken Cameron kolumdan tutmuştu.

"Buradan gidelim."

"Emin değilim Kath."

"Saatlerdir sizin dediğiniz yönden ilerliyoruz." Dediğimde Elvie başını kaldırıp uçan kuşlara baktı. Benim gösterdiğim yöne doğru ilermeye başladı, arkasından onu takip ettim.

"Daha önce kampa gelmiştin değil mi?" Yan yana geldiğimizde başımı ona doğru çevirdim.

"Evet, küçükken gelmiştim."

Ayağım acıdığında durup benden uzakkaşmasına izin verdim. Elimdeki feneri ayağıma doğru indirip ayakkabıma takılan uzun ağaç dalına baktım. Duran yağmurdan sonra onlar da kurumuştu. Büyük dalı yavaşça eğilip yerden aldım. Kenarındaki küçük çıkıntıları ayağımla kırıp baston gibi kullanmak için öne doğru sürükledim. Hareket ettiğimde herkesin durup bana baktığını yeni fark etmiştim.

Cameron yerde benimkinden biraz daha büyük bir dal bulup kendine baston yaptığında hafif gülümsedim.

"İleride ev var!" Gözlerimi sevinçle Elvie'den tarafa doğru çevirdim.

"Bu yine neden çığlık atıyor ya?" Cameron'un söylediklerine sessiz bir kahkaha atarken adımlarımı hızlandırıp Elvie'nin yanına doğru ilerledim. Elindeki feneri ileriye doğru tutuyordu.

Eski bir kulübeye benziyordu. Koşarak ona doğru yaklaştım, elimdeki feneri eve doğru tuttuğumda aydınlanan havayla beraber daha çok belli olmuştu.

Yere değen güneş ışıklarına doğru kaldırdım başımı. Koyu bulutların arasından geçmeye çalışıyordu. Hava istediğimiz kadar aydınlandığında elimdeki feneri kapatıp kulübeye doğru ilerledim.

"Ya biri varsa?"

"Neyi değiştirir? Oraya girmemiz gerekiyor."

"O haklı." J beni onaylayıp yanıma doğru adımlarını atmaya başlamıştı. Hayatta ufak tefek şeyleri başarmak her şeyi eline yüzüne bulaştıran biri için umut kaynağı oluyordu.

KATHWhere stories live. Discover now