KATH | 13

958 120 27
                                    


"Karanlıktan sakın korkma. Eğer karanlık olmasaydı yıldızları hiçbir zaman göremezdik."

Ellerimi, bedenime doğru çektiğim bacaklarımdan ayırıp soğuk zemine yavaşça bastırdım. Sert zemine dokunmak içime biraz daha güven vermeye başlamıştı. Burası bizim evimizdi. Korkulacak bir şey yoktu.

Kapanan gözlerimi yavaşça açtığımda etraftaki zifiri karanlık beni içine çekmek istiyor gibiydi. Ellerim tekrar korkuyla bacaklarıma yapıştığında ocağın metal yerine açık pencereden vuran yıldızların yansımasına baktım.

Kafamı tezgahın kuytu yerinden hafif öne çıkarıp korkuyla pencereye doğru kaldırdım. Yıldızlar oradaydı. Onların hiçbir zaman sönmeyen parlak ışıklarına baktım. İçimde oluşan güvenle ellerimi tezgaha dayayıp önümü göremediğim mutfakta sersemleyerek ayağa kalktım.

Burası bizim evimizdi. Korkulacak bir şey yoktu.

Annemin her elektrik kesildiğinde bana söylediği şeyleri teker teker tekrarlarken aniden yerden gelen ışıkla bakışlarımı oraya çevirdim. Telefonuma mesaj geldiğini gösteren ekrana doğru eğilip telefonu elime aldım.

Soğuktu. İçimi ürperten bir soğukluğu vardı.

Titreyen ellerim aydınlanan ekranda gezinmeye başladığında ilk önce el fenerini bulup telefonun flaşını aydınlattım. Yanan ışıkla mutfağın tüm detayları gözüme değmeye başlamıştı. Telefonu yavaşça mutfakta gezdirip karanlık salona doğru tuttum. Uzaktan aydınlanan tanıdık eşyalar gözüme çarpmıştı.

Korkulacak bir şey yok.

Boşta kalan elimi arkamdaki soğuk tezgaha yaslayıp annemin elektrikler gittiğinde yaptığı şeyleri düşündüm.

"Mum." Kısık çıkan sesim boş mutfakta uğultular halinde dağılırken elimdeki telefonu dolaplara doğru çevirdim. Mumların nerede olduğunu bilmiyordum.

İlk üç çekmeceye bakıp yandaki dolaba geçtim. Ufak mumları poşetin içinde gördüğümde alıp tezgaha koydum. Büyük tepsiyi dolapların arasından çekip ufak derin tabakları raflardan özenle tepsiye indirdim.

Telefonu flaşı açık kalacak şekilde tezgaha dayayıp fırının yanında duran çakmağı elime aldım. Mumları annemin yaptığı gibi tek tek yakıp ufak tabaklara eriyen sıvısını akıtıp yapışmalarını bekledim. Tepki ufak tabaklardaki mumlarla dolduğunda saçlarımı yanmaması için geriye atıp tepsiyi elime aldım.

Yavaş adımlarla salona doğru yürümeye başladım. Tepsiyi kendimden iki adım ötede tutuyordum. Salon yavaşça aydınlanmaya başlamıştı. Mumların tekini masaya koyup televizyonun yanına doğru ilerledim.

Her birini salonun ve merdivenin farklı yerlerine koyarken annemin süs diye aldığı mumları da yakmıştım.

Salon mumlardan aydınlanınca açık kalan perdelerin güneşliğini sonuna kadar çektim. Dışarıdaki karanlık içimi daha çok karartıyordu.

Yavaşça mutfağa ilerleyip elimde son kalan mumu tezgahın üzerine bıraktım. Telefonumun flaşını kapatmadan salona geldiğimde kendimi yavaşça koltuğa bıraktım. Yumuşak deriye değen sırtım yaradan dolayı acımıştı.

Yüzüm yavaşça buruştuğunda vücudumu hafif öne kaydırdım. Arkamda duran yastığa kendimi yaslayıp üzerime dürülü pikeyi örttüm. O sırada aydınlanan telefonumun ekranına kaydı gözlerim.

Arayan: Annem.

"Efendim anne?"

"Tatlım iyi misin? Elektrikler gitmiş." Kaşlarımı hafif çattım.

KATHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin